yirmi bir

3.3K 266 11
                                    


Harry önündeki televizyona odaklanmaya çalışıyordu. Ama beş dakikadan fazla gözleri ekranda kalamıyordu çünkü ikide bir Emelia aramış mı diye telefonuna bakıp duruyordu. En son görüşmelerinin üzerinden neredeyse iki hafta geçmiş olacaktı ve Zayn ile konuşmalarından sonra da onun hakkında endişelenmeye başlamıştı. Babasının annesine ihanetinin onu sarstığını biliyordu ama ona nasıl yardımcı olabileceğini bilmiyordu ve bu onu öldürüyordu.

Günlerdir uyumak için yapmadığı şey kalmamıştı. Kaç bardak kahve içtiğini hatırlamıyordu bile. Kitap okuyordu, komşuları yüksek sesten şikayet etmeye başlayana kadar müzik bile dinlemişti ama bir işe yaramıyordu. Bir komedi filmi izlemeye karar vermişti ama yarım saat kadar sonra bununda bir işe yaramadığını anladı. Çünkü ekrana baktıkça bir süre sonra düşüncelere dalıyordu ve suratlar neredeyse bulanıklaşıyordu.

Gözleri kızarmıştı ve başının içinde uğultular vardı. Sabah erken bir saatti ve Harry güçlükle oturduğu yerden kalkarak yatak odasına yürümeye başladı.Açık pencereleri kapattı ve ve üzerine rahat bir şeyler giyerek yatağına uzandı.

Bir süre sonra sonunda uykuya dalabilmişti. Harry uzun bir süredir bu kadar rahat bir uyku uyumamıştı. Ama tabi ki, bu iki saatten fazla süremedi. Saat sabahın dördüydü ve telefonu yüksek sesle çalıyordu. Arayanın Zayn olduğunu düşündü ve ona sabahın bu saatinde ne halt edip onu aradığını sormaya hazırlanıyordu- ta ki ekranda Emelia'nın adını görene kadar. Doğru gördüğüne emin olmak için birkaç kez gözlerini ovdu.

"Emelia? Her şey yolunda mı?" diye sordu Harry ama hala uykuluydu. Gözlerini açık tutmaya çalıştı.

"Annem her şeyi öğrendi," diye fısıldadı Emelia, "Tanrım, her şeyi öğrendi ve şu an çılgına dönmüş durumda,"

Harry arka taraftan gelen bağırışma seslerini ve Emelia'nın kesik kesik aldığı nefesleri duyabiliyordu. Hızlıca yataktan kalktı ve üzerine bir şeyler giydi. Arabasının anahtarlarını bulmaya çalışırken, bir yandan da Emelia ile konuşuyordu.

"Hey, hey, ben buradayım. Konuş benimle, ne oldu?"

"Annem, babamın onu aldattığını öğrendi," Emelia'nın sesi çatlamıştı, "Ama babam hala ona yanlış anladığını söylüyor. Neden hala yalan söylüyor bu adam?"

"Onlara aldırma, bitanem. Beni dinle, benimle konuşabilirsin." dedi Harry sakin davranmaya çalışarak. Bu sırada arabasının anahtarlarını mutfak tezgahında buldu ve onları hızlıca aldı. Dairesinden çıktıktan sonra kapıyı ses çıkarmamaya dikkat ederek kapattı ve kilitledi.

"Bu evden gitmek istiyorum, Harry."

"Biliyorum, bebeğim. Ama lütfen şimdilik onların konuştuklarını dinleme." derin bir nefes aldı. "Şimdi arabama yürüyorum, " Siyah arabasına bindi ve çabucak çalıştırdı.

"Seninle konuşabilir miyim? Yalnız kalmak istemiyorum."

"Tabi ki bebeğim, ne hakkında konuşmak istiyorsun?"

"Bilmiyorum," Emelia burnunu çekti. Harry artık ağladığından emindi.

"İstediğin her şey olabilir,"

"Son sınavımdan yüksek bir puan aldım," diye mırıldandı Emelia. Arka taraftaki bağırış seslerine odaklanmamaya çalışıyordu.

"Bu harika, ne sınavıydı?" Arabayı hızlı kullanıyordu ama yollar o kadar karanlıktı ki sokağı aydınlatan tek şey arabasının farlarıydı. Bu yüzden biraz yavaşlamasının iyi olacağını düşündü.

"Matematik,"

"Neredeyse evine yaklaştım güzelim,"

"Bu kadar hızlı sürmene gerek yok Harry, birkaç dakika fazladan bekleyebilirim, kaza yapacaksın."

"Onların bağırışlarına daha fazla katlanmanı istemiyorum."

"Buna alışkınım. Neredeyse son iki haftadır bu haldeler," dedi Emelia.

"Neden bana söylemedin?" dedi Harry kırmızı ışıkta durduğunda. Emelia'nın evinin bir blok gerisindeydi ve yeşil ışığın yanmasını bekledi.

"Böyle şeylerle seni de meşgul etmek istemedim,"

Harry varmıştı ama Claire ve Darren sesleri duyup anlamasınlar diye park yerine arabayı çekmedi.

"Dışarıdayım, bitanem," Dışarıda yağmur yağıyordu.

"Beş dakika içinde oradayım," diye fısıldadı Emelia ve telefonu kapattı.

Harry anahtarı çekerek arabadan çıktı. Arabayı yağmur yağma ihtimaline karşı evin karşısındaki büyük bir ağacın altına park etmişti. Beş, altı dakika sonra Emelia hala gelmemişti bu yüzden Harry onun çıkarken yakalandığını veya çıkmak için bir yol bulamadığını düşündü. Ama bu düşünceler kısa sürdü, çünkü Emelia karşı taraftan koşarak ona doğru geliyordu. Kollarını kocaman açtı ve Harry'e sarıldı. Harry'de ona kocaman kollarıyla karşılık verdi.

"Seni anlıyorum bitanem, ama-" Emelia gözlerinden süzülen yaşları daha fazla tutamadı. Harry'e o kadar sıkıca sarılmıştı ki, Harry şimdiye kadar hiç böyle eksiksiz hissetmediğini düşündü.

"O koca bir yalancı," diye fısıldadı Emelia. "Hala anneme onu sevdiğini söyleyip duruyor."

"Şşş, lütfen bunun üzerinde düşünme artık," Harry onu ağlarken görmek istemiyordu.

"Anneme bunu söylemeliydim. Babamın onun arkasından neler çevirdiğini bilmeliydi."

"Bu senin hatan değil,"

"Ama öyleymiş gibi hissediyorum,"

"Hadi, evime gidelim," dedi Harry. Şoför koltuğunda otururken, Emelia onun elini tutuyordu. Yolculuk boyunca sessiz kaldı ama sessizce akan göz yaşları sanki hiç durmayacak gibi görünüyordu. Harry sağ eliyle onun elini daha sıkıca tuttu ve baş parmağıyla, eklem yerlerini okşadı.

Eve geldiklerinde Harry, Emelia'ya üstünü değiştirmesi için kıyafet getirmeye gitti, çünkü arabadan eve olan o mesafede yağmurdan sırılsıklam olmuşlardı.

İçeri geldiğinde, Emelia bacaklarını karnına çekmiş, çenesini de dizlerinin üzerine koyar vaziyette oturuyordu. Sanki bir devekuşu gibi kendini saklamaya çalışıyor, diye düşündü Harry. Kıyafetleri ona uzattı ve giyinebilsin diye arkasını döndü. Emelia üstünü çabucak değiştirdi ve ıslak kıyafetlerini peteğin üzerine koydu.

"Konuşmak ister misin bu konu hakkında? Ya da bana neler düşündüğünü söyle." dedi Harry koltukta onun yanına otururken.

"Annem onu asla affetmeyecek diye çok korkuyorum." diye sesi çatlayarak konuştu Emelia.

"Peki ne yapmasını istersin?" dedi Harry ve elini onunkinin üzerine koydu.

"Tekrar bir aile olmak istiyorum. Eskisi gibi normal bir aile." Harry ona biraz daha yaklaştı ve baş parmağıyla göz yaşlarını sildi.

"Ne olursa olsun, senin için buradayım, her zaman."

"Lütfen beni bırakma,"

"Bırakmayacağım, söz veriyorum." diye fısıldadı Harry. Emelia tekrar bişey söylemedi çünkü oldukça yorgun gözüküyordu.

"Hadi yatağa gidelim güzelim," Başını salladı ve Harry'i odaya kadar takip etti. Harry onun için yatağı açtı ve o da uzandı. İçeri gitmek için odadan ayrılmak üzereydi ki, Emelia'nın eli onu durdurdu.

"Yalnız uyumak istemiyorum," Burnu ve gözleri ağlamaktan kızarmıştı.

Önce kendini sevmeyen bir kız, seni nasıl sevebilir?

Bir kıza kendisini sevmesini öğretebilirdin ama ona seni sevmesini öğretemezdin.

Emelia yatağın içinde birden çok küçük gözüktü. Harry yatağa girdi ve kollarını ona sardı. Emelia teşekkür edercesine onun köprücük kemiğini öptü. Harry de ona eğildi ve boynundan iki kere yavaşca öptü. Rica ederim demek istemişti.




French Braids  [Türkçe]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant