yirmi üç

3K 261 18
                                    


Harry'nin şu an işte olması gerekiyordu. Muhtemelen, birine kızının ya da oğlunun velayetini almak için yardım ediyor olurdu. Ama o, hastande oturup geceyi herhangi bir probleme karşı Laura'nın (Emelia'nın büyükannesi) başında geçirmişti.

Sabah işe gitmek için hazırlanırken, telefonu çaldı. Arayan annesiydi ve telaş içinde konuşarak, bir an önce hastaneye gelmesini söylemişti. Harry de bu yüzden patronunu arayıp, büyük annesinin hastanede olduğu yalanını söylemiş ve işten izin almıştı.

Bütün gününü hastanede geçirmişti ve bunalmak üzereydi. İlaç kokularından, ağlayan veya bayılan hasta yakınlarından midesi bulanmaya başlamıştı. Annesi koridorda ona doğru yürüdü ve yanındaki koltuğa oturdu.

"Tatlım, eve git ve biraz dinlen. Sabah ben seni ararım." Margret kendini gülümsemeye zorluyordu. Gözleri ve burnu kızarmış ve gözlerinin altında halkalar oluşmuştu. Biri dokunsa ağlayacak gibiydi.

"Ben iyiyim anne, burada kalabilirim." Elini, dizinin üzerindeki annesinin eline koydu.

Hastanede, Harry, anne ve babası, Emelia, Katherine , Claire ve Darren vardı. Aşağı kattaki kafeteryadan gelen Claire elindeki suyu küçük sehpanın üzerine bıraktı ve bitkin bir şekilde Harry'nin karşısındaki koltuğa oturdu. Emelia, başını Katherine'in omzuna koymuş yere bakıyordu. Hepsi, Laura'nın bir an önce iyileşmesi için içlerinden dua ediyorlardı. Laura iyi bir kadındı ve bunca yıllar boyunca onlar için hem bir anne hemde bir büyükanne olmuştu.

Sıkıntılı saatler böylece geçti. Harry'nin gözü duvardaki saate dalmıştı. Dakikalardır aynı yere bakıyordu. Sanki, Laura'nın hayatının ellerinden kayıp gidişini bekliyorlardı. Bu düşüncesini kendine sakladı.

Bir süre sonra Laura'nın odasından çıkan doktor, yanlarına doğru geldi ve ziyaretçi olarak içeriye sadece bir kişi alabileceklerini söyledi. Herkes Emelia'nın içeri girmesinde hemfikir oldu ve Emelia hastane odasına doğru yürümeye başladı.

Sabah saat ikiye geliyordu ve Emelia hemşireler tarafından aniden odadan çıkartıldı. Çığlıklar içinde ağlıyordu ve onu sakinleştirmeye çalışan hemşirelerin elinden bir şey gelmiyordu. Darren göz yaşlarını tutamayarak kızına sıkıca sarıldı ama Emelia kollarını itti ve kendini serbest bıraktı.

"Üzgünüm, ellimizden gelen her şeyi yaptık." Doktor, odanın kapısında göz yaşlarını tutmak için zorlanırken, sesi çatallaşarak konuştu. "Ama tedaviye cevap vermedi, bünyesi bunu kaldıramadı."

Harry o an fark etti ki, ölüm gerçekti ve kaçınılmaz olan tek şeydi. Gerçek hayatta birileri ölünce onlar arkasından çalan bir fon müziği yoktu. Acılar gerçekti, ağlamalar gerçekti ve birinin düşüncelerini okuyamamanız, onun ne hissettiğini anlamamanız anlamına gelmiyordu.

Claire, Darren'a döndü ve omzunda ağlamaya başladı. Margret,gözlerinde biriken göz yaşlarını daha fazla tutamadı ve Robin'e sarıldı. Katherine, bayılmamak için Harry'nin kolunu tutuyordu. Ama Emelia'nın yanında kimse yoktu. Onu rahatlatacak kimse yoktu. Kimse ona sarılıp, her şeyin düzeleceğini söylemedi.

"Hayır,hayır,hayır!" diye bağırmaya başladı. Göz yaşları gözlerinden aşağıya ince bir çizgi halinde süzülüyordu. "Bu mümkün olamaz."

Hastanenin çıkış kapısına doğru koşmaya başladı. Çarptığı insanlardan ağlamasıyla karışık özür diliyordu. Katherine, anne ve babasının yanına gitti ve Harry hastanenin çıkışına doğru yürüdü. Emelia, biraz ileride sırtını duvara yaslayarak ayakta dikilmişti.

"Emelia," diye fısıldadı Harry ona yaklaşırken.

"Ah, Tanrım, Tanrım." Elini sıkıntıyla alnına götürdü. "Bu gerçek olamaz. Büyükannem ölmüş olamaz. Olamaz, olamaz."

"Buraya gel," dedi Harry ve kollarını ona doğru uzattı. Ama Emelia hareket etmedi.

"Yalnız kalmak istiyorum."

"Bunun ne faydası olacak?"

"Sadece bir kez, yalnız kalmak istiyorum Harry." dedi Emelia. Daha sonra tekrar ona döndü. "Çöp kutusu var mı burada?" Eliyle ağzını kapatıyordu.

Harry etrafına bakındı. "Şurada var." dedi hastanenin diğer tarafındaki küçük çöp kutusunu işaret ederek.

Emelia başını salladıktan sonra hızlıca oraya gitti ve saçlarını arkasında tutarak eğildi. Harry önce ne yaptığını anlayamamıştı ama daha sonra onun kustuğunu anladı. Emelia geri geldiğinde Harry onun suratındaki saçını kulağının arkasına koyarak düzeltti.

"Neler oluyor, bebeğim?" diye sordu.

"Stresli olduğum ya da üzgün olduğum zamanlarda.." durdu. "Genellikle midem bulanır, ah Tanrım, özür dilerim Harry," Konuşmakta zorlanıyordu.

"Anladım," diye fısıldadı. "Sorun yok."

"Bırak beni Harry, lütfen git."

"Emelia, böyle yaparak nereye varacağını düşünüyorsun?"

Emelia cevap vermedi, sadece başını ellerinin arasına alarak sandalyeye oturdu. Harry'de yanına oturdu, yorgunluktan her yerde uyuyabilirdi.Yaklaşık bir saat sonra aileleri hastaneden çıkmışlardı.

"Harry, biz Claireler'e gidiyoruz. Gelmek ister misin?" diye sordu Margret. Harry başını salladı ve sabah erken ayrılma ihtimaline karşı kendi arabasıyla geleceğini söyledi.

Eve gittiklerinde, Emelia doğruca odasına gitti ve kapıyı kapattı. Harry içini çekti ve evdekilerden izin isteyerek yukarı çıktı. Kapıya yavaşça vurdu ama kapının diğer tarafından hiç ses gelmiyordu. Kapının kulpunu döndürdü ve kendisinin odaya girdiğini anlaması için birkaç ayak sesi çıkardı. Odaya geldiğinde kimse yoktu. Çatıya baktı ama Emelia orada da değildi. Daha sonra koridorun karşısındaki banyodan su sesi geldiğini fark etti ve oraya yürüdükten sonra kapıya vurdu.

"Emelia, kapıyı aç," diye seslendi. "Lütfen, Emelia."

Bir-iki dakika sonra Emelia kapıyı açtı. Musluktan akan suyu kapattı ve tekrar yerine oturdu.

Harry bu sefer hiçbir şey dememişti, sadece duvara bakıyordu.

Emelia konuşmaya başladı. "Herkes teker teker gidiyor," Biraz durdu. "Her şeyi karıştırıyorlar ve bu karışıklığı temizlemem için beni terk ediyorlar. Annem, eminim ki babamın bu olayı hakkında benimle konuşacak ve.. Katherine.. ah sanki bu aileden değilmiş gibi. Hiçbir şeyi umursamıyor. Ve ben buradayım, yapayalnız."

"Ben her zaman buradayım, her zaman. Kalbimi kırıp kırmaman umrumda değil, her zaman ben varım."

"Bu seni korkutmuyor mu?" diye sordu Emelia.

"Hayır, korkutmuyor, çünkü; sevgi böyle bir şeydir Emelia." dedi Harry. "Hadi şimdi yatağa git, oldukça yorgun gözüküyorsun."

Harry onunla birlikte odasına yürüdü. İyi geceler dedikten sonra, üstünü değiştirmesi için odadan ayrılmak üzereydi ki Emelia onu tişörtünden tuttu.

"Harry?"

"Evet, güzelim?"

"Sürekli seni kendimden uzaklaştırdığımı biliyorum ve sen öyle insanların kendileri için başkalarının kalbini kanattığını söylemiştin. Ama ben...benim için kanamanı istemiyorum," Büyük kahverengi gözleriyle ona baktı. "Bunun başka bir yolu var mı?"

Harry ona yaklaştı ve eğilerek alnından öptü. "Senin öyle olmadığını düşünüyorum. Ama eğer öyleysen de, endişelenme, kalbimi kanatman bana yapabileceğin en kötü şey olamaz."

French Braids  [Türkçe]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang