yirmi dört

2.9K 271 38
                                    


Laura'nın cenazesinden bu yana bir hafta geçmişti ama herkes hala etkisindeydi, özellikle de Emelia. Ailesine karşı aşırı hırçın davranmaya başlamıştı. Babası ile berbat bir ilişkileri olmaya başlamıştı, onun her söylediği şeyden sonra Emelia alaylı ve iğneli cevaplar veriyordu.

"Bu kadar yeter, Emelia," dedi Darren. "Senin gibi biz de üzgünüz."

"İşte yine başladık," dedi Emelia. "Herkesi benimle karşılaştırıyorsun. Ben de seni başkalarıyla karşılaştırabilir miyim, baba? Seni şeyle karşılaştırabilir miyim- kim diyelim, mesela Robin?"

Darren ona kızgınca baktı. "Ailemizi dağıtmaya mı çalışıyorsun Emelia? İstediğin bu mu?"

"Sen, benden yaptığın iğrenç şeyi göz ardı etmemi istiyorsun, annem sana karşı daha sakin olabilir ama ben sessizce oturup her şeyi görmezden gelemem."

"Senden, annenden ve Katherine'den özür diledim. Daha ne yapmamı istiyorsun?"

Harry, anne ve babasının yanındaydı, Katherine ise gazetedeki bir habere dalmıştı. Emelia sinirden kıpkırmızı kesildi.

"Senden bir özür istemiyorum," Gülümsedi. "Belki Heather bana bir özür borçludur. Aslında, evet, annemi aldattığın o kadın bana bir özür borçlu."

"Ondan bahsedip durma artık!" diye bağırdı Darren. Bu bağırmadan herkes irkilmişti, Emelia ise olduğu yerden kımıldamıyordu.

"Benden özür dilediği zaman ondan bahsetmeyi bırakacağım," Sakin olmaya çalışarak konuştu. Harry artık Emelia'nın babasına verdiği bu karşılıkları durdurması gerektiğini söyleyecekti ama onun suratına baktığında daha söyleyeceklerinin bitmediğini anladı.

"Emelia, yeter artık," dedi Katherine. Emelia ablasına baktı, kendisini savunmak için bir şeyler söyleyecekti ama bunu anlamayacağını düşünerek vazgeçti.

"Tamam, Emelia, tamam. Bana böyle davranmaya devam et tamam mı?" Darren içini çekti.

Emelia gözlerini devirdi. "Ah, affedersin baba. Şimdi nasıl hissettiğimi anlamışsındır sanırım." Arka bahçeye doğru yürüdü ve kapıyı çarparak kapattı. Darren elindeki tabağı lavabonun içine sertçe fırlattı ve ellerini tezgaha koyarak öylece durdu.

Harry sinirli genç kızın arkasından gitti.

"Hadi oturma odasına gidip poker oynayalım," dedi Margret. Hepsi birkaç çerez ve içecek aldıktan sonra mutfaktan çıktılar.

Harry arka bahçeye gittiğinde Emelia annesinin diktiği çiçekleri kopartıyordu. Yanındada bir içki şişesi vardı.

"Yine mi içiyorsun sen?" İçini çekerek yanına oturdu ve şişeyi eline aldı.

"Evet, ama bağımlı değilim."

"Öyle olduğunu söylemedim ama bunu durdurman gerek. Reşit bile değilsin."

"İşler birbirine girdiğinde geriliyorum ve bu da beni rahatlatıyor, sadece bu."

"Neyin birbirine girdiğini söyler misin?"

"Her şey. Yani baksana, neden babamın annemi aldatması konusunda en kızgın ve bunu kabul edemeyen kötü evlat ben oluyorum?"

"Öyle değilsin."

"Ama herkes öyleymişim gibi hissettiriyor. Büyük annem burada olsaydı doğru şeyi yaptığımı söyler ve beni savunurdu. Ama şimdi o gitti ve beni savunacak kimse yok."

"Sen zaten doğru şeyi yapıyorsun Emelia."

"Öyle hissetmiyorum."

"Bazen yaptığımız doğru şeyler bize doğrusunu yapıyormuşuz gibi hissettirmez."

Emelia bir ya da iki dakika ona baktı. "Sana aşık olmamak için gerçekten kendimi zorluyorum."

Harry nefes alamıyormuş gibi hissetti. "Bana aşık olmak çok kötü bir şeymiş gibi konuşuyorsun."

"Öyle. Aşık olmak, ya da genel olarak sevgi, hatalara ve ayrılıklara fırsat verir. Büyük annemi seviyordum ama o gitti. Annem, babamı ve evliliklerini seviyordu ama aralarındaki güven artık bitti. Aşk o kadar da harika bir şey değil."

"Buraya gel," dedi Harry ve el işaretiyle bacaklarının arasına oturmasını söyledi. Suratları tamamen karşı karşıyaydı. "Ben her zaman burada olacağım, küçük kız. Aşk o kadar da kötü bir şey değil."

"Kağıttan kalbim seninkini çoktan kanattı, değil mi?"

"Evet, sanırım biraz öyle," Harry parmaklarıyla onun yanaklarını okşadı.

"Öyle olmamalı," dedi Emelia. "Kalbini kanatacak kişi ben olmamalıyım,"

"Sen tam olarak o kişisin ve buna eminim,"

"Öp beni o halde." diye fısıldadı Emelia.

"Sarhoşsun sen."

"Ve küçük bir kızım, ayrıca birkaç dakika önceye kadar sana olan duygularımı dizginlemeye çalışıyordum ama seninle konuştukça her şey daha da karmaşıklaşıyor,"

Harry güldü ve yavaşca ona eğilerek dudaklarından öptü. Anne ve babalarının oturma odasında olduklarını unuttu, zamanı unuttu, onun dışında her şeyi unuttu. Emelia'nın gözünün önüne düşen saçlarına uzandı ve yavaşca kulağının arkasına koydu.

"Seni seviyorum," Kelimeler planlanmadan Harry'nin ağzından çıkıvermişti. Onun duymadığınu umdu bir an. Çünkü eğer Emelia beklediği cevabı vermezse muhtemelen bunu kaldıramazdı. Karşılıksız şeylerin nasıl olduğunu bilmezdi Harry.

İnsanların birbirlerine aşklarını itiraf etmesi görüldüğü kadar kolay bir şey değildir. Arka plandan gelen havai fişekleri ya da sevimli aşk melodilerini duymazsınız. Sadece söylenen o iki kelimenin havada dolaşmasıyla meydana gelen sessizlik vardır.

"Cevabımın ne olduğunu zaten biliyorsun,"

"Yine de senden duymak istiyorum." diye fısıldadı Harry, baş parmağını Emelia'nın dudağı üzerinde gezdirirken.

"Seni seviyorum," Emelia sessizce söyledi. Harry gülümsedi ve onu tekrar öptü. Onu hayallerindeki gibi öptü. Bunun üzerinde yarın düşünebilirdi çünkü dudakları bunu kaçırmak için fazla güzeldi.



French Braids  [Türkçe]Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα