yirmi beş

3.3K 244 24
                                    


Tam üç hafta olmuştu. Birbirlerine aşklarını ifade ettiklerinden bu yana tam üç hafta geçmişti. Emelia'nın sesinden 'seni seviyorum' kelimelerini duymasından bu yana üç hafta. Onun suratını en son görmesinden bu yana üç hafta. Harry emindi ki ikisi de neredeyse birbirlerinden kaçıyorlardı. Ona ne demesi gerekiyordu? Emelia'nın Harry'e ne demesi gerekiyordu?

Harry önündeki dosya yığınlarıyla iş yerindeki masasında oturuyordu. Bu kağıt işleriyle uğraşmak istemiyordu, bu masada oturmak istemiyordu, iş arkadaşı olan şu yaşlı kadınla bile konuşmak istemiyordu şu an. Sadece Emelia konusundaki her şeyin neden bu kadar karmaşık olduğunu merak ediyordu.

"İyi misin?" diye sordu ellili yaşlarında gösteren Natalie.

Harry ona gülümsedi. "Evet, iyiyim."

Natalie de ona gülümsedi ve dosyaları alfabetik sıraya koyma işine geri döndü. O ve Harry bu avukatlık firmasında bir odayı paylaşıyorlardı. Harry bu konuyu dert etmemişti çünkü Natalie gayet hoş ve uyumlu bir bayandı. İşe başlamadan önce her zaman masasını temizler hatta Harry çok yoğun olduğu zamanlarda onunkine bile yardım ederdi. Ve öğle yemeği vakitlerinde sırasıyla nöbetlerini değişiyorlardı.

Dosya işleriyle dolu geçen birkaç saatten sonra, Harry biraz ara verdi. Yazdığı şeylere düzgünce odaklanabilmek için çok yorgundu. Ellerini saçlarının arasından birkaç kez geçirerek geriye attı.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Natalie.

Harry dişlerinin arasında bir kalemle ona doğru baktı. "Hiçbir şey. Sadece neden bunun gibi birinin avukat tutmak istediğini anlayamıyorum."

"Kimin gibi birinin?" diye sordu Natalie ve Harry'nin çalışma masasına doğru yürüdü.

"Çocuğunu hak etmediği halde velayetini isteyen biri." dedi Harry ve ona elindeki dosyayı gösterdi. "Bu adam, kızını aylarca ihmal etmiş, onun bakımıyla ilgilenmemiş. Ve hala kızına iyi bir şekilde baktığını iddia ediyor. Kızın halini görene kadar inanmamıştım."

Natalie dosyaya hızlıca göz attı. "Böyle şeylere alışmaya çalışmalısın, Harry."

"Nasıl yapabilirim? Onun çocuğunu hak ettiğine kendim bile inanmadığım halde bu piç herifi nasıl savunabilirim?"

"Davayı reddedebilirsin." diye öneride bulundu Natalie ve dosyayı ona geri uzattı.

"Bunun gibi yaklaşık sekiz davayı reddettim, hepsini edemem."

"O zaman en azından denemeye çalış, eminim hakim gördüğünde çocuğun velayetini zaten o adama vermeyecektir."

"Bu adamın hem de kendi çocuğuna böyle yapması bende kusma isteği uyandırıyor."

Natalie içini çekti. "Bu gibi davalarda, sağlığına dikkat etmelisin."


Hava kararmaya başladığında Natalie eve gitmek için eşyalarını topladı.

Harry başını salladı. "Eşine selamlarımı ilet."

"Akşam yemeğine bize gelmeye ne dersin? Seni misafir etmekten her zaman mutluluk duyarız." Natalie gülümsedi.

"Belki gelecek sefere."

"Ve belki o zaman yanında bir kız da getirirsin," dedi Natalie.

"Kız arkadaşım yok,"

"Ben de zaten kız arkadışını kastetmemiştim, sadece arkadaşın olan bir kız." Natalie bilgisayarını kapatıp, ceketini giymeye başlarken gülümseyerek söyledi.

French Braids  [Türkçe]Onde as histórias ganham vida. Descobre agora