beş

5K 405 53
                                    

GÜNÜMÜZ

Harry, anne ve babasının arabasının arka koltuğunda oturuyordu. Onlara gençliklerini hatırlatan bazı şarkılar açmışlardı ama Harry uyumak istiyordu. Rahat bir pozisyon bulana kadar o sınırlı alanda sürekli yerini değiştiriyordu.

Trafikte sıkışmışlardı. Margret ve Robin, Harry'nin anne ve babası, onu havaalanında almışlardı. İkisininde suratları sevinçten ve neşeden neredeyse kırmızıydı. Harry onları uykulu bir gülümseme ve büyük bir kucaklamayla selamladı. Ve onlara evde yemek olup olmadığını sordu, çünkü bu herkes tarafından biliniyordu ki uçaktaki yemekler hiçbir zaman lezzetli olmazdı.

"Harry, eğer iyi gelecekse Claire ve Darren'lara gidebiliriz." Margret, Harry'e bakarken konuştu, oğlunun ne kadar da yorgun gözüktüğünü o zaman anlamıştı.

"Bu harika olur." Hali hazırda kafasını havaalanında aldığı baş yastığına koymuştu. Çok rahat bir şey değildi ama yorgun insanların biraz kestirmesi için idare edilebilirdi.

Yolculuğun geri kalan kısmı, Harry'nin anne ve babasının şarkı mırıldanmalarıyla geçmişti. Ama o sürekli oturma şeklini değiştiriyordu, çünkü uzun bacakları sanki küçük bir kutuya sıkıştırılmış gibiydi. Claire'lerin evine varmak, Rolling Stone dinlemek, bacaklarının uyuşması ve Emelia'yı orada görmeyi ummak neredeyse bir saat sürmüştü.

Styles'ların arabası, Parisi'lerin garaj yoluna girdi. Harry ayağını arabadan çıkardı, uyuşmuş vücudunu esnetti ve birkaç kez esnedi.

"Harry! Seni ne kadar özlediğimizi biliyor musun?" Claire, ona doğru koşarak seslendi ve neredeyse Harry'i nefessiz bırakacak şekilde ona kocaman sarıldı.

"Bende seni özledim, Claire," Harry onun sıkı sıkı sarılmasına güldü. Daha sonra Darren'a da sarıldı. Sürekli eğilmek zorunda kalıyordu, çünkü aralarında en uzunu oydu.

-

"Claire?" Harry mutfaktan seslendi. Atıştırmak için bir şeyler bakıyordu ama her şey oldukça lezzetli gözüküyordu. Bu yüzden akşam yemeğine kadar bekleyip bekleyemeyeceğini düşündü. Ve masanın üzerinde duran tavuklu sandiviçlerden bir tane aldı.

"Harry, burada duş almak ister misin?" Margret, onun bir şeyler çiğnediğini görünce gözlerini kısarak ona baktı ve sordu. "Sandiviç mi yiyorsun?"

Harry yapmacık bir şekilde gülümsedi ve cevap verdi. "Hayır," Ağzı doluydu ve bir taraftan sandiviçin kalanını eliyle arkasına sakladı. "Ve evet, duşmak almak istiyorum."

Margret, Harry'nin akşam yemeğinden önce duş almak istediğini Claire'den rica etti. Claire ona misafir banyosunu gösterdi ve işe bakın ki banyo da misafir yatak odasındaydı.

"Duş aldıktan sonra uyuyabilirsin, Margret bana çok yorulduğunu söyledi." Claire misafir yatak odasının kapısını kapatırken söyledi ve Margret'e akşam yemeğinde yardım etmek için merdivenlere doğru yürüdü.

Harry çabucak bir duş aldı, yeni kıyafetlerini giydi ve yatağın içine zıpladı. Duş almak onu olduğundan daha uykulu ve yorgun yapmıştı.

Üç saat sonra Harry'nin annesi onu uyandırdı. "Uyanman gerek, yemek hazır. Ehmm, Harry demek istediğim, uyan artık."

Harry mırıldanarak uyandı ve annesinin ne kadar da hatırladığından daha emir vermeyi seven bir kadın olduğunu düşündü. Dişlerini fırçaladı ve merdivenlerden çabucak inerken daha fazla tavuklu sandiviç yemeyi umdu. Karşısında Katherine'i gördüğünde ona gülümseyerek selam verdi.

Katherine ona doğru koştu ve kollarını Harry'nin boynuna doladı. Ve Harry'de kollarını onun beline sardı. Katherine'i özlemişti. Onun sırnaşmaları ve sürekli değişen ruh hallerine rağmen, berbat bir şekilde onu özlemişti.

"Vay canına, ne kadar da uzamışsın böyle," Katherine, Harry'e gülümsedi.

Harry ona güldü ve mutfağa kadar takip etti. "Ergenlik dönemini atlatmanın sana ne yaptığını görüyoruz, bilirsin, bu sesini sanki günde bir paket sigara içiyormuşsun gibi yapar ve genelde her zaman sinirli olursun."

Katherine, Harry'nin yanına doğru yürürken güldü. Bu, Harry'nin onun tümüyle ne kadar değiştiğini fark ettiği ilk andı. O olgunlaşmıştı ve eskisi gibi Harry'e sokulmuyordu.

"Seni çok fazla özledim." Katherine, yemek masasında Harry'nin yanındaki sandalyeye otururken söyledi.

Harry ona gülümsedi, "Hislerimiz karşılıklı, Kat-bug" Bu, Harry'nin onlar küçükken ona taktığı aptal bir takma isimdi.

Yemek başladıktan yaklaşık yarım saat kadar sonra, Harry, Emelia'nın nerede olduğunu sordu.

"O biraz gecikecek, özel dersi beklediğinden biraz daha uzun sürdü." Claire bileğindeki saate baktıktan sonra konuştu.

"Emelia'nın özel derse mi ihtiyacı var?" Harry şaşırarak sormuştu, onun hatırladığı kadarıyla Emelia iyi bir öğrenciydi.

"Hayır, Emelia sınıf arkadaşının küçük kız kardeşine özel ders veriyor," Claire gülümsedi.

Harry başıyla onayladı ve o sınıf arkadaşının bir kız olması için içinden yalvardı. Yaklaşık on dakika kadar sonra  izin istedi ve sigara içmek için dışarı çıktı. Bu, o İngiltere'deyken başladığı kötü bir alışkanlıktı, bırakmayı birçok kez denemişti, ama her nasılsa, bir şeyler yanlış gidiyordu ve Harry stresten sigaraya geri dönüyordu.

Dışarısı karanlıktı, sadece sokak lambaları yanıyordu. Hava biraz esiyordu, bu yüzden Harry üzerine bir hırka alması gerektiğini düşündü.  Evin içine geri girmek için döndüğünde, gözleri tanıdık biriyle karşılaştı. Onlar, fotoğraflarda hayran olduğu gözlerdi.

Bu Emelia'ydı. Tanrım, Emelia'ydı bu.

Emelia onu fark etmedi, çabucak sıcak evin içine girdi ve geç kaldığı için özür diledi. Birkaç dakika sonra Harry evin içine adım attı. Üstü sigara kokuyordu ve eve girince aldığı kolonya kokusundan bayılabileceğini düşündü. Emelia etrafında döndü ve Harry şimdi oraya bayılacağını düşündü.

"Emelia, bu Harry. Onu hatırlıyorsun, değil mi?" Claire yemek masasından konuştu ve Emelia'nın ne tepki vereceğini izledi.

Emelia yavaşça başını salladı. Üzerinde koyu mavi bir pantolon ve siyah örgü bir kazak vardı. Ve lanet olsun ki, o çok güzel görünüyordu.

"Merhaba," Emelia gülümsedi. Bu biraz utangaç bir gülümsemeydi.

"Ne kadar da büyümüşsün," Bu, Harry'nin ağzından dökülen ilk kelimeler oldu.

Aptalın tekisin. Merhaba demen bekleniyordu, onu ilk cümleden utandırman değil.

"Seni özledim,"  Öncekinden daha kırmızı olsa da, Emelia gülümseyerek konuştu. Onu ne kadar utandırdığına bak.

Harry ona doğru kollarını açtı. Ama bir cümle sürekli aklında tekrarlanıyordu. Seni özledim. Seni özledim. Seni özledim. Seni özledim. 

Emelia yavaşça Harry'e doğru yürüdü ve kollarını onun geniş gövdesine sıkıca sardı. Kafasını onun göğsüne yasladı ve Harry kendisinin hızlı kalp atışlarını hissetmemesini umdu. Başını Emelia'nın saçlarının içine gömdü. Sigara ve kolonya kokan Harry'e karşın, Emelia lavanta ve vanilya gibi kokuyordu. Emelia ona sarılıyordu.

Bir rüyada olmak zorundayım. Bu bir rüya. Onun gerçek olması imkansız.

Ama Harry bunun bir rüya olup olmadığını önemsemedi. Önemsediği tek şey, Emelia onun kollarının arasındaydı ve ona sarılıyordu. Harry'de ona sarılıyordu.

"Ben de seni özledim, güzelim," Tanrım, onu ne kadar da çok özlemiştim.

French Braids  [Türkçe]Where stories live. Discover now