on sekiz

3.7K 299 107
                                    

Düğünün zilleri yakındaki kiliseden duyuluyordu ve smokinli erkekler kilisenin dışında sohbet ediyorlardı. Harry düğünün tam olarak ne zaman başlayacağına bakmak için diğer tarafına şöyle bir bakış attı. Ne zaman burada olması gerektiğini sormak için sabah annesini aramıştı. Ama annesi telefonda yanındaki kuaföre saçını daha fazla dalgalandırmasını söylerken oğlunu duymamıştı bile. Harry de omzunu silkip telefonu kapattıktan sonra oraya öğlen saat on ikiye doğru gitmenin uygun olacağını düşünmüştü.

Banka oturduktan sonra bir sigara yaktı. Hava, sanki bugün bir düğün olacağını biliyormuşcasına ve onlara bir hediye verircesine güzeldi. Düğün, yeşil çimlerin üzerindeki beyaz sandalyelerle bir açık hava düğünüydü. Etrafta bulunan ağaçların üzerlerini bile güzel renkli tüllerle süslemişlerdi ve her şey çok romantik gözüküyordu. Smokinli erkeklerin arasında duran biri oradan ayrıldı ve biraz oturmak için Harry'nin yanına doğru gelmeye başladı.

"Çakmağın var mı?" diye sordu, elindeki sigarayla banka oturan genç adam.

Harry başını salladı ve siyah çakmağını ona doğru uzattı. Genç adam çakmağı alıp, dudaklarının arasındaki sigarayı yaktıktan sonra, bir gülümsemeyle ona geri verdi.

"Teşekkürler," Sigarasının dumanını üfledikten sonra konuştu, "Bu arada, adım Zayn Malik,"

Harry tekrar başını salladı ve elini uzattı, "Harry Styles,"

Zayn başını salladı, "Güzel soyisim,"

"Teşekkürler, fark etmemiştim bile," Harry güldü.

Harry ve Zayn bankta birkaç dakika sohbet ettiler ve Harry, Zayn'in düğün partnerinin (aynı zamanda kız arkadaşıydı) gelinin nedimelerinden biri olduğunu öğrendi. Arabaların sayısı artmıştı ve insanlar düğünde yerini almaya başlamışlardı. Harry, Emelia'yı bulmak için, bayanların kalabalık olduğu tarafa baktı ve ayağa kalktı. Ve Emelia, açık mavi elbisesi, mükemmel olmayan saçları ama her zamanki gibi bembeyaz gülümsemesiyle oradaydı.

Gelin, Andy, güzel görünüyordu. Beyaz dantelli bir elbise giyiyordu ve Harry bunu kesince söyleyebilirdiki, Andy sakinleşmek için derin nefesler alıyordu ve yanındaki kadınlar da onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Emelia kalabalığın arasından geçerek Andy'e ulaştı. Dudaklarını yavaşca kıpırdatarak bir şeyler söylüyordu ve diğer taraftaki kalabalıkta masalarını arayan insanları gösteriyordu. Andy başını salladı, etrafına baktıktan sonra Emelia'ya geri döndü ve ona sıkıca sarıldı.

Tören uzun ama güzeldi ve gelinle damat birbirlerini öptükten sonra alkış sesleri duyuldu. Davetlilerin bazıları masalarına ilerlerken bazıları gelin ve damatın yanına gidip onları tebrik ettiler. Emelia sahneye çıkmadan önce, iki kişi Andy ile konuşuyordu. Harry şaşkınlıkla önce Emelia'ya sonra Andy'e baktı. Emelia gergince elindeki mikrafonu tutmaya çalışıyordu.

"Affedersiniz?" diye söze girişti ve herkes onun konuşmasını dinlemek üzere kafasını sahneye çevirdi.

Konuşmak için çok gergin gözüküyordu ama yine de söze başladı. "Bugün, bu harika yemekleri yemek için burada toplandık," Herkes gülmeye başlamıştı, "Bir saniye- bu doğru değil, bugün bir düğün için buradayız. Andy ve Jack O'Connor's'un muhteşem düğünü. Burada Andy'nin ne kadar harika bir insan olduğundan bahsetmem gerek, ama şey, kelimelerle aram o kadar da iyi değil ama yine de deneyeceğim. Jack, Andy tepeden tırnağa mükemmel bir insan. Benim doğduğum zamanı biliyor ve küçüklüğüm büyük bir kısmı onunla geçti. Nasıl bisiklet sürüleceğini bilmediğim zamanı hatırlıyorum da, arkama geçip tekerleklerden tutarak bana yardım etmişti, düştüğümde, kalktığımda, ağladığımda, her zaman bana yardım etmişti. Ve Jack, sen onu mutlu ediyorsun, bunu biliyorum. Onu bu kadar mutlu edebilen tek insansın , biliyorum, çünkü ilk buluşmanızdan sonra Andy'le konuşmuştuk, ve Tanrım, sürekli senin hakkında konuşup duruyordu." Emelia bir süre durdu ve konuklara baktı. "Bu yüzden, kadehlerimizi bu güzel çift için kaldıralım."

Herkes kadehlerini kaldırdı ve Andy gözlerindeki yaşları silmeye çalışırken sahneden inen Emelia'ya sımsıkı sarıldı, hatta öyleydi ki neredeyse yere düşüyorlardı. Emelia kocaman bir kahkaha attı ve hemen ardından müzik başladı. Çiftler dans etmek için birer birer ayağı kalkıyorlardı.

Harry, Emelia'ya doğru yürüdü ve onu daha az davetlinin olduğu bir yere doğru çekti. "Güzel partnerimin işleri nasıl gidiyor?"

Emelia gözlerini devirdi, "Sabah beşten beri ayaktayım ve gece de ikide uyudum,"

Harry onun ellerinden birini yakaladı ve kendininkine sardı. "Neden o kadar geç uyudun?"

"Bilmiyorum, sadece uyuyamadım," Elini Harry'nin omzuna koydu. Biri onları bu halde görseydi kesinlikle sevgili olduklarını düşünürdü.

"Beni uyandırmalıydın,"

"Bir macera için uygun bir zaman olmadığını düşündüm,"

"Ne zamandan beri isteklerini kısıtlamaya başladın?"

"Senden hoşlandığımı söylediğimden beri," Emelia'nın gözleri genişlemişti. "Olanı gördün mü? Bunu ağzımdan kaçırmamam gerekirdi."

"Bunu bir ara konuşmamız gerek, biliyorsun değil mi?"

"Konuşacak ne var? Muhtemelen benden o anlamda hoşlanmadığını söyleyeceksin."

Harry dans etmeyi kesti ve ona inanamayarak baktı. "Senden hoşlanmadığımı mı düşünüyorsun?"

Emelia suratına bakmadı. "Bunu şimdi konuşmayalım, tamam mı? Bunu konuşmak için uygun bir yer değil."

Harry, fısıldamak için onun kulağına doğru eğildi ve kimsenin onları duyamayacağından emin oldu. "Senden hoşlanmadığımı mı düşünüyorsun? Nasıl bunu düşünebilirsin?"

"Çünkü tersini söylemedin,"

"Sor öyleyse," diye fısıldadı Harry.

"Hayır,"

"Sor bana, sevgilim."

Emelia onun gözlerinin içine baktı, "Bana karşı bir şeyler hissediyor musun?"

Harry'de onun gözlerinin içine bakıyordu, ve o kadar yakınlardı ki burunları birbirine değiyordu. "Bunu sana göstereceğim,"

Onu öpmek için eğildi, birbirlerine çok yakınlardı.

"Çocuklar? Pasta ister misiniz?"

French Braids  [Türkçe]Where stories live. Discover now