7- Kabus

2K 194 17
                                    

-Düzenlendi

"Hey Jungkook, bak sana ne anlatacağım.."

Kız, korkuyla soğuk zeminde oturan Jungkook'un kulağına fısıldamıştı. Genç çocuğun titremesi artarken kıza kulak vermeye çalıştı.

"Uzun zaman önce yaşayan, güzeller güzeli bir prenses varmış. Bu güzeller güzeli prenses korumasına aşık olmuş. Fakat koruması onun aşkını elinin tersiyle itmiş."

Jungkook soğuk odaya sıcak nefesini bırakmıştı. Ağızından çıkan dumanı bayık gözleri ile izlerken, genç kız konuşmaya devam etti.

"Prenses çok sinirlenmiş. Kendisi çok ılımlı ve bir çok erkek tarafından eş olarak istenirmiş ama prensesin gönlünü çoktan yakışıklı koruması çalmış. Prenses o şanslı gençe açıldığında ve genç, prensesi reddettiğinde prenses dayanamamış. Yakışıklı korumasını zindana kapattırmış."

Genç kız ellerini Jungkook'un saçlarında gezdirmeye başlamış ve gülümsemişti. Jungkook ise zayıf bedeninin tek kılını oynatacak durumda bile değildi.

"Prensesin koruması, yakışıklı genç şu an ebedi süren soğukta tek başına ömrünü geçirmektedir. Ve yaptığı her şeyden pişman olmuştur. Fakat prenses acıma duygusunu çoktan yitirmiş ve yakışıklı genci kalbinin derinlerine gömmüştür."

Jungkook sulanan gözlerini kapatıp bir damla yaş akmasına izin verdi ardından titreyen ağızından çıkan, sıcak nefesini soğuk hava ile buluşturdu.

"Sen hastasın.."

Genç kız kıkırdadı ve parmaklarını Jungkook'un boynuna indirip okşamaya başladı.

"Hikayemi beğenmedin mi Jungkook? Ben yazdım."

Kızın yüzündeki sırıtma büyürken bir anda ellerini Jungkook'un yaralı boğazına dolamıştı..

-

Jungkook gördüğü berbat kabustan sıçrayarak uyanmıştı. Şakaklarından boynuna damlayan terleri karanlıkta parıldıyordu.

"H-hey Jungkook? İyi misin?"

Tanrıya şükür o sırada doktoru Rose, kafasındaki bandajı çıkarmak için yanındaydı.

Jungkook korkuyordu. Yine geçmişe döndüğünü düşünmüştü. Aylarını geçirdiği o soğuk odada olduğunu düşünmüştü. Elleri ve dudakları titriyor gözünden yaşlar süzülüyordu.

Hızla, kollarını ayakta duran doktorunun beline doladı. Jungkook'un başı, Rose'nin karnına geliyor ve sıcak bedeni onu ısıtıyordu.

Rose şaşırsa bile hiç bir şey sormadan ellerini saçlarına dolamıştı ve okşamaya başlamıştı. Neden ağladığını bilmiyordu ama geçmişini öğrenmesine az kaldığını hissediyordu. Onu ilk defa ağlarken görmüştü. Daha öncede geçirdiği sinir krizlerinde ağladığını hiç görmemişti.

Rose şunu bilmiyordu, altı yıl sonra ilk defa Jungkook'un yanaklarından süzülen inci tanesi gibi yaşları o görmüştü. İlk defa o.

O gece Rose hastaneden ayrılmadan önce Jungkook'un yanına gelmeye karar verdiği için tanrıya teşekkür etmişti. Böyle bir zamanda Jungkook ile olabilmek çok önemliydi. Sıcaklığını Jungkook ile paylaşıp, onu rahatlatabilmeyi artık her şeyden çok istiyordu.

Rose, Jungkook'u kabuslarından kurtaracak doktoru olacaktı. Prenses, cadıya dönüşmüştü. Jungkook'u sonsuz öfkeyle lanetlemişti. Jungkook prenseslerden nefret ediyordu. Rose onun için doktor olmaya hazırdı, yaralarını saracaktı. Jungkook'un neşeli doktoru olacak ve lanetini kıracaktı. Onu iyileştirecekti.

O gece iki beden bir birleri ile konuşmadan sadece sarıldılar.

Sustular. Sustular ve sessizliğin sesini dinleyerek rahatladılar. Jungkook kokusu ile rahatlayabildiği ikinci kolların arasındaydı şu anda.

Annesi ve Rose..

Doctor | RoséKookWhere stories live. Discover now