28- Kayıp, mektup

759 68 26
                                    

Rose'den

Ani bir şokla gözlerimi açtım. Her yerim su içindeydi. Kafamı iki yana sallayıp ayılmaya ve ne olduğunu idrak etmeye çalıştım. Başımı kaldırdığımda Jungkook'la uyuduğumuz koltukta değildim. Daha doğrusu evde değildim!?

"Noluyor?.. Neresi burası?"

Gözlerim kısık etrafı tanımaya çalışıyordum ama pek başarılı olduğumu söyleyemezdim..

Görüş açıma giren kadına döndüm. Çatık kaşlarım havalandı ve kısık gözlerim açıldı. Bu Jungkook'un hayatını zehir eden kadın Eunmi. Otobüste karşılaşmıştık. O kadının Eunmi olduğunu anlayacak kadar zekiyim şükür ki..

"Sen.. Ne istiyorsun?!"

Sinirle bağırdım. Hala mı peşini bırakmamıştı bu saçmalıkların. Benden ne istiyordu?

"Günaydın güzellik. Su için kusura bakma bu arada. Uyanacak gibi değildin, yardımcı oldum."

Dudaklarımı ısırdım ve hızlıca bulunduğu yeri taradım.

Bir evin bodrum katı gibiydi. Ama hiç bir eşya yoktu. Sadece odanın köşesinde bir koltuk, masa ve bir kaç sandalye vardı. Beni nasıl kaçırmışlardı, neden kaçırmışlardı? Tanrım ben neden burdayım..

"Ne istiyorsun dedim?!"

Dişlerimi sıkmama engel olamamıştım. Alnımdan, dudaklarımdan ve çenemden akan damlalar yere düşüyordu. Saçım sırılsıklamdı ve burası soğuktu. Bu kadının soğukla alıp veremediği neydi..

"Hiç bir şey istemiyorum güzelim.. Yani sadece senden alabileceğim bir şey yok."

Eunmi yanıma gelmiş ve saçlarımı gözümün önünden çekmişti. Sinirle alttan ona bakarken bir kahkaha attı.

"Öyle baktığında korkunç olmuyorsun.."

"Sen de kahkaha attığında.." Diye cevapladım.

Silinmeyen gülümsemesiyle suratıma bakmaya devam etti.

"Benim yerime neden seni seçtiğini anlıyorum sanırım.."

Kocaman gülümsüyordu. Manyağın önde gideni gibiydi.. Otobüste gördüğüm kadınla nerdeyse hiç benzemiyordu. Saçı başı taranmamıştı bile ve kırmızı bir ruju vardı. Dağılmış kırmızı bir rujju. Onun dışında hiç makyajı yoktu. Kıyafetleri de sıradan ama özensizdi. Hırkası omzundan düşmek üzereydi.

"Ne saçmalıyorsun? Böyle saçmalıklara neden devam ediyorsun?"

"Demek her şeyi anlattı. Güzel, sana anlatmakla zaman harcamayacağım."

Gözlerimi devirdim ve kafamı kaldırıp sabit tuttum.

"Bizi bulamayacaklarını mı sanıyorsun?"

Dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı usulca.

"tch.. Babamı tanıyor musun sen?" Dedim.

Babam eğer beni merak etseydi yangından sonra Seoul'e gelirdi gerçi.. Ama küçük yalanlardan zarar gelmezdi.

"Tabi ki tanıyorum güzelim.. Seni başımdan savmak için başka bir şehirde iş ayarladığını da biliyorum."

Kaşlarımı çattım ve dudağımı dişledim. Hasta kadın..

"Senin hakkında her şeyi araştırdım. Sonuçta ben yokken sevgilime bakacak olan kişilerin kim olduğunu bilmem gerek. Daha önceki kadın doktorundan farklısın onun için. Çok farklısın doktor.."

•••

Jungkook evde dört dönüyordu. Rose hiç bir yerde yoktu. 1 saattir küçücük ve eşyası az evde Rose'yi arıyordu. Baktığı yerlere yeniden defalarca kez bakmıştı. Çok korkuyordu, haber vermeden nereye gitmişti? Aklına gelen en kötü ihtimali düşünmek bile istemiyordu.. Dün yaşadıklarını Rose'ye anlatmayı unutmuştu. Kendisi de unutmuştu zaten. Rose'nin ortadan kaybolmasının sebebini tahmin edebiliyordu ve o olmaması için içinden yalvarıyordu.

"Jin! Evet jin.."

Dün Jin'in geçici süreliğine kendisine verdiği telefon aklına geldi. Eli ayağı bir birine karışmıştı ve sakin olmaya çalışıyordu. Titreyen ellerini masanın üzerinde duran telefona attı ve kuru dudaklarını yaladı.

"Seni bulacağım Rose.. Endişelenme seni kurtaracağım o manyağın elinden."

Ne kadar kabul etmek istemese de; Rose'yi, Eunmi'nin kaçırdığını biliyordu. Dün sakince yaşananları Rose'ye anlatsaydı bir plan yaparlardı ve daha tedbirli olurlardı. Ama kendi dikkatsizliği yüzünden Rose'yi kaybetmişti!

Jin'i aradı ve yutkunarak telefonu kulağına götürdü.

"Alo?"

"Alo Jin."

"Jungkook? İyi misin? Sesin kötü geliyor. Ne oldu?"

Jin'in de kaşları çatılmış ve yerinde dikleşmişti. Çok tedirgindi.

"Jin.. Rose gitmiş! Sabah uyandığımda.. Yoktu! Jin, onu kaçırmamıştır değil mi?"

Jin'in gözleri büyümüştü. Dün Jungkook ona her şeyi anlattığı için elbette Rose'yi tanıyordu.

"Sakin ol Jungkook. Ona mektuptan bahsetmemişmiydin?"

Jungkook yumruğunu sertçe dizine vurdu ve dişlerini sıktı. Gözleri ağlamaktan kapanmıştı.

"Sikeyim! Unuttum işte! Aklımdan tamamen çıkmıştı!"

"Ne? Huh tamam sakin.. Şimdi bana konumunu at. Sen evden çıkma, ben sana geliyorum. Sakin ol tamam mı. Onu bulacağız."

Jungkook, Jin görmese bile kafa salladı. İnanmak istedi bulacaklarına.

"Jungkook.. Kendini bırakma eski dostum. Eskisi gibi mutlu olacağız. Sadece sık dişini.."

Jungkook genizini yakan havayı ciğerlerine çekti ve sinirle karışık kahkaha attı. Ne yapacağını o da şaşırmıştı ki..

"Tamam Jin. Mutlu olacağız. Sana inanıyorum dostum.."

Jin'in yüzünde bir tebessüm oluştu. Telefonu kapattı ve koltuktan fırladı. Yanına aceleyle Laptop ve şarj aletini aldı. Aklında şimdiden bir plan vardı..

Mektup;

Merhaba Jungkook! Sana da merhaba bunu Jungkook'la okuyan kişi. Artık her kimsen..

Benim kim olduğumu tahmin etmişsindir. Zaten sana benim dışımda zehirli mektuplar gönderen yok oppa ;)

Uyarı mektubumu hatırlıyorsun değil mi? Beni ciddiye almadığın için kalbimi kırdın! Ne kadar ciddi olduğumu yakın zamanda göreceksin.

Söylemek istediğim tek şey; kendine ve en çok da yanında tuttuklarına dikkat et.

Kim Eunmi

Hesapladım kitap 33. bölümde bitiyor. Yazmaya her şeyden çok üşeniyorum ama başarabilirim~

Şimdi gerçekten heyecanlı bölümler geliyor. Umarım burda şizofren gibi kendim yazıp saçmalamıyorumdur. Kitabı okurken umarım benim hissettiklerimi hissediyorsunuzdur. Umarım içimdekileri aktarabiliyorumdur. Umarım seviyorsunuzdur :")

Doctor | RoséKookWhere stories live. Discover now