19- Yangın

1.4K 147 35
                                    

Biraz psikopat bir Jungkook okuyalım.

Jungkook dün sabah babasının öldüğünü öğrendikten sonra sakinleşmeyi bekledi ve ardından bir plan yaptı.

O gün Rose yanına geldiği zaman ona sarılarak cebinden anahtarı aldı. Gece olunca kapıdan çıkamadığı için camın kilidini açıp camdan çıktı. Çıkmak biraz zordu ama halletmişti.

Bahçeye indiğinde, tekrar hastaneye girip önce yemekhane'ye geçti. Yamekhane'deki mutfak kısmında bir süre kibrit veya çakmak aradı.

Başlarda hayali bu hastaneyi yakmaktı ne de olsa..

Kibrit bulduğunda çekmeceyi açıp içinden bir bıçak çıkardı. Dışarda rahatlıkla dolanamazdı. Yanında onu koruyacak bir alet olmasını istedi.

Odasına kapıdan giremezdi. Güvenlik vardı. Bu yüzden tekrar pencereye çıkmak zorundaydı.

Gerek hastanenin duvarındaki oymalardan yardım alarak, gerek su borularını kullanarak odasının camına çıktı ve içeri girdi. Çok korkusuz ve duygusuzca hareket ediyordu. Babasının ölümü, Jungkook iyileşmekte olan kalbini yaralamıştı. Durmayacaktı. Babasının dediği gibi güçlü olacaktı.

Odasına geçtiğinde, aldığı eşyaları saklayacak güzel bir yer buldu ve sabaha kadar yapacağı şeyleri düşünmekten uyuyamadı. Zaten uyumak gibi bir çabası da yoktu.

Yarın oldu. Önce kahvaltısını getirdiler. Sonra Rose geldi odaya. Jungkook ona bir şey belli etmemeye çalıştı. Çok fazla konuşmamıştı. Ardından Rose gitti, akşam yemeği geldi. Akşam yemeğinden sonra ilaçlarını içti ve şu an yalnızdı.

Planını uygulamak için mükemmel bir zamandı. Bilerek gece yapacaktı çünkü Rose gece hastanede olmuyordu.

Eşyaları sakladığı yerden çıkardı. İşte zamanı gelmişti. Yedi yıldır hapis olduğu yerden kurtulacaktı. Peki neden daha önce kaçmamıştı?

Aslında ilk senelerde kaçmıştı. Fakat yakalandı ve hastaneye geri döndü. Bilerek yakalanmıştı aslında. Çünkü dışarda o kadını görmüştü. Ondan kaçmanın en iyi yolunun bu akıl hastanesi olduğunu anlayınca hastaneden kaçmaya çalışmadı. Ama artık işler değişmişti. Artık göz yummayacaktı.

Babasının öylece öldüğüne inanmıyordu. O kadın, annesini öldürdüğü gibi babasını da öldürmüştü. Buna inanıyordu Jungkook. Kısasa kısas yapacaktı.

O katil kadın bu dünyayı kirletiyordu. Onun ölmesi kimseye bir şey kaybettirmezdi. O halde ölecekti.

Bahçe'ye indiğinde tekrar hastaneye girmiş ve görünmeden üçüncü kata çıkmıştı. Zaten bu saatte pek fazla insan olmazdı koridorlarda. İşi olan odasında olurdu.

Jungkook üçüncü kata çıktı. Biraz ilerledi ve kendi odasının yakınlarına geldi. Odası üçüncü katın ortalarındaydı.

Köşeyi dönmeden duvarın arkasına saklandı ve neler yapabileceğine baktı.

Odasının kapısı burdan görünüyordu ve kapıda güvenlikler vardı. Jungkook önce kendi odasının olduğu yerin yanmasını istemişti ama burayı yakarsa güvenlikler fark edip insanları uyarabilirdi. Jungkook sessiz bir yangın felaketi hayal ediyordu. İnsanlar hayalindeki gibi sessizce yansındı. Ona acımayana, acımaya gerek yoktu.

Son günlerde gereğinden fazla ağlamıştı. Ağlamaktan nefret eden Jungkook'un sabrı taşmıştı artık.

Geri döndü ve koridorda biraz ilerledi. Açık bir cam buldu. Perdesi rüzgardan uçuşuyordu. Burayı yakarsa rüzgar sayedinde çabuk yayılırdı. Jungkook camın önüne ilerledi.

Kibrit kutusunu açtı. Üç kibrit. Her kat için bir tane. Sonra bu hastane içindeki delilerle birlikte yansın. Jungkook erken cehennemi getireceğini düşünerek bir kibriti kutuya sürttü.

Kibrit alev aldı. Jungkook'un dudağının kenarı kıvrılmıştı. Sönmek üzereyken kibriti perdeye attı. Perde yanmaya başladı. Yanık kokusu etrafı sardığında Jungkook daha geniş gülümsedi.

Burda durursa yakalanabileceğinden dolayı hızlı adımlarla geri dönüp merdivenleri indi.

Her kata bir kibrit bıraktı. Her kibiriti attığı yerde yanık kokana kadar izledi ve hayal etti. Buradan çıkacaktı, Eunmi'yi öldürecekti ve Rose'yle birlikte güzel bir hayat yaşayacaktı. Rose'yi hayaytının huzuru olarak seçmişti. Onunla ormanda bir evde yaşamayı planlıyordu.

Jungkook hastanenin kapısından çıktı. Bahçe büyük ve genişti. Ön ve arka kapılarında güvenlik vardı. Uzun bir duvar ve duvarın üzerinde teller vardı. Jungkook nerden kaçacağını biliyordu. Hastanenin yan tarafındaki küçük depo kapısından. Çelik bir kapı olmasına rağmen Jungkook hazırlıklıydı.

Yemekhane'de bu kapının anahtarı olduğunu biliyordu ve almıştı.

Bahsettiği kapıya koştu. Sanırım yangını fark etmişlerdi. Hastaneden insan sesleri yükselmeye başlamıştı. Jungkook cebindeki anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Özgürlüğün boş yolunu gördü.

Sırıtarak arkasını döndü ve yanmakta olan çalıya kibrit kutusunu fırlattı.

"Benim yarattığım cehennemde yanın.."

Diye mırıldandı ve önüne dönerek yürüdü. Çıktıktan sonra kapıyı kapattı ve koşmaya başladı. Bu yoldan düz giderek bir yere varamazdı. Hastanenin önünden caddeye çıkmalıydı.

Hastanenin önüne doğru koştu. Sonunda duvarın arkasından çıktı ve gördüğü şeyle gülümsemesi soldu.

Rose hastaneye doğru koşuyordu.

"Hasiktir.."

Diye mırıldandı Jungkook. Rose'yi bu tehlikenin içinde bırakamazdı. Onu almalıydı. Ama yanına giderse görülme şansı vardı.

"Rose.. Siktir!"

Dedi Jungkook burun kemiğini ovarken.

Sanırım planda değişiklik yapmalıydı..

Kitap çok değişecek şimdi.

Yorumlarınız beni mutlu ediyor 👄

Doctor | RoséKookWhere stories live. Discover now