13- Buluşma

1.5K 139 38
                                    

Rose çok heyecanlıydı. Hastanenin bahçesinde Jungkook'un babasını bekliyordu. İkili konuşurken onları izlemek istiyordu ama yalnız kalmaları gerektiğini biliyordu.

Kesin Jungkook da onun kadar heyecanlıydı. Sahi, bu gün hiç odasına uğramamıştı ve saat ikiyi çeyrek geçiyordu. Acaba şu an ne yapıyordu? Acaba o da mutlu olabiliyor muydu? Yada yalnız kalınca gülüyor muydu?

Rose, Jungkook'un gülerken nasıl göründüğünü çok merak ediyordu.

"Bay Seejin'i mi bekliyorsun?"

Rose, Taehyung'un sesini duyduğunda sağ tarafına döndü. Bu  sabah bay Seejin'in yaşadıklarını Jisoo ve Taehyung'a anlatmıştı.

"Evet. Az sonra gelirler."

Taehyung kafa sallamış ve Rose'ye dönmüştü.

"Çok heyecanlısın?"

Rose mutlulukla kafa salladı.

"Tabi ki! Babası yıllar sonra oğlunu görecek. Hem bu kavuşma kesin Jungkook'a iyi gelir. Buna ihtiyacı var."

"Hala eskiden ne yaşdığını bilmiyorsun. Sence de artık sıkıştırıp sormanın zamanı gelmedi mi?"

Rose kaşlarını çatarak cevap verdi.

"Hayır. Sevgiyle halletmeliyim. Zamanla açılacaktır. Sadece zaman ve sevgi. Güzellikle söylemesini bekliyorum."

Rose önüne döndüğünde Taehyung gülerek konuştu.

"Ah Rose çok saf düşüncelerin var. Keşke tüm doktorlar senin kadar sevecen olsa."

"Keşke.."

Diye mırıldandı Rose.

"Hey Rose, sana bir şey soracağım."

Rose kafasını çevirip Taehyung'a baktı.

"Şu Suho mu ne var ya.. Hani geçen sene ilk geldiğin zamanlarda bahsetmişti Jisoo."

"Evet, biliyorum Suho'yu. Jisoo'nun eski sevgilisi?"

"Hmhm o. Jisoo sana anlatıyor mu hiç, yani görüşüyorlar mı hala?"

Rose gülümsedi ve Taehyung'un demek istediğini anlamış gibi bir yüz ifadesi takındı.

"Ah Taehyung, sence de çok uzatmadınız mı?"

"Neyi?"

Taehyung kaşlarını çatmıştı. Rose'nin ne dediğini anlamamıştı.

"Jisoo'yla diyorum. Ben çoktan sevgili olursunuz diyordum."

Taehyung'un gözleri büyümüş ve kendini geri çekmişti.

"Ha?! Saçmaladın şu an! O purçukluyla mı? Tch.."

Taehyung bakışlarını yere eğmiş ve bir süre düşünmüştü. Rose sırıtarak onu izliyordu. Bir süre sonra başını kaldırdı Taehyung.

"Suho'yla görüşmüyorlar değil mi?"

Dedi fısıldayarak. Rose gözlerini kısarak gülerken kafasını iki yana salladı. Taehyung gelen cevap üzerine derin bir nefes alıp üzerini sirkeledi.

"Banane ki zaten. Yani görüşebilirlerdi de. Ama görüşmüyorlarmış.."

Taehyung konuşarak arkasını dönmüş ve yürürken, konuşmaya da devam etmişti.

Rose, Taehyung'un arkasından gülmüş ve önüne dönmüştü. Jisoo'yu bilmiyordu ama Taehyung'un ondan hoşlandığına emindi.

Rose'nin gözleri bahçeye giren tekerlekli sandalyedeki bay Seejin'e kaydı. Hoseok onu getiriyordu. Rose hemen yürümeye başladı ve yanlarına gitti.

"Hoş geldiniz efendim. Ben eşlik edeyim."

Rose, Hoseok'un yerini almış ve ona dönmüştü.

"Siz baçede bekleyebilirsiniz."

Hoseok kafasını sallayıp gülümsediğinde, Rose tekerlekli sandalyeyi itmeye başladı.

Yavaşça ilerliyorlardı. Rose sessizliği bozmak için konuştu.

"Jungkook sizi göreceği için heyecanlı. Sabah Hyejin hemşire söyledi, Jungkook odasını topluyormuş ve heyecanlı görünüyormuş."

Bay Seejin iç çekti. Oğlunu gerçekten çok özlemişti.

"Yıllardır onun nasıl göründüğünü düşünüyorum. Kacaman adam oldu. Nasıl bir karakteri olduğunu merak ediyordum."

Rose buruça gülümsedi. Bu duygu dolu adama çok üzülüyordu. Bu kadar sene oğluna ne olduğunu bilmeden yaşadı. Karısını kaybetti, ailesi dağıldı.

"İşte geldik.."

Çelik kapının önüne geldiklerinde konuştu Rose. Güvenliklerin bilerek gitmesini istemişti. Bay Seejin'in endişlenmesini istemiyordu.

Adam sessizliğini korudu. Rose ise derin bir nefes alıp anahtarı kapıya geçirdi. Çevirdikten sonra ağır kapıyı kedine çekerek açtı.

Yatağında oturan ve stresle ayağını sallayan Jungkook görünmüştü. Kapının açıldığını duyunca hızla kafasını girenlere çevirdi. Gözü sadece bir saniye Rose'de durmuş, ardından merakla babasına bakmıştı. Baba ve oğul bakışmaya başladıklarında Rose hareketlendi.

Tekerlekli sandalyeyi odanın ortasına kadar götürdü ve geri çekildi.

"Ben sizi yanlız bırakayım."

Mırıldanarak konuştuğunda ikisi de Rose'ye dönmemişti. Rose gülümsedi ve arkasını dönerek odadan çıktı. Odasına doğru adımlarken Jungkook'un iyileştiğini hayal etti.

Sahiden iyileşse ne olacaktı? Hastaneden taburcu olacak ve babası'yla huzurlu bir hayat yaşayacaktı. Belirli bir zaman sonra Rose'yi unutacaktı.

Rose kaşlarını çattı. Jungkook'un onu unutmasını istemiyordu. Jungkook hastaneden taburcu olduğunda ne olacağını hiç düşünmemişti. Görüşmeye devam ederler miydi?

Rose, Jungkook ona iyi davranmasa bile onu sevmişti. Onu samimi buluyordu ve onu gülümsetmek istiyordu. Kaşlarını artık çatmasın istiyordu. Peki Rose amacına ulaşınca ne olacaktı? Jungkook taburcu olacak, kendisine de başka bir hasta verilecekti. Jiminden bile vaz geçebilen Rose, Jungkook'dan vaz geçmek istemiyordu.

Kafası karışıktı ve düşünmeye ihtiyacı vardı. Kendi odasına doğru giderken arkadaşı Jisoo'ya mesaj yazıyordu. Sohbet etmek kafasını dağıtabilirdi. Bir süreliğine düşünmeyi erteledi. Kaçmayı tercih etmişti. Zamanı geldiğinde bu sorunu çözebilirdi.

Normalde dün bölüm yazacaktım köyde, akşam atacaktım. Ama telefonu evde şarjda bırakmışım. Akşam eve gelince de yorgundum yazamadım. Ancak yazıp atabildim.

Doctor | RoséKookWhere stories live. Discover now