31- Depresif

499 47 19
                                    

Jungkook kapıyı vurarak arkasından kapattı dışarda kalan Taehyung umrunda bile değildi. Okuduğu mektup sakin kalmasını engellemiş ve onu yine delirtmişti.

Bilgisayar odasının kapısında ona bakan Jisoo'ya gözünü değdirmeden içeri girmiş ve odanın ortasında dikilerek tavana bakmıştı. Derin bir nefes alarak iyi şeyler düşünmeye çalışmıştı. Ama hayatında iyi olan bir sik bile yoktu. O sırada Jisoo yanında gelmeyen Taehyung'u bulmak için içeri giriyordu.

"Ne oldu Jungkook?" Jin ve Jennie koltuklarını arkaya döndürerek Jungkook'a bakıyorlardı.

"Yine sikim sonik mektuplardan birisi. Acele ediyoruz, ne buldunuz?"

İkili önlerine dönerek monitöre baktı. Jungkook da ellerini Jin'in koltuğunun sırt kısmına yaslayarak bakışlarını monitörde gezdirdi.

"Bu iş sandığımdan da zor. Kendini eve kapatmış ve hiç dışarı çıkmıyor gibi. Çok izole görünüyor, telefonu bile olduğundan şüpheliyim." Dedi Jin. Jennie onu devam ettirdi.

"Adresini değiştirmiş. Numarası zaten aynı değil. Hiç bir sosyal medya hesabı yok  Biz de hacker falan değiliz sonuçta, bu bilgileri bulmak o kadar kolay değil. E postasına ulaşmaya çalışıyoruz ama biraz zorlanacağız. Büyük ihtimalle geceye kadar sürer."

Jungkook oflayarak doğruldu ve Jin'e ithafen konuştu.

"Numaram var ararsın. Ben çıkıyorum."

"Tek başına gezmek güvenli değil."

"Güvenlik mi kaldı, sikeyim.." Mırıldanarak sert adımlarla odadan çıktı.

Odaya doğru yürüyen Taehyung ile Jisoo da şaşkınlıkla onu izledi. Demin vurarak kapattığı kapıyı hışımla açtı ve gürültüyle kapattı.

Evden çıkıp temiz hava almak istiyordu. Akışın onu götürdüğü yere götürüp her şeyi hatırlamak istiyordu. Sadece bir süreliğine duygusallaşmaya ihtiyacı vardı. İçi sıkıntılarla ve karanlıkla dolmuş taşıyordu. Bu pisliği içinden çıkarmaya ihtiyacı vardı. Sanki göğüsünde zehirli bir venom besliyordu. Çıkarmak için dokundukça daha da yapışıyordu. Belaya batmıştı ve kurtulmak için gücü tükenmişti. Yeniden doğmak için bir umut, ışık aradı ama çevresinde hiç pozitif bir şey yoktu. Bir çıkış yolu, kurtulmak için bir çare aradı. Çok düşündü ama hiç bir şeye varamadı. Kendisi mental olarak hala liseli bir çocuktu. Hayattan haberi olmadan maytap geçerek yaşayan dertsiz bir genç.. Nasıl oldu da buralara gelmişti? Kendini nasıl burda bulnuştu? Nefes almak için bulduğu küçük bir deliğe sevinir olmuştu.

Ailesi parçalanmıştı. Arkadaş grubu dağılmıştı. Duyguları parçalanmıştı. Güvenini yitirmişti insanlığa. Onu hayata bağlayan her şey aniden ellerinden gitmişti. Hepsinin tek sebebi ise hala oyun oynuyordu. Kendini çok güçlü görüyordu ve kendince planlar kuruyordu. Jungkook deliyse o kadın zır deliydi. Tedavi görmesi gereken o kadındı.

Güvenmişti, yıllarını birlikte geçirmişti, birlikte gülmüştü, hayatına ortak etmişti, değer vermişti ve sevgisini de vermişti. Hepsinin karşılığı bir dondurucuya tıkılarak bir sene boyunca işkence görmek olmuştu. Aşık okduğunu sanan bu kadın sadece manyaktı. Psikolojik sorunları olan bu kadın belasını Jungkook'dan çıkarmıştı. Jungkook ihanete uğramayı bir kenara bırakmıştı çoktan. Ama yaşadığı şeyler senelerdir kafasında ona işkence ediyordu.

O bir sene içinde; oldukça zayıflamıştı, tecavüze mağruz kalmıştı, psikolojik ve fiziksel şiddet görmüştü, annesi öldürülmüştü, dengeleriyle oynanmıştı, işkence çektirilmişti, ceza verilmişti. Parıldayan gözlerindeki ışıltının sönmesi için her şey yapılmıştı. Bu her gencin içerek hissizleştiği bir anti depresanla çözülemeyecek kadar büyük bir sorundu. Tüm gençliğini, hayatını ve aklını sikip atacak kadar büyük bir sorundu.

Çocukluk anılarını htırlamaya çalışıyordu. Aklına gelenler bir kaç kesik anıdan başka bir şey değildi..

"

"Anne, anne hadi oyna benimle!"

"Olmaz Jungkook görmüyor musun elimde maşa var ocaktan ayrılamam." Annesi yüzündeki kocaman gülümsemeyle oğluna dönerek konuşmuştu.

"Sadece bir kere saklambaç oynayalım lütfen!!"

Annesi şevkatle gülümseyip konuştu.

"Peki, bunları tabağa alayım da oynayalım."

"YAŞASIN! Anne oğul günü yapacağız."

Annesi kıkırdamıştı.

"

Sonra başka bir anı doluştu zihnine.

"

"Baba nasıl gözün o kadar küçücük ipleri görüyor?"

Babası gülümsedi.

"Onlar kablo oğlum. Bak elimdeki büyüteç görmemi sağlıyor."

Jungkook şaşkınlıkla babasının elindeki büyütece baktı.

"Ne yani bu eşyaları büyütüyor mu?!"

Babası daha çok gülümsedi.

"Hayır, sadece büyük görmeni sağlıyor. Dene hadi."

Jungkook babasının dizine oturarak büyüteci eline aldı. Tek bir gözünü kapatarak açık olan gözüne büyüteci yaklaştırdı.

"Vay! Bu harika!"

Babasına döndüğünde büyüteçten görünen kocaman Jungkook'un gözüne kıkırdadı babası. Sırtını okşayarak konuştu.

"Büyüdüğünde sen de elektronik aletleri tamir edebilirsin."

"

Daha niceleri zihnini doldurdu. Düşündükçe daha fazlası aklına geliyordu. Gözlerinden dökülen yaşlar ve buruk gülümsemesi mazisine eşlik ediyordu. Yürüyüş yolunun kenarındaki bankta oturmuş rüzgari hissederken sessizce göz yaşı döküyordu. Burnunu çekip gözlerini yumdu. Anne ve babasını o kadar özlemişti ki..

-

bir şey diyeceğim ben kitabı unuttum hesaba da ancak girdim yemin ederim en son bu bölümü yazıp çıkmışım devam ederim diye de bölüme hiç devam edemem keşke o zaman paylaşsaydım yeni bölüm yazmak için kitabı yeniden okuyacağım ama ben bu kitabı çok önceden yazdım ve okudukça cringe geçiriyorum bitireceğime söz verdim ama çok uzun sürecek yine de bu kadar yazmışken yarım bırakmak ayıp yani o yüzden bir dahaki girdiğimde kitabımı tekrar okuyacağım hataları düzelteceğim ve ona göre bölüm yazacağım çünkü ful unuttum ben kitabı en son ne yaptılar hatırlamıyorum bile bu bölüm böyle duruyordu dokunmadan atıyorum görüşürüz

Doctor | RoséKookWhere stories live. Discover now