''İnşallah anne.'' dediğinde eğilerek annesinin yanağından hızlı bir öpücük çalmıştı. Aysel Teyze utançla oğlunu iteklemeye çalışırken bir yandan da gülümsemesini durduramıyordu.

''Deli oğlan dur!''

''Aysel Teyze! Ne oldu geldi mi Muhittin?'' diyerek hızla araya giren Rüzgar hastane içine doğru bir adım attı.

''Geldi çok şükür. Sağlığı falan da yerinde ama Mahmut perişan oldu yavrum onu alın götürün artık. Durmasın buralarda.'' İyi haberi alan kalabalık sevinçle bağrışırken Aysel Teyze aklına gelen kişiyle aniden duraksadı.

''Ay! Bu çocukların babası nerede?''

Herkes aniden buz kesmişti. Doğru ya! Neşe Hanım'ın doğum sancıları tutunca kocası oracıkta bayılmıştı! İki ambulansla koştura koştura hastaneye gelmişlerdi.

''Siz onu merak etmeyin, birazdan kendine gelir.'' dedi Kazım gülümsemesine engel olmaya çalışarak. Fakat diğerleri çoktan yüksek sesle kahkaha atmaya başlamıştı. Çok geçmeden Rüzgar, Mahmut ve Aysel Teyze'yi alarak hastaneden ayrılmıştı. Bahçede tek kalan Melih'in yanına Aran geldiğinde genç adama göz kırparak ne oluyor dercesine baktı.

''Bu apartman yaşam enerjimi arttırıyor. Bir daha ayrı kalabileceğimi sanmıyorum kardeşim.'' dediğinde hala gülmeye devam ediyordu. Aran'ın arkasından gelen Meltem ve Deniz kapının girişindekileri görünce duraksadı.

''Niye durdun abla yürüsene?'' Meltem'in şaşkın bakışına aldırmayan Deniz onu köşeye çekerek sandalyelerden birine oturdu. O zeybek oyunundan sonra Melih'in karşısına çıkacak cesareti şimdilik kendinde bulamıyordu.

''Ne yapıyor o? Bana mı bakıyor gözlerini dikip? Söylesene Meltem!''

Genç kız çaktırmadan kafasını bir önüne bir arkasına çevirirken boynuna aniden giren krampla tutuldu.

''AYYY!'' Sesli çığlığı önce Aran'ı sonra da onun karşısında dikilen Melih'i harekete geçirmişti. Deniz kardeşinin bu yersiz çığlığıyla öfkeyle ayaklandı. ALLAHTAN ÇAKTIRMADAN BAK DEMİŞTİ!

''Meltem iyi misin?'' Aran'ın endişeli ifadesine Deniz'in alay dolu gülümsemesi karşılık verdi.

''Kramp girdi bir şey olmaz geçer geçer.''dediği sırada oturduğu için dizlerinin üzerine çıkan eteği bir çift keskin gözün dikkatinden kaçmamıştı. Deniz'de onun baktığı yeri fark edip hızla üzerini düzeltmeye çalıştığında o gözlerde öfke karışımı bir arzu gördüğüne emindi.

''İyiyim Aran, alt tarafı bir kramp değil mi ablacağım?'' İğnelercesine çıkan sözlerine aldırış eden yoktu. Öyle ki ayakta birbirlerinden gözlerini bir an olsun ayırmayan bu ikili konuşmadan savaşıyor gibiydi.

''Sizi eve bırakalım.'' dedi Aran, nişanlısının kolundan tutarak kaldırmaya niyetlendiğinde  Melih başını eğerek ellerini beline yerleştirdi. Üzerindeki ceketi saatler önce çıkarmış ve gömleğinin birkaç düğmesini açmıştı. Onu daha fazla incelemek istemeyen Deniz ise nihayet bakışlarını kaçırdı.

''Aran sen Meltem'i eve bırakırsın.''

''Sen nereye gidiyorsun abla?'' diye hızla sordu genç kız. Melih'de gelecek olan cevabı duymak için duraksadı. Bu saatte tek başına nereye gitmeyi planlıyordu?

''Ufak bir işim var. Babamlar dönmeden evde olurum.'' Çantasını alarak arkasını döndüğünde Aran Meltem'in elini tutarak Melih'e yöneldi. Genç adam hala kapıdan çıkmak üzere olan Deniz'i izliyordu.

''Sen gelmiyor musun?'' diye sordu.

''Siz gidin. Benim de işim var.''

Öfke ve merakla çıkışa doğru ilerlediğinde gerisinde bıraktığı kişiler neler döndüğünü az çok anlamıştı. Meltem tüm bu olanların hesabını sormaya kararlıydı. Bunca zaman gözünün önünde olup biteni nasılda fark etmemişti? Gerçi o kendisine aşık olan bu şapşal adamı dahi fark edememişti. Aklına gelen kişiyle ellerine baktı.

ARANOnde histórias criam vida. Descubra agora