Bayramdan sonra tamamı gelecek.
"Sen akıl hastası herifin tekisin! Bu nasıl bir düşünce tarzı? Beni nasıl böyle itham ediyorsun? Bırak dedim kolumu! Bıraksana!" diye bağırdığım da buz gibi bakışları yüzünden kanım donmak üzereydi. Amerika'ya gidip geldiğinden beri o kadar çok ilki yaşıyorduk ki. Bu konuşmada onlardan biriydi. Ne eski kavgalarımıza benziyor ne de amacının ne olduğunu çözebiliyordum.
"Hiç değişmeyeceksin değil mi?" diye sorduğunda sesinde hafif bir kırılganlık hissine kapıldım. Bu düşünceyle kaşlarım çatılırken, o konuşmasına beni aniden bırakıp geri çekilirken devam etmişti.
"Seni hiç değiştiremeyeceğim."
Hissettiğim ürpertiyle kollarımı kendime sararken parçaları hala birleştiremiyordum.
"Derdin ne?"
Güçlü tutmaya çalıştığım sesim beni her an ele verebilirdi. Yine de geri adım atmaya hiç niyetim yoktu. Ancak bu soruma verdiği cevap yüzünden konuşacak halim kalmamıştı.
"Varlığın."
"Ne!"
"Duydun, varlığın yüzünden nefes alamıyorum." diye yanıtladığında nefesim kesilmişti. Ben o sıra kalbimdeki ağırlığın altında ezilirken Aran'ın dudakları acı dolu bir gülüşle kıvrılmıştı.
"Okuduğum bir romanda adam: 'Varlığını hissettiğim her an aldığım nefesi zor veriyorum.' demişti bir kadına. Şimdi ne demek istediğini çok iyi anlıyorum."
Aran arkasını dönüp giderken beni olduğum yere çivileyerek gittiğinden haberdardı...
***Aran sanırım biraz Sessiz Kabulleniş okuyup Ars'tan etkilenmiş olabilir. 😂***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAN
RomanceGüneş suya yansıdı... ''Geldiğinden beri yüzün gülüyor. Çok mu eğleniyorsun?'' diye sinirle sorduğumda hala onunla dip dibe durduğumuz için sinirliydim. ''Çok.'' dedi ve bir kolunu omzuma atarak beni kendisine çekti. Onunla resmen sarılıyor olmamız...