6.Bölüm

5.6K 427 64
                                    

Medya: Yeni kapağımız

Duyduğum sesle hızla harekete geçip Mahmut'un ensesinden tuttuğum gibi adeta kapıya doğru iteledim.

"Koş Mahmut! Düşman topraklarından çıkıyoruz!" dediğimde tabanları yağlayarak eşek ölüsü çantasını kaptığı gibi fırladı. Onun hemen ardından ben çıkacakken tıpkı biraz önce benim Mahmut'u ensesinden tuttuğum gibi Aran'da beni tutmuştu. Beni kendisine döndürerek sırtımı kapıya yasladığında kapıyı resmen kendim kapatmıştım. Tuttuğum nefesimi vermeye niyetim yoktu. O ise yine belinde havluyla çıkmış ve sıktığı dişleriyle adeta üzerime abanmıştı. İçinde bulunduğumuz pozisyon sadece benim garibime gidiyor olamazdı değil mi?

"Ee- Sanırım bir yanlışlık olmuş." diye samimiyetsizce gülümsediğimde saçından akan su damlaları yüzüme düşüyordu. Aran'ın gözleri gittikçe koyulaşırken korkmaya başlamıştım. Onu eskiden de kızdırdığım olmuştu ama ilk defa böyle bakıyordu. Acaba öldürür müydü beni? Ay zaten koca ömrümde şunun bana nefretine inandırdığım tek Allah'ın kulu, Mahmut da şahitlik yapamazdı. Terlik... Terlik.... Hayır gülemem. Hayır şimdi olmaz Meltem.

"Seni bu yaptığına pişman edeceğim." diye yüzüme yaklaştığında vücutlarımızın birbirine değiyor olduğunu hala tek idrak eden bendim. Hoş bu gidişle idrak etme yetimi de kaybedecektim. Son gücümle üste çıkmaya çalışmaktan başka çarem yoktu.

"Senin yaptıklarının yanında bu hiç! Ne var yani hem havalarda sıcak serinlemişsindir. Siz erkekler soğuk suyla duş almayı sevmiyor musunuz zaten?" dediğim de gözleri şaşkınlıkla açıldı. Sanırım ağzımdan çıkanlara dikkat etmeliyim.

"Beni kışkırtmaya devam edersen soğuk suyun karşıladığı ihtiyacı sen karşılamak zorunda kalacaksın Meltem." dedi ve geri çekildi. Soğuk suyla banyo yapan oydu ama buz kesen bendim. O.... O ne demek istemişti? Yok yok. Anlamasam daha iyiydi.

"Bana baksana sen! Az önce beni tehdit mi ettin?"

"Evet." dedi utanmazca gülümsemeyi unutmamıştı yine. Sahte bir kahkaha atarak iki elimi belime koydum.

"Sen benim saçımın teline bile dokunamazsın." diyerek gözlerimi kısmıştım. Önce bana baktı, sonra beline götürdüğü elini görünce çığlık atarak gözlerimi kapattım.

"Yemin ediyorum öldürürüm seni!"

Olduğum yerde hem bağırıyor hem de tepiniyordum. Zoraki bir şekilde, kesinlikle zoraki bir şekilde parmaklarımı araladığımda onun orada olmadığı fark ettim. Fırsattan istifade kapıyı açarak evden çıktığımda bizim kapının önünde ki ayakkabıları görmemle derin bir oh çektim. Koşar adımlarla kapıyı yumruklayarak eve girdiğimde stresten bayılmak üzereydim. Mahmut'u bir ara arayıp beni geride bırakmanın hesabını soracaktım ama şu an düşünmeye bile halim yoktu.

"Görüşme nasıl geçti?" diye soran anneme elimi havada savuşturarak cevap vermiştim.

"Boşuna gitmişim. Diğerlerinden farkı yoktu."

"Bir tanıdıkla görüştüm evdeki cvlerinden birini verdim. Belki oradan haber çıkar bekle bakalım Allah büyüktür." dediğinde nereye kime verdiğini sormamıştım bile. Ne de olsa olacağı yoktu... Öğlen uykusunu sevdiğim için dört beş saat uyuduktan sonra annem ve ablamın mutfakta çıkardığı gürültülere mecbur uyanmıştım. Odamın camını açarak havalandıracakken elinde posetlerle binaya giren Aran'ı gördüm. Yürüyüşü bir tuhaftı... Öksürmesiyle kaşlarımı çatarak onu izlemeye başladım. Saniyeler içinde apartmana girince umursamadan camdan çekilerek mutfağa gittim. Annem yemek masasını hazırlıyordu. Bir tepsiye doldurduğu yemekleri görünce yine Aran'a göndereceğini anlamıştım.

"Ben şunu Aran'a verip geliyorum, siz ablanla sofrayı kurun." dedi ve tepsiyi aldığı gibi fırladı. Açlıktan öldüğüm için hızlı hızlı masayı hazırlamaya başladım. Annem'in kapıdan sesi geliyordu ama umursamıyordum. Aran'ı artık görmemek için elimden geleni yapacaktım. Eve giren annemin yüzü düşmüştü.

"Akif çocuk üşütmüş, hava değişiminden oldu kesin. Kalk hastaneye gidelim dedim ama yeni gelmiş. Ne yapsak anne babası da burada değil."

"Kocaman adam abartma hanım." dediğinde babamın da kıskandığını biliyordum. Evladı da kıskanıyordu. Seni anlıyorum babacığım. İnan ki anlıyorum. Annemin söyledikleriyle içimi çok az miktar saran vicdan azabıyla oturduğum yerde kıpırdandım. Kendi yemeğimi hızlıca bitirip masadan kalkarken bizimkilere döndüm.

"Ben gidip Aran'ın bir şeye ihtiyacı var mı sorayım." dediğim de ailem sanki balkon konuşması yapıyormuşum gibi döndü. Hepsinin gözünde ki gurur yüzünden düşüp bayılabilirdim.

"Hangi dağda kurt öldü?"diyen babam bıyık altından gülüyordu.

"Çok şükür insanlığını kaybetmedi senin kızın." derken salondan çıkıyordum. Acaba Aran'ı hasta edenin ben olduğumu bilseler yine gururla bakarlar mı? Annem arkamdan çok kötüyse tekrar hastaneye gitmemiz gerektiğini söylerken kapıdan çıkıp onların kapısının önüne geldim. Bir kaç kez zile bastıktan sonra anca açmıştı. Üzerinde siyah bir polar ve gri esofmanla dağılmış görünüyordu. Alnında biriken terleri görünce hızla içeri girdim.

"Ne olmuş sana!" diyerek şaşkınlıkla elimi alnına götürdüğümde sıktığı bileğimi kendine çekerek kapıyı kapattı. Tıpkı sabah yaptığı gibi sırtım kapıya yaslanırken ne olduğunu anlamadan dudaklarıma kapanan dudakları yüzünden hayatımın şokunu yaşıyordum. Alt dudağımı kendi dudakları arasına alıp izinsizce öptükten sonra geri çekildi ve yine koyulaşmış yeşil gözleriyle boğazımdan tutarak kendine çekti.

"2-1"

"Hasta olma sırası sende." dediğinde bunu neden yaptığını anlamam geç sürmemişti. Hissettiğim acıyla sert tokadımı tüm kinimle yanağında patlatmıştım. Tek kelime etmeden evden çıkıp kapıyı çarptığında tuttuğum nefesimi verdim... O... O kahralası bir oyun uğruna ilk öpücüğümü çalmıştı! Öfkeden dolan gözlerimle yumruklarımı sıkarak arkamı döndüm.

"Bekle."

"Seni pişmanlıktan yalvartacağım günü bekle!"

Bölüm hakkında ki düşünceleriniz ?

Meltem sizce bunu hak etti mi?  Aran efendiyi nasıl bir ceza bekliyor?

-yarin ki bölüm uzun olacak-

ARANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin