18.Bölüm

5.2K 353 108
                                    

Medya: Meltem-Aran

Biraz önce duyduklarımın şokunu üzerimden uzun bir süre atamayacağıma emindim. Bakışlarım boynundaki zincirde asılı olan yüzüğe kaydıkça içim tuhaf oluyordu. Yüzüğü denize fırlattıktan sonra arkama bile bakmamıştım doğru düzgün. Aran koca denizde arayıp bulmuş muydu gerçekten? Aklımdaki soru işaretler beni her geçen dakika daha da tedirgin ederken biraz önce yere attığı gömleğini kaldırarak yatağının üzerine koydu. Sorduğu soruya cevap vermemiş olmam onu sinirlendirmiş olacak ki öfkeyle dolabının rafından çektiği bir tişörtü üzerine geçirip tekrar bana dönmüştü.

Yüzük, giydiği tişörtün altında gizlenmişti şimdi.

''Hala burada neden duruyorsun Meltem?'' dediğinde duyduğum sesle ona doğru baktım.

''Ben...'' 

Söylemek istediğim hatta avaz avaz bağırarak söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki. O yeşil gözlerinin içinde ki acıyı görmeseydim belki de bunu yapabilirdim. Eskiden güçlü olduğum, karşısında zayıf görünmemek için çabaladığım anlarda içimde hep bir korku olurdu sakladığım. Kendimden başkasına göstermeye cesaret edemediğim. Oysa şimdi Aran, o korkusunu bana gösteriyordu... Onun ipini çekmeye yemin etmiş birine. 

''Konuşmama izin vermiyorsun, beni dinlemeyeceksin. Bunları bir ihtimal yapsan bile bana inanacağını sanmıyorum. Tüm bunların sorumlusu benim farkındayım. İçinde bulunduğun durumdan memnun değilsin hiç olmadığın gibi. Amerika'dan neden döndüm? Neden çoçukluğumda dans ederken dahi dokunamadığım birinden şimdi uzaklaşamıyorum? Saçma sapan oyunlarla onu kendime çekmeye çalışırken daha da uzaklaştırıyorum?'' diye ardı ardına konuştuğunda gözlerim dolmak üzereydi. Üzerime eğilmiş ve her zaman ki gibi bana tepeden bakıyor olsa da şu an durumun tam tersi olduğunu ikimizde biliyorduk. 

''Bu çok saçma.'' dedim aniden. Saçmaydı. Hem de öylesine saçmaydı ki duyduklarımı sindiremeden direkt unutmayı istiyordum. Aran bu tür şeylerden anlamazdı... Gerçi ben de anlamazdım ama... İkimizde çocukluğumuzdan beri birbirimizle uğraşıp durduğumuz için sevgili yapmaya, aşık olmaya vakit bulamamıştık. Bu acı gerçek tam da en olmaması gereken an da bir tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Dün gece neden sinirlendiğimi artık biliyordum. Aran'ın daha önce hiç sevgilisi olmamıştı. Etrafında sürekli kızlar olurdu ama ciddi olarak kimsenin olmadığına emindim. Hayatımda ilk defa evin önünde bir kızla konuştuğunu görünce şaşırmıştım. O anlarda bu şaşkınlığımın ve öfkemin sebebini beni küçük düşüreceği olma hissine yoruyordum ama öyle değildi. 

Onu gerçekten kıskanmış mıydım? Neden!

''Saçma mı? Hissettiğim şeyler sana saçma mı geliyor?'' dedi ve elini ensesine yerleştirerek hafifçe sıvazladı. Ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilmez gibi bir hali vardı. Aran'dan farksız değildim. 

''Seni tanıdığım günden beri bana hayatı zehir eden sen değilmiş gibi konuşma Aran! Çocukluğumda yaşattıkların bir yana şimdi bile huzur vermiyorsun bana! Hep senin istediklerin olacak! Hep senin dediklerin olacak değil mi!'' diye bağırdığımda öfkeyle ellerimle geri itmiştim onu. Sinirden çıldırıyordum! Bana bunca yıldır yaşattıklarının adına aşk diyip işin içinden çıkamazdı!

''Bencil olduğumu kabul ediyorum.''

''Öylesin!''

''Seni ilk gördüğüm andan itibaren bencildim. O kapının önünde kucağında en sevdiğin oyuncağınla birlikte bana bakarken başka kimseye bakma istedim! Aptalca gülümserken başka hiç kimseye gülümseme istedim! O kadar bencildim ki! Benden başka kimseyi düşünme istedim! Çocuktum  Meltem! Sana karşı hissettiklerimin ne olduğunu öğrendiğim an ilk senin yanına koştum! Ama sen ne dedin bana? Hatırlıyor musun?'' diye sorduğunda nefesimi tutmuş bir şekilde ona bakıyordum. Hatırlamıyordum...

ARANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin