7.Bölüm

6.3K 472 94
                                    

Sinirden yerinden çıkacakmışcasına atan kalbimle eve girdiğimde derin derin nefesler alıyordum. Sanki büyük bir suç işlemişcesine parmaklarım dudaklarıma giderken sertçe dudaklarımı sildim. Onu mahvedecektim! Onu mahvetmenin bir yolunu bulmalıydım! Çocukluğumuzdan beri defalarca birbirimizi kızdırmak için türlü şeyler yapmıştık ama hiçbir zaman bu kadar ileriye gitmemişti. Beni hafife mi alıyordu? Gittiği ülkede rahat kızlara alışmış olmalıydı ama benim adım Meltemse ona gününü gösterecektim. Odama gideceğim sırada holde elindeki tabakları mutfağa taşıyan annem duraksamıştı.

''Nasılmış Aran oğlum?'' diye sorduğunda kendime hakim olmam mümkün değildi.

''Merak etme domuz gibi Aran oğlun! Hiçbir şey olmaz ona!''

Annem sürekli değişen ruh halime alışmış olmalı ki sadece gözlerini kısarak yüzüme baktı. Onun sorgulamasıyla veya Aran'ı üste çıkartacak cümleleriyle vakit kaybedemezdim. Odama girdiğim gibi kapıyı kapatarak kitledim. Yatağıma girip pikeyi üzerime çektiğimde ölene kadar bu yataktan çıkmamak istiyordum. Gecenin bir yarısı olmasına rağmen evdeki tüm ışıklar sönmüş, bense yatağımda oturmuş öylece pencereden dışarı bakıyordum. Elimde tuttuğum soğuk limonata bardağını yudumlarken aklımdan o anı atamıyordum. Alt tarafı bir öpücük diyip geçmek istiyordum ama kahrolası ilk öpücüğüm olduğu için mümkün değildi. Belki de fazla ciddiye alıyordum. Kesinlikle öyleydi! Hem tam bir öpücük bile sayılmazdı. Kendini kandırma Meltem.

ARAN ANLATIMIYLA;

Uyku tutmadığını anlayınca sinirle yerimden kalkarak anahtarı aldığım gibi kendimi dışarı attım. Karşı evin kapısına gözlerim takıldığında hızla arkamı dönerek gitmiştim. Binadan çıkar çıkmaz ellerimi ceplerime koyarak serin havayı ciğerlerime çekerken biraz ilerde çardakta oturan kişiye bakmıştım. Kazım abi hala bıraktığım yerde duruyordu. Uzaktan bile belli olan sigarasını görünce gülümsedim. Adımlarımı hızlandırarak çardağa doğru ilerlediğimde Kazım abi kafasını kaldırarak yanındaki radyosunun sesini kısmıştı. Her zaman ki gibi Müslüm Gürses dinliyordu.

''Ooo kimleri görüyoruz? Sen buraların yolunu bilir miydin?'' dediğinde başımı hafifçe eğerek selam verdim.

''Ayıp etmiyor musun abi? Dünyanın öbür ucu bile değiştirir mi içimizdekini?'' diye cevap verdiğimde Kazım abi hüzünle gülümsemişti.

''Değiştirmez evlat değiştirmez.''

Onun hemen yanına oturarak masanın üzerindeki radyoya ve hemen yanında duran içinde tek tük kalmış sigara paketine baktım. Radyoda çalan şarkıyı biliyordum aslında Kazım abi sayesinde öğrenmiştim.

''Yak bir tane vereyim.'' diyerek işaret etti paketi.

''Yok abi, içmiyorum mesleği biliyorsun.''

Kazım abi başını gururla sallayarak omuzuma vurmuştu. Üzerindeki eskimiş ceketi ve açık sarı gömleğiyle öylece duruyordu. Saçlarının hafif beyazlamış olduğunu fark etmemek mümkün değildi. Onun nasıl zor bir hayat yaşadığını hatırlayınca dudaklarımı dilimle ıslatarak derin bir nefes aldım.

''Gururumuzsun hepimizin, aferin oğlum aferin. Gittin mesleği eline aldın geldin. Bulabildin mi peki aradığını orada?'' diye sorduğunda şaşırmıştım.

''Neyi arıyordum ki abi?''

Kazım abi yüzünde görmeye alışık olmadığım muzip bir gülümsemeyle sigarasını söndürerek yenisine uzandı.

''Demek seninde hala haberin yok. Olsun, öğrenirsin nasılsa bir gün.'' dedi ve sigarasını yakarak çakmağını masaya koydu. Radyoda bu sefer 'Sensiz Olmaz' isimli şarkı çalıyordu, her ne kadar dediklerinden pek bir şey anlamasamda sessiz kalmaya devam ettim. Nasılsa bir gün anlardım. İçimi saran huzursuzluk her dakika artarken Kazım abiye dönmüştüm.

ARANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin