4.Bölüm

6K 452 44
                                    

İçimdeki bastıramadığım çığlığı kimsenin duymaması için yatağımın üzerinden aldığım yastığı ısırmaya başladım. Korkulu günlerim resmen yeniden başlamıştı! Aylardır normale dönen hayatım saatler içinde değişmişti. Tüm bunların sorumlusu olan kişi ise içeride ailemle oturmuş yemek yiyordu. Açık saçlarımı toplayacak bir toka aldım ve odadan çıktım. Savaş istiyorsa savaşacaktım. Onun karşısında eskisi gibi küçük ve yalnız bir kız çocuğu yoktu. Odamdan çıkarak salona geçtiğimde tek boş yerin Aran'ın yanı olduğunu görmemle yüzümü ekşitmiştim. Bana dönerek kısa bir bakış attığında bu durumdan oldukça keyif aldığı belli oluyordu.

''Afiyet olsun.'' diyerek sandalyeyi çektiğimde babam kafasını gömerek adeta tabağın içinden masaya doğru kazdığı çukura ara vermişti. Kendi deyimiyle kaşık, benim tabirimle kepçesini bıraktıktan sonra gözlüklerini hafifçe indirerek bana baktı.

''Kızım ayıp değil mi çocuk ta-''

''Ebesinin şeyinden.'' diye fısıltıyla kendi kendime cümlesini tamamlarken yanımdaki duymuş olacak ki seslice nefes alarak arkasına yaslandı.

''Amerikadan gelmiş, seni biz odandan salona getirtemiyoruz.'' dedi onaylamazca. Hemen yanında oturan ve babamın yolundan gitmekte kararlı olan yakışıklı abimse maviş gözleriyle sırıtarak baktı bana.

''Bugün çok yoruldum baba, yoksa taa-''

''Önemli değil Akif amca, sonuçta artık buradayım. Bol bol hasret gideririz, değil mi Meltem?''

O an bana dönüp öyle bir gülümsedeki insanlıktan nasiplenmemiş. Yemin ediyorum uzaktan bakan bir kadını kolayca etkisi altına alıp samanyolu galaksisinde tur attırabilecek bir gülüştü. Ancak beni götüre götüre sokağın başındaki bakkala ancak götürebilmişti.

''Tabii.'' dedim samimiyetsizce gülümseyerek.  Annemin önüme doluşturduğu tabağa bakarak, biraz önce aç olmadığımı iddia ettiğim artist hallerimden sıyrılmam sadece dakikalarımı almıştı. Ablam ve annem Aran'ı soru yağmuruna tuttuktan sonra kendi aralarında yemek tarifi konuşmaya başlamış, babam ise hem abime hem de Aran'a bakaran geçen akşam ki maçta hatalı pozisyonları anlatmaya başlamıştı. Ben ne mi yapıyordum? Elimi çeneme yaslamış bir sağa bir sola dönüyordum. Aralarında dönen her muhabbet bende morfin etkisi yaratıyordu. Tam esneyeceğim sırada yanımdaki kulağıma eğilmiş ve açık kalan ağzım dakikalarca kapanmamıştı.

''Pembe yakışmamış.'' dedi ve her zamanki alaycılığıyla devam etti.

''Kocana şimdiden acımaya başladım.''

O çoktan geri çekilmiş bense dördüncü boyuta geçmiş gibiydim. Ruhum bedenimden ayrılıp bu diyarlardan göç etmek için o sıralar çok istekliydi. Dakikalar önce üzerimdeki tişörtü ararken odamın kapısının kapandığını biliyordum. O kapıyı kapatan annem ve ablam değilde bu... ARAN MIYDI! Şaşkınlıkla açılmış gözlerimle ona döndüğümde sanki az önce kulağıma arsız şeyleri söyleyen kendisi değilmiş gibi babamla sohbet etmeye başlamıştı! Utançtan yüzün kıpkırmızı olurken abime döndüm. Acaba Aran'ın beni yarıçıplak gördüğünü söylesem şunun boğazına yapışır mıydı? Söz konusu namus olunca başlarım komşu oğlu sevgisine diyip öldürürdü değil mi? Öldürürdü! Ve bende hayatımın sonuna kadar kurtulurdum ondan! Elime geçen yeni bir kozla konuşacağım sırada abim konuştu.

''Aran hayırlısıyla ne zaman olacak ilk uçuş? Eğitimin zor olduğunu duydum.''

Abimin gözlerindeki gurur afallamamı sağlamıştı. Ne var yani pilot olduysa? Dünya onun etrafında mı dönüyordu? Hayır! Aksine o dünyanın etrafında dönüyordu. Kendi içimde yaşadığım kafadan sıyrılarak Aran'a baktım. Ciddi ciddi pilot olmuştu ve yanlış hatırlamıyorsam, pilot olanlar hayatlarını dışarıda geçiriyordu. Bu da demek oluyordu ki Aran eve gelmeyecekti! İdrak ettiğim bu bilgiyle gülümserken seçtiği meslek için onu içtenlikle tebrik etmek istedim.

ARANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin