Bölüm 6 - Düğümler

291 45 33
                                    


Ben donmuş bir halde önümdeki sahneye bakarken Mithat Bey'in gözleri beni buldu. Artık kaçmam mümkün değildi. Mithat Bey'in bakışını takip eden kır saçlı adamın başı da benim olduğum tarafa döndü. Yüzünde garip bir gülüş belirip yok oldu. Sonra da başını tekrar Mithat Bey'e çevirdi, Mithat Bey de o an bana eliyle buraya gel işareti yapmakla meşguldü. 

Başka çarem olmadığından yürümeye başladım, ofise ilerlerken aynı anda da etrafıma bakınıp Yücel'i görmeye çalıştım. Ortalarda gözükmüyordu, bugün gelmemiş miydi acaba? Ofisin cam kapısını içeri girdikten sonra arkamdan kapattım. Ne yapacağımı bilemediğimden kapattığım kapının önünde kalmıştım. Mithat Bey beni çok bekletmeden elini misafirine doğru uzatarak, "Ünal Bey," dedi. "Daha önce karşılaşmıştınız." Sonra da eli beni gösterdi, "Bu da Gülce," diye ekledi. 

Ünal Bey, Mithat Bey onu tanıtırken ayağa kalkmıştı. Elini uzattı ve "Merhaba Gülce," dedi. Kafamın içindeki kaos yüzüme de yansımış olmalıydı. Neler döndüğüne anlam veremiyordum. Ben kendisini es geçip bakışlarımı Mithat Bey'e dikince havada kalan elini indirip tekrar yerine oturdu. 

Mithat Bey gözlerine diktiğim bakışlarıma aynı şekilde karşılık veriyordu. Ünal Bey'in karşısındaki boş koltuğu gösterip, "Otur Gülce," dedi, daha sormaya başlamadığım sorularımdan şimdiden bıkmış gibi bir tavırla. "Kafanın karıştığını biliyorum, merak etme, konuşacağız. Her şeyi hemen, bir anda olmasa da yavaş yavaş anlayacaksın."

İtiraz etmenin bir anlamı olmayacağından ve şu an başka bir tepki vermemi engelleyen şok yüzünden ikiletmeden Ünal Bey'in karşısında kalan koltuğa oturdum.  Onun gözleri benim üstümdeydi, hissedebiliyordum ama ben gözlerimi Mithat Bey'e dikmiştim. 

Mithat Bey, ayağa kalkıp cam duvarı örten jaluzileri indirdi ve tekrar yerine oturdu. Eli önündeki kahve fincanına uzanınca benim de sabrım taştı. "Mithat Bey!" diye istemsiz bir nida koptu dudaklarımdan. "İki gün önce kardeşimi kaçıran adamla neden karşılıklı kahve içtiğinizi açıklayabilir misiniz bana?!" 

Mithat Bey eline aldığı fincanı ağzına götüremeden geri masaya bıraktı. "Şaşırmakta da, sinirlenmekte de haklısın Gülce; ama sakin olmaya çalış. Buraya geleceğini bilseydim daha hazırlıklı olurdum, seni görmeyi beklemiyordum."  

Gözlerim iri iri açılmıştı, havalanan kaşlarıma tatsız kahkaham eşlik etti. "Özür dilerim Mithat Bey, beni rahatça parmağınızda oynatmaya devam edemediğiniz için. Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" Gerçekten sinirlerim iyice bozulmuştu. 

Mithat Bey, tavrımı ayıplar gibi yüzünü buruşturdu. "Kastettiğim bu değil tabi ki Gülce. Sana zaten açıklama yapacaktım, konuşmamız gereken çok şey var ama sen şu an Ünal Bey'i birden gördün ve burada oluşuna anlam veremediğin için ne dersem önyargıyla yaklaşacaksın." 

Arkama yaslanıp bacak bacak üstüne attıktan sonra kollarımı göğsümde kavuşturdum ve dik dik Mithat Bey'in şu an aşırı yumruklamak istediğim yüzüne baktım. "Siz anlatmaya başlayın bakalım, yargılaması bana kalsın. Çünkü gerçekten merak ediyorum, şu durumun nasıl bir açıklaması var." Sözlerimin bitiminde gözlerim Ünal Bey'e değip tekrar Mithat Bey'in yüzünü bulmuştu. Ünal Bey'in yüzündeki yarım gülüş, içimde halihazırda yanan ateşi harlamıştı, öfkemin beni zorladığını hissediyordum.

Mithat Bey, parmaklarını birbirine geçirip ellerini masasının üstüne koyarak bana doğru eğildi. "İlk olarak şunu bilmen lazım, kardeşini Ünal kaçırtmadı. Aksine o gün orada olmasaydı o kadar rahat bir takas gerçekleşmezdi, onun sayesinde kardeşini sağ salim alabildik." Oturduğu yerde dikleşip, yüzüne yayılan kendinden emin tavırla devam etti. "Ben bir gazeteciyim, gizli kaynaklar bulmak işimin bir gereği ve Ünal benim yıllar önce tanıştığım, en eski ve en gizli kaynaklarımdan biri. Bu işe girdiğimde de bana yardım etmeyi kabul etti, böylece içeride bir adamım olmuş oldu." Söylediklerini sindirmemi bekler gibi durup inceler gözlerle beni izlemeye başladı. 

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin