Bölüm 16 - Görün(mey)enler

156 28 43
                                    

Gazeteye girerken adımlarım sarsaktı, kendimde değildim. Sinan'ın söylediklerinden ve gösterdiklerinden sonra daha fazla dayanamayıp, tabiri caizse kaçarak uzaklaşmıştım oradan. Şifreli bir telefona aktardığı görüntüleri izletmişti bana. Ne gördüklerimi ne duyduklarımı aklım almamıştı, hâlâ da almıyordu. İnanamıyordum... Bu sefer saçma sapan bir rüyanın içinde olduğuma tamamen emindim. Başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Kozmik bir şakanın içine düşmüştüm sanki, olay dallanıp budaklandıkça iyice gerçek dışı bir hal alıyor; gelip bir şekilde hep aileme, tanıdıklarıma dokunuyordu. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? Bu tarz aşırı tesadüfler, filmlerde saçma bulduğumuz, abartmışlar artık dediğimiz şeyler değil miydi? 

Sinan, Giray'a bunlardan bahsetmediğini, o yüzden beni evine çağırmak yerine parkta buluşmak istediğini söylemişti. İstemediğin sürece de kimseye bahsetmeyeceğim şimdilik, demişti. Bu iyiydi, önce benim sindirip, anlamam; bir mana yüklemem gerekiyordu. Görüntüleri yüklediği telefonu da bana vermişti, omzumda takılı çantanın içinde duruyordu şu anda. Eve gittiğimde tekrar tekrar izleyecektim, planım buydu. 

Sakin olabilmem için plan yapmam ve adım adım ilerlemem gerekiyordu çünkü. Bu beni hep rahatlatırdı. Her seferinde tek bir şeye odaklanacaktım. Sonra bir bakacaktım, uzun bir yol almışım. İlk adımım da eve gidip tekrardan görüntüleri izlemekti. Gayet basitti yani, gerginliğimi üzerimden atmam lazımdı artık. Merdivenleri tırmanıyordum, beni böyle hayalet gibi duran yüzümle görürlerse bir şey olduğunu anlarlardı. Bir de insanlara yalan açıklamalar yapmakla uğraşamazdım. 

İkinci kata çıktığımda, cam kapıdan girmeden önce sola dönüp lavaboya ilerledim. İçeri girer girmez kapıyı kapatıp kilitledim. Lavaboya yaklaştığımda gözlerim aynaya çıktı ve yüzümü buldu. Bembeyaz olmuştum, kusacak gibi duru-

Öne eğilen başım, öğürmeyle kasılmıştı. Sabah kahvaltı yapmadan çıkmıştım, yolda alacaktım bir şeyler. Birkaç kere öğürdüm, midem boş olduğu için, genzimi yakan safradan başka bir şey çıkmamıştı. Arkamda topladığım saçlarımı büküp, kazağımın içine sıkıştırdım. Suyu açıp titreyen ellerimi musluğun altına uzattım. Önce elime aldığım suyla lavaboyu akıttıktan sonra avcuma doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Aynı şeyi iki kere daha tekrarlayıp, titreyen parmaklarımı gözlerime bastırdım. 

Tekrar aynadaki aksime baktım. İyi değildim, ama iyi gözükebilirdim. Rol yeteneğim her zaman çok iyi olmuştu, yine yapabilirdim. Bu kapıdan çıktıktan sonra, olanları asla düşünmeyecektim. Eve gidene kadar hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmeliydim sadece. 

Sertçe çekerek kopardığım birkaç parça kağıt havluyla elimi yüzümü kurulayıp kilitlediğim kapıyı açarak dışarı çıktım. İnsanların içine girmeden önce derin derin üç nefes alıp verdim. Sonra da başımı hafifçe geriye atıp sırtımı dikleştirerek cam kapıyı araladım. 

***

Aklıma koyduğumu, geç kaldığım için biriken işler sayesinde bir nebze de olsa başarabilmiştim. Öğlen 11'e doğru Levent aramıştı iki kere ama, ikisinde de açmamıştım. Sonra bir mesaj yazıp çok meşgul olduğum için açamadığımı, müsait olduğumda arayacağımı söylemiştim. 

Akşam herkesle birlikte gazeteden çıktığımda, arabama binene kadar aklımda eve gitmek dışında bir şey yoktu. Fakat direksiyonun başına geçer geçmez içimde bir şeyler bana engel olmuş ve ben kendimi Mithat Bey'in yanına giderken bulmuştum. 

Hastaneye girer girmez asansöre ilerleyip dördüncü kata çıktım. Ama Mithat Bey'in olduğu koridora adım atamadım çünkü koridorun girişindeki cam kapı geçenki gibi hemen iki yana kayarak açılmamıştı. Giray Bey'i görmesi gerekiyordu demek ki! Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim, arkamı dönüp katın girişindeki boş danışma masasına baktım. Cam kapının yanındaki siyah kutucuğa değdi gözlerim, geçen sefer Giray kart mı okutmuştu, hatırlamıyordum. 

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin