Bölüm 15 - Buluşmalar

187 30 73
                                    

O andan sonra ikimiz de nasıl davranacağımızı bilemediğimizden, Levent müsaadesini istemiş ve gitmişti. Kapıdan çıkmadan garip bir duraksama yaşamıştık, ama ikimiz de aynı derecede şaşkın ve garip hissettiğimiz için normal gelmişti. Tam gözlerimin içine bakarak, yüzünde samimi, capcanlı bir gülümsemeyle iyi geceler dilemişti gitmeden. Geride aklı başından uçmuş, kendine nasıl geleceğini bilemeyen bir ben bırakmıştı.

Arkasından kapıyı kapattıktan sonra, adımlarım beni salona götürmüş ve kanepeye çöküvermiştim. Şok içindeydim hâlâ... 

Ben, Levent'i öpmüştüm. Aklımda canlandı yeniden. Bütün hücrelerimi ateş bastı, hem yanıyor hem titriyordum. Levent, beni öpmüştü. Tekrardan geçti gözümün önünden. Etkisinden çıkamıyordum. Bugünün böyle sonlanacağını hiç düşünmemiştim. Nasıl başlamıştı, nasıl bitmişti? Ellerimi yanaklarıma bastırdım, gözlerimi açıp kapattım birkaç kere. Belki rüya görüyorsundur Gülce?  

Rüya görmüyordum, onun için uyumam gerekiyordu önce. Ama şu durumda istesem de uyuyamazdım. Biraz rahatlamam gerekiyordu önce, sakinleşmem; Levent gelmeden önceki hâlime dönmem. Bu kadar abartmamalıydım, hiç normal değildi. İlk kez bir erkekle öpüşmemiştim ya canım! Ama bu gece öptüğün Levent'ti, dedi iç sesim bağıra bağıra. 

Olsun, farketmezdi..ben yine aynı Gülce'ydim. Belki büyürken ona hayrandım biraz, hatta Tilbe o yüzden takılırdı bana hep; ama böyle hissettiğimi ben de bilmiyordum. İnsan yıllarını birlikte geçirdiği, her hücresine kadar tanıdığı birini öpünce böyle mi hissediyordu? Arkadaşım, çocukluğum, anılarım olduğu için mi bu kadar başka gelmişti? Beni en çok çarpan, o anın yoğunluğuydu..sanki Levent'in içinde saklı tuttuğu bütün hislerin ağırlığını, çokluğunu hissetmiştim kalbimde. Yıllarca sustuklarını konuşmuştu sanki...

Sabahki hâlin neydi peki? diye sordu iç sesim bana ve zehirli bir ok attı. Dün, arabada, sonra evde çorba içerken..onlar neydi peki? Onlar küçük elektriklenmelerdi, Giray çekici bir adamdı sonuçta. Birbirimizden etkilenmiş olabilirdik, ama abartacak hiçbir şey de olmamıştı. Olamazdı da..benim Giray'a duyduğum şeylerin içinde en baskın olanlar kuşkular, öfkeler, bilinmezliklerdi. Arada, o bana oyunbaz bir tavırla yaklaşmıştı birkaç kere ve ben de duvar değildim sonuçta! 

Oturduğum yerden kalkıp odama giderken, şu anda yapabileceğim en iyi şeyin biraz çalışmak olduğuna karar vermiştim. Yarın sabah erkenden gazeteye gidecektim. Biraz hazırlık yapmam, birikmiş iş varsa tamamlamam ve önümüzdeki günler için de hareket planı oluşturmam gerekiyordu. Masanın başına canlı gözlerle geçip oturmuş, çalışmayı bitirdiğimdeyse göz kapaklarımı açık tutmak için çabalarken bulmuştum kendimi. Bak şimdi uyuyabilirdim işte.

Yastığa başımı koyduğumda elime telefonumu alıp iki saat önce gelmiş mesaja bakıp gülümsedim tekrardan. "Sana da iyi geceler Levent," diye fısıldadım ekrana doğru...

***

Sabahın ayazıyla buz kesmiş arabamın ön camında bir o yana bir bu yana gidip gelen silecekler hipnoz etkisi yapıyordu sanki. Tam uykumu alamadan erkenden ayağa fırlamış, beklemekten sıkılınca da yola çıkmıştım. Büyük ihtimal ilk gidenlerden biri olacaktım, bina açılmış olsa yeterdi bana. Güvenliklerden önce gitmemeliydim yani... Yeni aydınlanan gökyüzü insanları tam tersine inandırmak ister gibi bulutlu ve kapalıydı bugün. Sis basmıştı, gülümsedim...ben sisli havaları çok severdim. Bana sihirli bir filmde gibi hissettirirdi hep. 

Işık ben yetişemeden kırmızıya dönünce oflayarak frene bastım, o arada da radyoda çok sevdiğim bir şarkı başladı. Elimle direksiyonda tempo tutarak keyifle şarkıya eşlik etmeye başladım. Küçük bir çocuk gibi başımı iki yana sallayıp duruyordum, oturduğum yerde dans ediyordum tabiri caizse. Böyle enerjik olduğum sabahlar çok olmazdı, keyfini çıkarmalıydım mümkün olduğunca. 

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin