bir gülsen ağlayacağım, bir gülsen kendimi bulacağım.

2.9K 396 533
                                    


***

Her şey karmakarışıktı.

Ne için dilediğini bilmediğim özrünün telaşı, yüzümü okşayışıyla birlikte her yanıma yayılmıştı. Kalbim telaşımın aksine daha huzurlu bir duyguyla, gümbür gümbür atıyordu. Jimin öyle yumuşak, öyle kıyamıyormuş gibi değiyordu ki saçlarıma, titrememi durduramıyordum. Taehyung hala, orada bir yerlerde Hoseok'u sakinleştirmeye çalışıyor, öğrenciler tutturdukları aptal tezahüratlarını sürdürüyorken kendimi hiç olmadığım kadar korkmuş da hissediyordum. Her yanım birbirinden farklı duygularla sarılmıştı. Hangisine yetişeceğimi, hangisini hissedeceğimi bilmiyordum. 

Sonunda güçlükle araladığım gözlerimin ardından birkaç öğretmenin o kalabalık gruba daldığını gördüm. Aslında hiç de öyle olsun istemiyordum ama ağlamak üzere olduğumu bildiğim için, kırık cam parçaları yerleştirmiş gibi, mahzun bakan gözlerinden kaçarak elini ittim Jimin'in. O da elini ittiğimin farkında değilmiş gibi birkaç defa daha özür dileyerek telaşımı katladı.

Neden özür diliyordu? Neden bu kadar üzgün görünüyor, bana öyle bakıyordu? Bir erkeği öptüğümü mü duymuştu? Yoksa Jaewon'a sakso çektiğimi söylediklerini mi? Onu öpüşümün bile utancı hala beni terk etmemişken bir de yapmadığım şeylerin utancıyla kavruluyordum. Onu, inadım yüzünden öpüşümün utancı... Bunları duymuş olsa böyle mi davranırdı sahi, hiç kızmaz mıydı bana? Sadece böyle, üzülür müydü?

"Bu karmaşadan kim sorumluysa Müdür'ün odasına!"

İkimizi de yerimizden sıçratan bir ses, ben içimde bağırıp çağıran soruları düşünürken, bir öğretmene ait olan ses emrettiğinde korkum alevlenmişti. Daha önce de dediğim gibi Jimin'in yolu, müdürün odasına sık düşerdi ama ilk kez kavga yüzünden düşüyordu şimdi. Benim yüzümden.

Jimin gözlerindeki kırıkları topladı, dokunsan yine ağlayacakmış gibi dolu dolu bakıyordu bana ama başka bir şey söylemeden adımlarını öğretmenin emrine uydurdu. O, okul binasına doğru yürümeye başladığında aptal kalabalığın bakışlarını görmezden gelmeye çalışarak Taehyung'u aradım ve onu artık kimseyi yumruklamayan Hoseok'la birlikte müdürün odasına doğru yürürken buldum.

"Ne bekliyorsun?"

Yine aynı ses, aynı öğretmen, bu defa daha yakınımdan konuşunca bir defa daha irkilerek ona baktım. Kaşları havalanmış, ciddi, baskın bir ifadeyle beni izliyordu. Ona döndüğümde "Hadi," dedi. Anlaşılan o kargaşada, yüzümüz yaralı diye Taehyung ve ben de sorumlu tutuluyorduk. Kendimi açıklama zahmetine girmedim, zaten konuşmaya yetecek gücüm de yoktu. Onun yerine harcamam gereken tüm enerjiyi bacaklarıma yönlendirip diğerlerinin arkasından Müdür'ün odasına doğru ilerledim.

Aslında yapması gereken tam tersiyken Müdür, nasıl serseriler olduğumuzu, bizi yetiştiremediğini, şiddetin bir şeyi çözmediğini falan bağırdı, sonra da neler olduğunu sordu. Gerçekten gücüm çekilmiş gibi hissediyordum. Oda, sanki tüm duvarlarıyla birlikte üzerime geliyormuş gibiydi. Neden bu kadar hassas olduğunu anlayamadığım mideme yine, telaşım birikmişti. Katlanılmaz derecede bir bunaltı ve ağrı hissediyordum orada. Üstelik göğsüm daralıyordu. Jaewha'yı neden dövmüşlerdi?

Jaewha onlara ne demişti?

Ya da daha beteri, hiçbir şey dememişti de dünkü konuşmalar yüzünden durduk yere mi saldırmışlardı ona?

Her sorunun cevap olasılıkları göğsümü daraltıyordu. Her şekilde o baskı artıyordu. Jimin'i daha önce hiç öyle görmemiştim. Benim yüzümden birini, berbat bir karakteri de olsa bir insanı o şekilde dövmesi beni korkutuyordu. Onu hiç tanımadığım hissiyle sarsılmıştım. Kim bilir, benden gizlediği daha başka neler vardı.

Anılardan Anılara İnce Çizikler °JikookWhere stories live. Discover now