güleriz, unuturuz öleceğini annelerimizin. annem ölürse bana sarıl.

3.1K 424 872
                                    


***

Dokuzuncu yaşımın sonlarıydı.

Park Jimin, onu evde istemediğimi söylediğimden bu yana ilk kez, o düğün gecesinin ertesi gibi kapımızı çaldığında her şey aynıydı; babam işteydi, ben okuldan gelmiş ödevlerimi yapıyordum ve annem de televizyon seyrediyordu. Oysa birazdan kapımızı çaldığında Jimin'in hayatı, kökünden değişecekti.

O güne dair hatırladığım en belirgin şey, Jimin'in gözlerindeki ürkeklik, kendini belli eden çekingen tavırlarıydı. Yumrukları bile açtığım kapıya hafif hafif değiyordu, sanki burada olmaması gerekiyormuş gibi. Sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibi... Kendimi çok kötü hissetmiştim. Onu evde görmekten rahatsız olduğumu söyledim diye, kaçıp kaçıp bize gelemedi diye o günden sonra da hep kötü hissedecektim.

Hava soğuk sayılmazdı ama, o, üzerinde sürekli gördüğüm kazağının sökülmüş kollarını bileklerine çekiştirerek bir süre ürkek bakışlarını benden kaçırmış, elleriyle ilgileniyormuş gibi görünürken cılız sesiyle "Annem beni duymuyor." demişti. Bu, o zamana kadar ağzından çıkan ilk kelimelerdi, sesini duyduğum ilk sefer. Oysa mahallemize taşınalı da onu evimden kovalı da aylar geçmişti. "Annem beni duymuyor."

İlk defa duyduğum sesinin; o ürkeklik ardına gizlenmiş yumuşaklığı beni şaşırttığından mı, yoksa söylediklerinin anlamsızlığından mı bilmiyordum boş boş bakmıştım suratına ama kalbim heyecanla çarpmıştı, bizi izlediği zamanlarda onunla göz göze geldiğimde olduğu gibi. Benimle konuşmuş olduğuna inanamıyordum, birkaç saniye sonra elleriyle ilgilenmeyi kesip gözlerini üzerime diktiğinde heyecandan titriyordum.

En az sesi kadar ürkek bakışları, heyecanımı kovalayıp yutkunmama neden olurken "Dediğini anlamadım." demiştim dürüstçe. Ve söylediklerinden sonra da dürüstlüğümden tiksindim.

"Annem ayakları yere değmeden uyuyor ve ona seslendiğimde beni duymuyor." dedi, saf saf. İlk defa gözlerime bu kadar uzun süre bakmıştı, yutkundum. Dediği kafamda bir şekil canlandırmasa da annesine seslendiği halde kendini duyuramayışının, hayra alamet olmadığının farkındaydım. Bu yüzden onu içeri davet ederken "Annemle konuş." dedim, "O ne dediğini anlar."

Kafasını sağa sola salladı ve içeri girmeyi reddetti, kalbim ezik büzük oldu. Onun sürekli gelmesinden rahatsız olduğumu söyleyişimin üzerinden aylar geçmişti oysa. Belli ki bunu unutmamıştı.

"Bekle burada o zaman." dedim, tüm pişmanlıklarım gözlerime birikmişti. Birden ağlamam geldi, onu bahçe köşelerinde, ağaç tepelerinde bizi izlerken görmeye, ona alışmış belki sevmeye bile başlamıştım. Ne beni, ne ailemi, ne de onunla paylaşmaktan korktuğum arkadaşlarımı rahatsız etmişti bunca zaman, dediğim gibi daha sesini bile duymamıştım ama hissediyordum bendeki bu değişimi. Birkaç defa yanına gitmek, tırmandığı ağaca tırmanmak, bahçeye, o gelmeden takıldığı yerlerde bulunmak için koşturmak istemiştim mesela, yine de bunları yapmaya o söylediklerimden sonra yüzüm olmamıştı. Keşke ondan özür dileyebilseydim.

Salona bu düşüncelerle gidip anneme Jimin'in bana söylediklerini aynen ilettiğimde annem öyle bir telaşla ayaklanmış, kapıdaki Jimin'i de alıp onların evine doğru öyle bir koşturmuştu ki duyduklarımın hayra alamet olmamaktan çok bir kıyamet olduğunu anlamıştım.

Jimin'in annesi, kendini asmıştı.

Jimin kim bilir o evde, ölü annesiyle ne kadar zaman harcamıştı. Ona kaç kere seslenmiş, soğuk ayaklarına kaç kere dokunmuş, bir tuhaflık olduğunu anlayana kadar kaç dakika beklemişti, bunları ona hiç soramadım.

Babası evde değildi, hatta başka bir şehirdeydi bu yüzden ona ulaşmaları biraz zaman aldı. Yarım saat içinde bir curcuna koptu; polisler, ambulans ve babam geldi. Bizi eve sokmadılar, Jimin'i de ne olduğunu anlamaz, şaşkın bakışlarıyla evin dışına çıkardılar. O karmaşada endişem dağıldı, daha önce o kadar üniformalı insanı bir arada görmediğimden macera dolu bir film izliyormuş gibiydim, polislerin gelmesine fena heyecanlanmıştım. Anca, densiz komşuların biri yanımda başka biriyle, "Yazık, sonunda astı, kurtardı kendini." diye konuştuğunda olan biteni anlamış, hızlı adımlarımla Jimin'in yanına gitmiş, ona sımsıkı sarılırken onun yerine ağlamıştım.

Anılardan Anılara İnce Çizikler °JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin