hangi kahpenin hançeri, saklı hançeri yaranda?

3.6K 387 1.2K
                                    


***

bölümün bir yerinde yüzyüzeyken konuşuruz - dinle beni bi açınn öpüyorum.

***

Dizlerim titriyordu.

Biraz önce ellerini bıraktığı baldırlarım öyle yanıyordu ki bedenimde başka hiçbir yeri hissetmiyordum. Sanki sağ kalan bir tek baldırlarımdı. Attığım adımlardan, zemine değdiğimden bile emin değildim, öyle sarsılmıştım. Gözlerimi yummak, olduğum yere çökmek ve polisi falan boş verip dudaklarını yeniden alt dudağımda, sıcaklığını her yerimde hissetmek istiyordum. Bana daha çok dokunsun, beni daha çok yaşatsın istiyordum.

Ne istediğimin farkına vardığımda midem yerinde bir takla attı. Hepsini daha çok istiyordum çünkü çoktan bunları biraz biraz yaşamıştım. Biraz önce bir masanın üzerinde, bacaklarımın arasında Jimin'i ağırlamış, beni öpmesine izin vermiştim. Aklımı başımdan almıştı yine. Aklım başımda olsaydı da beni öpmesine izin verirdim zaten, biliyordum. Öyle muhtaç, öyle yorgun, öyle hasretle izliyordu ki beni, sesini öyle bir tınıda tutuyordu ki uçurumdan aşağı atlamamı istese yapardım. Dudaklarına izin vermek de bir yerde aynı şeydi gerçi. Beni uçurumdan itmesine bir dudaklık mesafe kalmıştı.

"Gel." dedi, çoktan peşinde sürüklendiğimin farkında değilmiş gibi, benden izin almadan ya da neler olduğunu şaşıran suratıma aldırmadan elimi kavrayıp sıkıca. Parmaklarını benimkilere geçirip hissedemediğim adımlarımın hızlanmasını sağlarken barın arkasında bir odaya çekiştirmeye devam etti beni. Kulaklarımın uğuldadığını o zaman anladım. Kapıyı açıp sertçe kapatmasına rağmen hiçbir şey duymadığımda. Bir tek Jimin'in sesini duyuyordum.

Hiçbir şeyi sorgulamadan çevremde olan biteni kabulleniyordum yalnızca. Anca bizi soktuğu odada birkaç parça eşyasını gördüğümde kendime gelmeyi başarmış, bakışlarımı etrafta gezdirmeye başlamıştım. Ne yaptığımı o saniyelerde bile bilmiyordum. Küçücük bir yerdi burası, iki adımda başından sonuna yürünebilecek kadar küçük. Muhtemelen barın dışına açılan bir kapısı vardı, kapının hemen yanında, yerde o gece evi terk ederken elinde tuttuğu çantası duruyordu. Kafamı çevirdiğimde üzerinde bir yastık ve battaniyeyle birlikte iki adımlık odanın yarısını kaplayan kanepeyi gördüm ve kaşlarımı çatıp yüzümü Jimin'e döndükten sonra "Ne yapıyorsun?" diye sordum.

Burada mı yaşıyorsun? diye sormak istemiştim ama dilimin ucuna kadar gelen kelimeler bambaşka bir halde dökülmüştü dışarı. Biraz önce ona o kadar izin verdiğim için kendime öfkeliydim ama burada gördüklerim canımı içeride yaşananlardan daha çok sıkmıştı. Yutkundum. Neden artık bizimle yaşamıyorsun? diye sormak istedikçe yutkundum. Burada ne işin var?

"Seni polislerden kaçırıyorum." diye cevap verdi, normalde olsa sormak istediğim tüm soruları duyar, içine yüklediği anlamlarla başka bir cevap verirdi bana ama o saniyelerde öyle telaşlıydı ki etrafa bakındığımı bile fark etmedi. Aslında neyi sorduğumu anlamadı. "Eve gidiyorsun artık."

Hala elimi tuttuğunun bile farkında değildi sanki ya da farkında değilmiş gibi yapmada o kadar iyiydi ki sinirlerim biraz daha bozuldu. Az önceki dokunuşunu yitirdiğinden mi tenim bilmiyorum artık elimden başka bir yerimi hissetmiyordum, korkunun karnıma koyması gereken ağrı yoktu. Dizlerim titremiyordu, kısa aralarla ikinci kez tutuklanma ihtimalim beni heyecanlandırmıyordu. Sadece o vardı. Bu küçücük odada yaşıyor olma ihtimali, kimsesizliği... O vardı, bir de elime tutunan eli.

İstediğim o eli alıp sıkı sıkı ona sarılmakken dokunuşundan kaçmıştım. Kendime yeterince ihanet ettiğimi bildiğimden gözlerim başta olmak üzere her yanımla ondan uzaklaşmıştım. Burada bir saniye daha kalırsam sormak istediğim tüm soruları soracak, aldığım cevaplar yüzünden ona yeniden bizimle birlikte yaşaması için yalvaracak kadar kötü olacaktım yine. Bu yüzden elimi hızla çektiğimde bana yardımcı olmak ister gibi "Dışarı." diye emretti. Sinirlerimi bozacağını iyi biliyordu. Nedense bir an ağlamam geldi. Bakışlarımı ayaklarıma indirip öfkeliymişim gibi tok tutmaya çalıştığım sesimle "Bana bir daha sakın içerideki gibi yaklaşma." dedim. Bütün her şeyi zihnimde tekrar tekrar yaşadığım için kalbim, ben ona kızma fırsatı bulamadan yeniden hızlanmıştı "Sakın anladın mı? Öpüyordun neredeyse beni."

Anılardan Anılara İnce Çizikler °JikookWhere stories live. Discover now