39.Bölüm

6.6K 639 262
                                    

Keyifli Okumalar
Dilerim
❣️

***

Duyduğum sözlerden sonra tek hissettiğim şey, iliklerime kadar korkuydu..

Annemin bağırışıyla çocuklarla birlikte mutfaktan nasıl çıkıp, salona nasıl gelmiştik hatırlamıyorum bile. O korkuyla annemin elinden telefonu alıp kulağıma doğru götürürken, babamın sesi kulaklarıma dolduğunda, gözlerimden akan yaşlarla birlikte adeta ayaklarımın bağı çözülmüştü..

Metin annemin koluna girip onu tekrar kanepeye doğru oturturken, Tekin de benim koluma girip düşmemi engelleyerek annemin yanına oturttu. Ağlayarak babamla konuştuğumda bana bir şey olmadığını ve çatışma sırasında kolundan hafif bir şekilde yaralandığını söylerken, tuttuğum nefesimi sakince dışarıya doğru verdim.

Bende annem gibi hastaneye geleceğimizi söylediğimde ise Babamın şive ile karışık; “güzel kizum geliyrum zaten bizimkiler bırakacak şimdi, siz sakince evde bekleyin beni" demesi, bir nebze de olsa sakinleşmemi sağlamıştı..

“Tamam babacığım bekliyoruz" diye onaylarken, bakışlarım Tekin ve Metin'e doğru kaydı. Her ne kadar sakin kalmaya gayret gösterseler de, onlarında çok korktukları gözlerinden yeterince belli oluyordu. Bu yüzden telefonu kapatmadan önce telefonu onlara doğru uzattım.

Her ikisininde kavga etmeden babamın sesini duymaya çalışmalarına tebessüm ederek, hemen yanı başımda sessizce ağlayan anneme doğru döndüm. “Merak etme annem, iyimiş bak" diyerek sıkıca sarılırken, hem bir yandan annemi ikna ediyor hem de kendime tekrarlayarak yüreğimdeki korkuyu git gide siliyordum.

Biz annemle birbirimize sıkıca sarılırken, annemin sessizce; "hissetmiştim" diyen sözleri ise adeta akmak için bekleyen gözyaşlarımı yine harekete geçirmişti. 

Tekin ve Metin hangi ara yanımızdan gidip yine hangi ara bize su getirmişti bilmiyordum ama uzatılan bardaklarla annemle sarılmamıza bir son vermiş ve  boğazımı düğümleyen korkuyu gidermek için ikimizde soğuk suları itiraz etmeden içerek bir nebzede olsa rahatlamıştık.. 

Annem böyle şeyleri nasıl hissederdi bilemezdik ama ne zaman birimize  
bir şey olacak olsa, eli hemen kalbinin üzerine gider ve evde kim yoksa hemen onu arardı. Sonradan öğrendik ki, babam sabah evden çıkarken annemi uyandırmamış ve annem babama; “Allah'a emanet ol" diyemeden evden çıkmıştı.

Bu söz herkes için önemli olsa da annem için daha bir önemli ve özeldi. Çünkü 'Allah'a emanet ol' diyen kişi, o kişiye bir daha kavuşamadan ölmezdi..

Sonunda babamı eve getiren ekip arabasıyla, hepimiz apartmanın girişinde yerimizi almıştık. İlk haberi alan aile dostlarımız Gülten teyzem ve Hasan amcam her zamanki gibi yanımızdayken, Buğra'nın haber vermesiyle Feyza da soluğu hemen bizim evde almıştı.

Babam kolundan aldığı kurşun yüzünden  küçük bir operasyon geçirmiş olsa da, çok şükür ki başka bir şeyi yoktu. Annem eve girer girmez babamı odalarına doğru götürüp, ilk işi üzerini değişmesine yardım etmek olurken, biz de Gülten teyzemle birlikte salonda daha rahat oturabilmesi için babama hasta yatağı kurmuştuk. 

Daha iki saat öncesine kadar matem evi gibi olan salonumuz ise şimdi tam bir eğlence gecesi gibiydi. Kurşun her ne kadar babamın kolunu sıyırmış olsa da, doktor evde iyice dinlenmesi için bir hafta rapor vermişti. Babam ise bu rapor meselesine; "ne gerek vardı ya, küçük bir sıyrık" diyerek bize anlatırken, annem ise tam tersi rapor süresinin az olmasından dolayı yakınıyordu. Öyle ki annemin Feyza'ya karşı sessizce; “Kızım acaba Şevket amcanı sizin başhekiminize mi göstersek, belki raporu iki haftaya kadar uzatabiliriz ha ?" Diye, çakallık yaparken yakalamıştım.

ŞANSIN BÖYLESİOnde as histórias ganham vida. Descobre agora