Gallavich // one shots

müzik ve aşk

Merhabaa!

Biraz aşırı uzun uyarayım ama akıcı da galiba... Bu bölüm için yorumlarınızı çok merak ediyorum.

Neyse iyi okumalar❤

*****************

Evde Bangır Bangır çalmaya başlayan müziğe yatağımda yatıp uyumaya çalışırken göz devirdim. "Mandy! Şu sikik kızıl saçlı çocuğun şarkısının sesini kıs, uyumaya çalışıyorum!" bağrışma karşılık olarak müziğin ardından Mandy'nin sesi duyuldu. "Onun bir adı var göt surat! O Ian Gallagher!" Mandy'nin neşeli çıkan sesine karşılık gözlerimi yeniden devirdim. "Çok da sikimdeydi! Kıs şunu! " Mandy'nin homurdayan sesinin altından nihayet müziğin sesi azaldı,bir uğultu olarak kulağıma doldu. Eski rahat pozisyonumu geçip gözlerimi kapattım. Lanet olası Gallagher...

------------------

"Hadi ama Mickey, bunun hoşuna gittiğini biliyorum." Yüzümü buruştururken soğuk biramdan bir yudum aldım. "Bana 'bebeğim' demen mi? Anca rüyanda görürsün sürtük." Gözlerimi açık televizyondan ayrılmazken varlığını bedenimin tam yanında, nefesini kulağımda hissedebiliyordum. "Sadece itiraf et, sadece bir kez.. " fısıltısı karşısında vücudumda karıncalanmalar oluşurken kalbim göğüs kafesimi delecek gibi atıyordu.

Kafamı ona çevirdiğim an yüzlerimiz arasında sadece santimler vardı. Yeşile karışan mavi gözlerine baktım. Sanki evrendeki tüm yıldızlar o an gözlerine inmişti. Hafifçe gülümsedim ve gün batımından daha güzel olan kızıl saçlarına ellerimi daldırıp aradaki tüm mesafeyi sıfıra indirdim. Gözlerim kapalı yumuşak dudaklarını öperken kalbim hayatında hiç olmadığı kadar hızlı atıyor, içme daha önce hissetmediğim bir duygu, aşk, doluyordu. Nefes almak için biraz geriye çekilip gözlerimi yıldız gözleri görebilme aşkıyla açarken boyası sökülmüş bir tavan ile karşı karşıya kaldım.

Her şeyin Rüya olduğu gerçeği yüzüme çarparken az önce heyecanla atan kalbim bu sefer hüzünle atıyordu. "Siktir Mickey, bu da neyin nesi?" yavaşça yattığım yatağımdan doğrulurken zihnimden bana bakan gözleri gitmiyordu. Hiç tanımadığım birini rüyamda böyle görmek sinirlerimi bozarken bundan hoşlanmış olmam daha da çok sinirlerim bozuyordu. Önümdeki kabarıklığı bakıp bir kere daha küfür ederken odamın içinde bulunan banyoya doğru ilerledim.

Üzerimi giyinip odadan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim. Karnım bir hayli acıkmıştı. Dolapların birinde bulduğu mısır gevreğini süt ile buluşturma zahmetine bile girmeden kutusu ile beraber alıp salona televizyonu karşıdaki koltuğa geçtim. Kanal kanal gezerken duyduğum tanıdık melodi ile kumandaya basmayı durdurdum. Bir müzik kanalında Ian'ın klibi veriliyordu. Kalbim rüyanın etkisi ile anlık olarak atarken klibi izlemeye başladım. Onu ilk defa böyle detaylı inceliyordum. Çilli yüzü, soluk teni, renkli gözleri... Aslına bakılırsa uzaylıları andırıyordu. Bu düşündüğüme güldüm. Dans etmeye başladığı an vücudumda aynı karıncalanmalar oluşurken kanalı değiştirdim. Boş boş ekrana bakarken aklımda tek bir şey vardı; ona kapılmazdım değil mi?

-----------------

Siktir, ona kapılmıştım.

Onu ilk rüyamda görmemim üzerinden 6 gün geçiyor, bu 6 gün neredeyse her gün onu rüyamda görüyordum. Hal böyle olunca onu tanımak istiyor, istemsizce araştırıyordum. Hakkında çok şey de öğrenmiştim. Mesela; 20 yaşındaydı (benden yalnızca iki yaş küçük), Kuzey yakasında yaşıyordu, çok kalabalık bir ailesi vardı, önceden Subay olmak isterken müziğe yeteneği olduğunu anlamış falan filan... Kendimi tam anlamıyla bir ergen gibi hissediyordum.

Yattığım yatağımdan bıkkın bir nefes vererek çıktım. Salondaki koltuğa otururken aklım bir hayli karıştı. Bir insandan böylesine etkilenmenin şokunu içimde yaşarken bunun bir erkek olması beni daha çok geriyordu. Pekala, gay olmadığımı inkar edemem. Fakat hiçbir erkekten de böyle çok etkilenmemiştim. Sadece görür ve beğenirdim bu kadar. Gerçi hiçbiri ile de bir şey yaşama girişiminde bulunmamıştım. Yıllarca homofobik bir baba ile, canı sıkılınca gördüğü bir gayi döven birisi ile yaşayınca insan ister istemez kendini bastırıyor, ne kadar hoşuna gitmese de kızlarla bir şeyler yaşamaya çalışıyordu.