Giz: beş

1.4K 195 124
                                    

Mario Judah, I Miss The Rage

27 Ekim, 2021

27 Ekim, 2021

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

꧁꧂

Bir zamanlar yalnızca sesim vardı, kelimelerim değil. Harfleri bulmak için kazdığım toprağın ruhu hala tırnaklarımın arasındaydı. Bazen sızlardı parmak uçlarım, derin nefes çeker ve arkama yaslanarak görmezden gelmeye çalışırdım. Dışarıdan, bulunduğum ortamdan sıkılmışım gibi görünürdü ama gerçek öyle değildi.

Behemoth'un isteği hallolduktan sonra boş katlardan birinde aşağıyı izlerken yaptığım da buydu. Yalnızca, arkama değil de beton stunlardan birine yaslanmıştım. Burası acı çekiyordu. Yerde yüzlerce kanın görünmeyen izleri vardı. Bana orayı hatırlatıyordu. Araf. Arafta yaşamamış, uyutulmuştum ama eğer gözlerim açık olsaydı Leserian eğitiminin ta o zamandan başladığına yemin edebilirdim. Öylesine boş bir yoğunluk vardı ki orada, kendimi defalarca kaybedip bulurdum. Her gün, en az üç kez ölüyormuş gibi hissettirirdi.

Behemoth'un zindanlarından nefret etmeye başladım. Çünkü gördüklerimden korkacağımı biliyordum. Bana hatırlatacaklarından ölesiyle korkacak ama susacaktım.

Anıların dehşet verici görüntülerini zihnimden atmak istercesine gözlerimi kapattım. İyiydim ben. Her şey olmuş bitmişti. Sadece... Şu an olduğum yer yaşadıklarımın atasıydı.

Birden görünmez kapılar açılmış gibi duvarlardan şeytanlar gelmeye başladı. Genellikle üçer aralıkla her kata bir soylu şeytan yerleşmeye başladı, yüzlerce katın hepsi doldurulmadı. Yarım ay şeklinde olan otuz üç kat dolmuştu. Odanın bir kısmı aşağıdan yukarıya kadar metrelerce zincirlenmiş betondan oluşuyordu; Horantoth ve Tiamat orada beliren bir kapıdan gitmişlerdi.

Birbirlerinin önüne geçerek içeri bakan kısımda yerlerini belirlemek isteyen şeytanlar öfkeli bir karmaşa oluşturdu. Aralarından geriye doğru sıyrılmaya başladığımda, dört tarafında en az bir metre boşluk bırakılarak yanından geçen şeytanların ardındaki Behemoth'u gördüm. Gözleri direkt bana sabitlendi ve başıyla yukarıyı işaret etti. Ardından tırmandı. Otuz dördüncü kata saliseler içinde ulaştı.

İçimden gülmek geldi. Onun yerine tek kaşımı kaldırdım, kendime geçebileceğim bir portal açarak yanına gittim. "Sizin için de portal açabilirdim."

İşaret parmağında kocaman koyu mor taşa sahip olan gümüş yüzüklü elini betona koydu. Başını dik tutarak hafifçe öne eğildi ve gözlerini aşağıya çevirdi. "O zaman bunu kaçırırdım."

Baktığı yeri görmek amacıyla aşağı eğildiğim sırada çığlıklar başladı. Katları tırmanmaya çalışan şeytanları gördüm. Bazıları teker teker düşüyordu. Düşenler kalkamıyor, zemin tarafından lavlarla eritiliyor ve yerin altına çekiliyordu.

ARMANDO BEHEMOTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin