Jack Harlow, Industry Baby
16 Ekim, 2021
꧁꧂
Bizim dünyamızda her hareketimizin ağır bedelleri vardı. Leserian olmak için bana bir şans vermişken içimden söküp aldıklarını hatırlayamıyordum bile. Tek isteğim kurtulmaktı; kurtuluşun esaretten daha çarpıcı olabileceğini düşünmemiştim.
Leserian olabilmek için geçilmesi gereken sınavlar vardı, sayımızın çok az oluşunun sebebi buydu. Beni nehire ittiler, tüm nefesimi orada verdim. Sudan çıktığımda ciğerlerimi dolduran tek şey acı oldu. Zamanla o da kayboldu. Hislerimi aldılar. İçimdeki her duygudan bir nebze kalmıştı ki onlara yenilmeyeyim. Tek bir duyguda ustalaşabilirdim, hangisi olduğunu seçememiştim.
Benim dışımdaki yaşayan tek Leserian, Palarmo'ydu. Damarlarında kan değil, öfke akardı. Ona verilen görevi yerine getirir, getirirken de yakıp yıkardı. Yıllar geçtikçe öfkesi onu yedi, bu yüzden görevleri devralabilecek bir çırak istedi. O zaman onunla karşılaştım. Şansım olduğunu düşündüm. Meleklerden kaçabilmek, dünyayı daha iyi tanıyıp fark ettirmeden içinde yüzebilmek için. Henüz bu şansım elimde patlamadı ama pimi çektiğimi hissedebiliyordum. Saniyeler kalmıştı.
"Bugün hiç bir şey sormadın." Gaviel'ın sesiyle kendime gelerek hafifçe doğruldum. Varlığıma bir anlığına değer vermesi beni şaşırtmıştı. Planlarına yoğunlaşmış görünüyordu ve etrafta bulunmam onu rahatsız ediyordu. Elinde olsa kafese kilitleneceğimi biliyordum. Tabii adı kafes değil, 'oda' olurdu.
"Cevap alamadığımdandır." diye mırıldandım, ardından da iç çekerek konuyu değiştirmek istedim. Onunla tartışmak istemiyordum. "Her gün hinlik düşünmek sıkıcı olmuyor mu?"
Kaşlarını çattı. "Yapmam gerekeni yapıyorum."
Abel'in güldüğünü duydum. Genelde surat asan meleğin bu hareketi Harudha'yla beni şaşırtmıştı. "Hiçbirimiz yapmamız gerekeni yapmıyoruz. Drayad'lara emir verip duruyoruz, sanki intikam alması gereken biz değil de aptal ağaçlarmış gibi." Gaviel bir şey söyleyeceği sırada Abel, yüzünü başka yöne çevirdi. Çenesini sıktığı için olduğundan daha sert duruyordu. "Harudha kanatlarını geri almak, Metatron şeytanların zihnine acı vermek, Jophiel ise hepsini o çok sevdikleri yanardağların altında pestillerini çıkartmak istiyor."
Kısa bir sessizlik oldu. İlginç bir andı.
"Sen ne istiyorsun, Abel?" diye sordu, Gaviel.
"Baş şeytanı." Abel cevabını verirken bir an bile duraksamadı. "Namaah denen kaltak beni sorgularken Behemoth'un yüzünde oluşan o memnun ifadeyi söküp alacağım."
Rosvka. Baş şeytanın ismimi söyleyişi zihnimde alarm gibi yanıp dönüyordu. Korkmam mı gerekiyordu? Kim olduğumu öğrenirse muhtemelen beni öldürürdü... ya da daha kötüsü? Bilemiyordum. Neyseki onun da bilmemesini sağlamak zor olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMANDO BEHEMOTH
Fantasy•Baş Şeytan serisinin ikinci hikayesidir. •Yetişkin okurlar içindir. Armando Behemoth'un ölümü talihsizlik doluydu. Kaderin habersiz bir şekilde ondan aldığı parça, ölümüne yol açmıştı. Asırlar sonra diriltildiğinde bile eksikliği hala hissediyordu...