Abis: yirmi beş

877 125 145
                                    

Shy Smith, Soaked

Shy Smith, Soaked

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

꧁꧂

Kırmızı. Her yer kırmızıydı. Kendime bakmak, kaslar ve damarlardan oluşan derisiz bir kadavraya bakmak gibiydi. Beynimdeki çığlıklar yutuluyordu. Ağzım, açamayacağım kadar acıyordu. İyileşmeye çalıştıkça soyuluyordum. Damarlarım, melek ateşiyle cozurduyordu.

Derin nefesler alıyordum. Gözlerim açıldı. O kadar yaşlılardı ki kirpiklerimde damlacıklar vardı. Göğsüm, nefes alabildiğimi yeni hatırlamış gibi şişip iniyordu. Feci bir acı hissediyordum ama güncel bir acı değildi, o anların hatırasıydı. Bedenim şiddetli bir şekilde titriyordu. Ayağa kalkmaya çalıştım ama sağa sola kıpırdanmaktan bir şey yapamadım. Sadece sürünüyordum. Kısık kısık, acıyla inliyordum.

Behemoth'un odasında olduğumun farkındaydım bir yandan, öte yandan ise hala o masada ya da askıdaydım. Üşüyordum. Cehennemde üşüyordum.

Sıktığım yatak örtüsüne hafifçe yan dönerek yüzümü bastırdım. Çığlık atmak istiyordum ama kıvranmak ve titremekten başka bir şey yapamıyordum. Her yerim sızlıyordu.

Omuzlarıma dokunulduğunu hissettim. Çok uzaktan, odaklanamadığım sesler geliyordu. Ters çevrildiğinde bulanık bakışlarımın ardında, Behemoth'un suratını gördüm. Ellerim tişörtüne tutundu, avucuma sıkıştırırken ona doğru adeta tırmandım. Güvenli bölge.

Kendim mi yapmıştım yoksa o mu yapmıştı bilmiyordum ama kucağındaydım. Ayaktaydık. Hatta uzamıştık, muhtemelen dönüşmüştü. Anlayamıyordum. Yan duruyordum, bir eli belimdeyken diğeri bacaklarımın altından tutuyordu. Kollarım boynundaydı, yüzüm boynuna gömülmüştü. Derin derin soluklar alıyordum.

Bir şeyler dediğini ama duymadığımı fark ettiğinde sustuğunu fark ettim. Hareket ettiğini hissettim ama yüzünü kaldırmadım. Hiç de kaldırmayacaktım. "Çok aydınlık." diye fısıldadım. Gözlerim sımsıkı kapalı, yüzüm boynuna bastırılmış halde olsa bile göz kapaklarıma alevlerin ışıltısı yansıyordu. Işık istemiyordum. Görmek istemiyordum. Bedenimin o halini görmek istemiyordum.

Etrafta, tek bir ışık huzmesinin bile kalmadığını fark ettim. Gözlerimi açmadım ama bedenimin titremesi ve hızlı soluklarım bir nebze düzeldi. Bekledim. Boynundaki kollarımı sıkılaştırdım. Kaba tenindeki ısı iyi geliyordu. Çünkü çok üşüyordum.

Gözlerimi açtığımda, kapadığımdan farklı hissettirmedi. Daha sakin bir soluk alarak etrafı tarafım ama hiçbir şey yoktu. Sadece Behemoth'un canlı varlığını hissediyordum. Kollarımı gevşettim. Buz gibi parmak uçlarımı yüzüne çıkardım. Hafif, neredeyse yok gibi aldığı nefesleri hissettim. Kapalı göz kapaklarına dokundum ve sivri dişlerine. Dişleri beni rahatlatıyordu. Sanki... Biri saldırırsa onu ağzıyla parçalayabilecekmiş gibi güven veriyordu.

ARMANDO BEHEMOTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin