14

2.6K 251 87
                                    

3 yıl sonra Jungkook'un Hayatı

Jin dersin bitmesiyle sesli bir nefes vererek sıraya yattı.

"Öf be,sonunda bitti! Bu mesleği okumayı hangi ruh haliyle seçtim ben... Pişt! Jungkook!"

Jin oda arkadaşı Jungkook'a inanamayan gözlerle bakıyordu.

Jungkook o anlaşılmaz dersin notlarını çıkarmış, temize çekiyordu.

"Pişt! bana da verirsin değil mi notlarını? Yarın sınav varmış zaten. Lütfen lütfen lütfen!

Jin Jungkook'un peşinden koşarken bir yandan da ona yalvarıyordu. Jungkook fakültenin kantininden bir kahve alıp bahçeye çıktı.

"Üzgünüm Jin, dinleseydin."

Jin ağlamaklı sesler çıkarıp susmayınca Jungkook sonunda kabul etti.

~~

Jungkook eve gelince çalışma masasına oturup kitaplarını aldı. Yarın önemli bir finali vardı ve ona çalışması gerekiyordu.

Ancak odaya giren Jin bunu zorlaştırıyordu.

"Hey Jungkook, bizim kampüsün içindeki güzel sanatlarda okuyan bir çocuk var. Youtube kanalı açmış ve videolar paylaşıyor. Gerçekten dinlemen lazım!"

Jungkook kulaklarını kapatıp notlarını okumaya devam etti.

"Sen dinlemezsen dinleme be! Ben dinlerim."

Jungkook kulaklarını ne kadar kapatmaya çalışırsa çalışsın odanın içini dolduran narin ve güzel sesi ve anlamlı sözleri duymasını engelleyemiyordu.

"yolumuzu kaybettik, bu bana bir zamanlar söylediğin şeydi
ama gözyaşları, gelir ve giderler
bu biziz, asla doymayacağım
seni kaybetmeyi anlamak zaman alıyor

eğer hazırsan, kalp açık
bekliyor olacağım, gel ve bul beni!
eğer sonsuzu arıyorsan
bekliyor olacağım, gel ve bul beni!

seni burada karanlıklar içinde görebiliyorum
tam kalbinin olduğu yerde ışıkları kapatıyorum
eğer hazırsan, kalp açık
bekliyor olacağım, gel ve bul beni!

gel ve bul beni
gel ve bul beni

şimdi
şimdi bana koş ve beni asla bırakma"

(şarkı adı:Sigma-find me)

Jungkook aklına gelen sima ve anılarla beraber uzaklara daldı.

O kadar eskiye gitmişti ki çıktığını söyleyen Jini bile duymadı.

"Bekle! Bu çocuğun ismi ne?"

Arkasından bağırsa da Jin duymadı.

~~

Sınavdan sonra Jungkook yurda gelip yatağına uzandı.

Duyduğu o şarkıdan sonra dikkati epey dağılmıştı. Düşünüyordu sadece. Eskiyi. Ve şimdiyi.

Seulün en iyi hukuk fakültesini kazanmıştı. Bunun için epey uğraşmıştı ve dersler de epey zordu. Yine de ilk başlarda mutluydu. Çünkü yıllardır beklediği kişiye kavuşacaktı. Ancak orada okumadığını görünce tam bir hayal kırıklığına uğramıştı. Artık yaşamak için bir sebep bulamıyordu. Yıllardır beklediği kişiyi bulamamıştı, o zaman tüm bunların, okulun ne anlamı vardı?

Düşünceleri kafasından atmak için uzun bir yürüyüş yapmaya karar verdi.

Jimin ve hayatı

Hyung, sence Jin'e ne almalıyım?

Yoongi bilgisayardaki işleriyle uğraşırken Jimin'i pek duymuyor gibiydi.

"Evet Jimin."

Sence kıyafet mi almalıyım yoksa süs tarzı bir şey mi?"

"Hıhı Jimin."

Yoongi Hyung, senin bir tahtan eksik mi?"

"Evet Jimin. Dur, Ne? Hayır."

"Ya! Beni dinlesene be. Yardım etsene banaa!"

Jimin Yoongi'den hayır gelmeyeceğini anlayıp internetten hediye bakmaya devam etti.

Jimin sonunda karar verdiği şirin bir kar küresiyle yurda geldi.

Yurt odaları genişti ve salon gibi bir bölümü vardı. Her yer süslerle süslenmişti ve yanda şirin bir pasta duruyordu. Jimin hediyesini herkesin bıraktığı yere bıraktı ve koltuklardan birine geçti. Jin koca bi arkadaş grubuyla konuşuyordu. Jimin'i fark edip yanına oturdu.

"Kimler gelmiş! Yetenek sıçan güzel sesli çocuk!"

Jin gözleri parlayarak dramatik bir şekilde Jimine iltifatlar etti.

Jimin en sonunda kahkaha attı.

"Jin gerçekten çok naziksin ama o kadar da abartılacak bir tarafı yok. Hem konu ben değilim. Bugün senin günün. İyi ki doğdun!"

Jin gülümsedi ve saatini kontrol etti.

"Of ya, Jungkook hala gelmedi. Hayır anlamıyorum bu çocuk her gün yürüyüş yapmanın nesinden zevk alıyor?"

Jimin duyduğu isimle kaskatı kesildi. Aklına anılar hücum edince gözleri doldu. Kalabalığın içinden sıyrılıp kimsenin olmadığı bir odaya girip gözyaşlarını akıtmaya başladı.

Yere çöküp bir süre içini boşalttıktan sonra ayağa kalktı. Tam odadan çıkacekken komidinin üstündeki fotoğrafa gözü takıldı.

Fotoğrafı eline aldı ve bir kahkaha attı. Gözlerini odanın diğer köşelerinde dolandırdı. Bir sürü resim vardı. Ordaydı işte, kaç yıldır aradığı adam. Delirmiş gibi çekmeceleri dağıttı ve en sonunda bir kutu buldu. İçinde ikisinin resmini görünce dizleri onu daha fazla taşıyamadı. Yere düşüp hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Resime sımsıkı sarılmıştı. İçeri ses gitmesin diye eliyle ağzını kapattı.

O ses çıkarmadığını sanıyordu. Ancak sesleri duyup odasına ilerleyen kahverengi saçlı bir genç vardı.


Brother | JikookOnde as histórias ganham vida. Descobre agora