13

3.3K 253 58
                                    

Merhaba herkese. Yaklaşık 6 aydır wattpada girmiyorum. Kötü bir dönemden geçiyorum, umarım anlayışla karşılarsınız. Burayı çok özlediğimi belirtmek istedim. Bu yüzden geri döndüm zaten. Yorumlarınız beni iyi hissettiriyor. Geçen sürede biraz körelmiş olabilirim, umarım hikayeyi beğenirsiniz...

İyi okumalar!

Yaşanan olayların üstünden 3 gün geçmişti.O günden beri Jimin babasıyla konuşmamıştı. Şimdiyse Jimin ve Jungkook bahçede oturuyordu. Jungkook çimlerde oturuyordu, Jimin sevgilisinin dizlerine yatmıştı.
Jimin birsüre gökyüzüne baktı. Sonra kafasını yukarıya çevirerek sevgilisinin yakışıklı yüzüne baktı. Gözleri kapalı Jungkook birsüre sonra kendisini izleyen sevgilisini fark etti ve gülümsedi.

"Biraz daha iyi misin?"

"Sayende iyiyim. Babama ne söyledin de onu ikna edebildin?"

"Söyledim bir şeyler işte."

Jimin ona şüpheyle baktı ve gülümseyerek bakışlarını gökyüzüne çevirdi.

Zor durumda olsalar bile Jungkook'u ona verdiği için Tanıya teşekkür etti.

~

Akşam yemeğinde herkes masaya toplandı. Yoongi ve Hoseok masada gülüşerek diğerleriyle konuşuyordu. Jimin ise sadece izliyordu.

"Peki bu ıssız yerde ne işle uğraşıyorsunuz?"

Yoongi'nin sorusunu Jimin'in üvey babası yanıtladı.

"Eşim balıkçılıkla uğraşıyor. Buraya yakın bir liman var. Ben ise buraya 1 saatlik uzaklıktaki bir kasabada ilkokul öğretmenliği yapıyorum."

"Ne kadar güzelmiş. Buraya yakın bir kasaba olmasına şaşırdım."

"İsterseniz kasabaya gideriz yarın. Sizi gezdiririm. Pek gezecek bir yeri yok aslında. Küçük bir sineması var. İzlemek istediğiniz film varsa izlersiniz."

Hoseok neşeyle konuştu.

"Harika olur!"

Yemek bitince Jimin sessizce bahçeye çıkan babasına baktı. Sonra nedensizce vicdan azabı çekti. Babasına bağırmıştı. Üstelik babası koşulsuzca evinde kalmasına izin veriyordu.

Yavaşça arkasına doğru ilerledi.

"Selam."

Babası irkilerek arkasına döndü.

"Ah, merhaba."

"Şey, ben özür dilerim. Sana baya sert çıkıştım."

Jimin ellerini cebine koyarak çekingence babasının yüzüne baktı.

"Önemi yok. Haksız sayılmazdın. Önce sizi dinlemeliydim."

İkili arasında bir sessizlik oluştu. Sesziliği ilk bozan babası oldu.

"Peki bundan sonraki planınız ne?"

"Açıkçası bilmiyorum. Eve geri dönersek Jungkook'un babası onu benden alır. Gidecek bir yerimiz yok."

"Ben de böyle tahmin ettiğim için sana bir teklif sunmaya karar verdim."

Jimin tek kaşını havaya dikip babasına baktı.

"Burada dilediğiniz kadar kalabilirsiniz oğlum. Okularınıza devam etmeniz gerekecek. Eşimin öğretmenlik yaptığı kasabada küçük bir lise var. Oraya gidebilirsiniz. Küçük bir kasaba olduğu için sorun da çıkmaz fazla. Ne dersin?"

Jimin birkaç dakika duraksadı.

"Bunu bana teklif ettiğin için sana minnettarım. Bizimkilerle konuşmam lazım. Sana haber veririm."

Babası Jimin'e destek vermek istercesine omzunu sıktı. Jimin ise tebessüm etti.

~

Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes odasına çıkıp uyuduğunda Jimin ve Jungkook hala ayaktaydı. Jimin babasının dediklerini anlatmıştı. İkisi de bir şeyler düşünüyordu.

"Bence kabul etmememiz için bir neden yok. Zaten tek seçeneğimiz de bu gibi görünüyor."

"Haklısın. Hem o beyinsiz sınıf arkadaşlarından da kurtulmuş olursun."

Jimin acı bir şekilde gülümsedi.

"İlerde ne olacak bize Jungkook? Biz de babam gibi mutlu bir aile mi kuracağız? Yoksa-"

"Biz çok güzel bir aile kuracağız. Ben avukat olacağım. Kazandığım parayla güzel bir ev alacağım bize. İstersen babanınki gibi bir kızımız olur, ya da oğlumuz. Güzel bir aile olurduk, değil mi?"

"Çok güzel bir aile olurduk. Ben de Avukat olabilirim, aslında bu konuda pek düşünmedim. Daha çok yılımız var değil mi? Ama Seul'de okuruz üniversiteyi. Beraber, aynı okulda."

İkili kurdukları hayallerle gülümsedi. İkisi de biliyordu aslında bunların zor olacağını. Ancak hayal etmek yine de güzeldi.

~

Sabah herkes kahvaltısını etti ve erken saatte kasabaya gitmek için yola koyuldular. Bir ormanın içinden geçtiler. Toprak kokusu çok güzeldi. Daha sonra kasaba göründü.

Sonunda arabadan indiklerinde Yoongi bir mağaza gördü ve sevgilisini de peşinden sürükledi. Jimin ve Jungkook ise dondurma satan şirin bir kafeye girdi. Herkes saat 3 olunca sinemanın önünde buluşmaya karar verdi.

Jimin ve Jungkook dondurmalarını yerken sahilde yürümeye karar verdiler. O an endişeleri bir kenara atıp sadece ana odaklanmaya karar verdiler. Sahilde pek insan yoktu.

"Hey Jungkook, ayakkabılarımı çıkarmak istiyorum!"

Ve Jimin ayakkabılarını çıkarıp kumla buluşturdu. Ve denize doğru yürümeye başladı.

"Sen de denemelisin. Çok güzel hissettiriyor."

Jungkook da sevgilisini taklit ederek yanına ulaştı. Jimin küçük bir çocuk gibi durmadan gülümsüyordu. Jungkook da bu manzarayı tabiki kaçıramazdı. Gözlerini ayırmadan izlediği bu manzara Jiminin onu fark etmesiyle bölündü.

"Hey! Bana neden öyle bakıyorsun?"

"Bence cevabını biliyorsun."

Jungkook sevgilisine bir adım attı. Eliyle yüzünü okşadı. Belinden kavrayıp kendisine çekti. Şimdi burunları birbirine çok yakındı. Dudakları buluşmadan önce ağzından bir cümle çıktı.

"Seni Seviyorum"

~

Saat 3 de herkes sinemanın önündeydi. Ortak bir film seçip koltuklara yerleştiler. Filmin başlamasına dakikalar kala Jimin patlamış mısır almayı unuttuklarını fark etti.

"Ben mısır almaya gidiyorum, istediğin bir şey var mı?"

"Hayır, çabuk gel yeter."

Jimin sıraya girip beklemeye başladı. Sıra ona geldiğinde kasiyere istediklerini söyledi ve mısırı aldı.

Tam salona ilerleyecekken arkadan gelen yüksek topuklu ayakkabı sesiyle olduğu yerde dondu. Arkasına döndüğünde annesi ve birkaç koruması karşısındaydı.

"S-sizin burada ne işiniz var?"

Jimin salona doğru koşmak için harekete geçecekti ki korumalar Jimini tuttu.

"Bırakın beni! Bırakın! Seninle gelmek istemiyorum! Jungkook!"

Jimin'in elinden düşen mısır taneleri her yere dağıldı.

Brother | JikookWhere stories live. Discover now