biri gelişin, dünyayı isteyen sorular. öteki gidişin, kırılmış kirpik tufanı.

Mulai dari awal
                                    

"Elimi tuttu bayağı. Parmaklarını parmaklarıma falan doladı."

Taehyung kaşlarını, bunu hiç beklemiyormuş gibi havalandırdı ve "Eee?" diye sordu sinirle karışık bir şaşkınlıkla. "Niye suratsızsın o zaman?"

"Suratsız değilim," dedim. Gerçekten değildim. "Karnım ağrıyor. Hem ağır ağır laflar etti. Ya altında kalırsak?"

"Sürekli soru soruyorsun." dedi ama biliyordum onun da aklında böyle soru işaretleri olduğunun. Birbirimize açılmaktan bahsediyordu, biz daha aramızda geçen ufacık teması bile masaya yatırıp konuşamıyorduk. Birbirimizden kaçıyorduk aksine. Çok bilmiş tavırlarıyla her şeyi gözlemlediği gibi bundan da haberi vardı. Taehyung'dan kaçmayı en çok bu yüzden bırakmıştım, Jimin'den her şeyi bilmesine rağmen kaçmayı bırakabileceğimiyse hiç sanmıyordum.

"Bir kere de sadece tadını çıkar."

Omuzlarımı düşürüp yorgun bir sesle, "Deniyorum." dedim. Gerçekten deniyordum, daha on dakika önce kendime, bu gezinin keyfini çıkaracağım sözünü vermiştim. Çıkarıyordum da. Jimin'in benim yanıma değil de Nora'nın yanına oturmasını bile okuldaki kadar dert etmemiştim mesela.

"Neyse," dedi suratımın da omuzlarım gibi düştüğünü görünce Taehyung. Üstelemediğine sevinmiştim. "Gündemi değiştiriyorum, senden hoşlanan biri var."

Garson, yemeğimi getirdiğinde iştahım hiç yokmuş gibi hissetsem de aslında acıktığımı anlamıştım ve tüm yolun yorgunluğu o anda mideme çökmüştü. Ben afiyetle yemeğimi yemeye başlayınca Taehyung, "Sen gelmeden beş dakika önce seni sordu." diyerek konuşmaya devam etti. Kafamı ekmeğimden kaldırıp sorar gibi yüzüne baktım.

"İnstagram hesabın olup olmadığını merak etmiş."

Başıma ilk defa böyle bir şey geldiğinden zorla yutkundum ama çocuğu sormak yerine "Var da kullanmıyorum," dedim salak gibi. Jimin'in orada burada gezdiğini bağıran hikayeleri yüzünden uygulamayı silmiştim çoktan.

Benim salaklığıma aldırmadan Taehyung "İnanılmaz bir cesaret," dedi. Açıklayana kadar ne dediğini anlamamıştım.

"Lisedeyiz, hayatımızı berbat edecek hatalar yapmaya en çok meyilli olduğumuz zaman diliminde ve çağımızın, ülkemizin homofobisine maruz kalıyoruz her geçen gün. Ve çocuk gelip bana senin instagram adresini soruyor. Hayatını mahvedebilirdim."

Muhtemelen otelin lobisinde, homoseksüel insanlarla alakalı konuşması yüzünden çocuk bu soruyla Taehyung'a gelmekte zorluk çekmemişti. Böyle şeyler yapmayacağını o söylediklerini duyan herkes bilebilirdi. Gerçi sorduğu soruda da bir şey yoktu ki. Bu yüzden "Belki başka bir şey içindir," dedim, sırf bir soruyla bu sonuca varılmazdı. "Ne biliyorsun benden hoşlandığını?"

"Yüzünde o salak ifade vardı," diye cevap verdi bana. Ben kahkaha atmadan beş saniye önceydi. "Jimin etraftayken senin suratında oluşan ifade."

"Sen ne dedin peki?"

Kahkaha atmayı kesip vereceği cevabı inanılmaz merak ederek sorduğumda omuzlarını kaldırıp indirdi ve son derece sakin sesiyle "Ona yirmi birinci yüzyılda yaşadığımızı, çok istiyorsa seninle konuşması gerektiğini, oradan bakınca çöpçatan gibi durduğumun hiç farkında olmadığımı ve senin insan yemediğini söyledim." dedi.

Karnım ağrıyana kadar gülmeye devam ederken Taehyung'u ne kadar çok sevdiğimi düşünüyordum. Kendimi ona, özellikle de okul bahçesinde söylediklerinden sonra inanılmaz yakın hissetmeye başlamıştım. Birkaç haftadır tanışıyor olmamız önemli değildi, ilk zamanlar tek kelime konuşmamış olmamız da. Şimdi dünya kadar laf ediyordu ve onunla, başka kimseyle paylaşmadığım sırrımı paylaşıyordum. Bana böyle yakın davranması, onu daha çok benimsememe neden olurken o an onu gerçekten sevdiğimi anlamıştım.

Anılardan Anılara İnce Çizikler °JikookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang