4 / İçi Boş Bozukluk

Start from the beginning
                                    

"Onunla yattın mı?" Gözlerim doldu, bunun nedeni ikisini birlikte hayal etmem değildi. Bunun nedeni çaresizce onun suçlu olmasına ihtiyacım olmasıydı. Daha azıyla da yetinebilirdim. "Onu öptün mü?" Harry gözlerini kapatıp başını arkaya attı. Ağzını bir karış açıp dramatik bir şekilde ciğerlerini oksijenle doldurdu, sanki bu son nefesiymiş gibi..

"Bunu sorduğuna inanamıyorum, Olivia. Ne duymayı bekliyorsun ki?"

Biraz daha azı işimi görürdü. "Onu öpmek istedin mi?"

"Yeter artık!" diye bağırdı. "Yeter!" Gözleri kocaman olmuştu, onu öfkelendirmiştim. Üzerine bol gelen yün kazağının kollarını üstünkörü kıvırdı. Bunu sakinleşmek için yaptığını biliyordum. Burnundan soluyordu. 

Tanrım. Suçsuz olduğunu biliyordum. Suçlu olsa bana bağırdığı zaman kendini durdurmak istemezdi, sakinleşmek istemezdi. Beni bastırmak, kendini haklı göstermek için daha çok bağırmak isterdi. Benim o an yapmaya çalıştığım gibi. Haklıyken suçlanmaktı onu bir an için öfkelendiren. Onu anlayabiliyordum. "Buna cevap vermek bile çok saçma." Sonunda bacaklarını aşağı sallayıp bana döndü, ondan yukarıda olmak hala kendimi avantajlı hissettiriyordu. "Cevabını zaten biliyorsun, Olivia."

Olan şeyin kafama dank etmesi bir saniye bile sürmedi. Dileği boşuna kullanmıştım. Aptal bir öfke, anlamsız bir kıskançlık yüzünden elimizdeki son dilek hakkını çarçur etmiştim. O uğur parası bana ait bile değildi. Harry onu bana emanet etmişti. O bana ihanet etmemişti ama ben onun güvenini boşa çıkarmıştım.

"Cevabını bilmiyorsan, bir sorunumuz var demektir."

"Biliyorum," dedim hızlıca. Ortada bir sorun olduğunu düşünmesinden çok korkmuştum. Bu telaşlı cevabım ise ancak onu bu konuda şüphelendirmeye yaradı. 

"Sorun ne, Olivia?" derken ayağa kalktı ve artık tüm üstünlüğümü yitirmiştim. Aramızdaki mesafeyi bir anda kapatıp karşıma dikildi. Vücudundan yayılan sıcaklık dizlerimdeki bağı eritmiş gibiydi, dengemi kaybettim. Beni dirseklerimden yakaladı. "Özür dilerim. Milyon kez özür dilerim. Dün gelemediğim için." Ona bakmak için başımı kaldırdım. "Olanları yanlış anladığın için, bunun için kendini üzdüğün için."

Sesimi çıkarmaya korkuyordum. Onu haklı bulduğumu anlamasından, yaptığım şeyin üzerime yapıştırdığı pişmanlığı görmesinden çok korkuyordum. O hala düşeceğimden korkar gibi dirseklerimden beni desteklerken ellerimi kollarının altından geçirdim. Aynısını yaptı, sıkıca sarıldık. 

"Olivia, seni seviyorum. Seni deli gibi sevdiğimi biliyorsun." Huzursuzca kıpırdandım. 

"Sana bir şey söylemem gerek," dedim hemen kararımı verip. Bu pişmanlık ve ihanet duygusuyla yaşayamazdım. Yaptığım şeyin pişman olduğum bir hata olduğunu anlamak zorundaydı. Ona anlatmak zorundaydım.

"Biliyorum," dedi Harry. Kollarını aşağı, belime indirdi. "Doktorun sonuçları bana da göndermiş."

Geri çekilip bu haberi yeni alıyormuşum gibi şaşkın şaşkın baktım ona. Ona hamile olduğumu söylemek istediğimi dahi unutmuştum. Karnımın üstünü okşayan elini tuttum. "Harry aslında,"

"Bana dün akşam söyleyecektin, değil mi? Her şeyi mahvettim." Başımı dalgın dalgın salladım. 

"Her şeyi mahvetmedin,"

"Lisa yardım etmek istiyordu, gerçekten." Bakışlarımı yanlış anladı, o an yaptığım şeyi ona nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum ama öfkelendim sandı. "Magazincilere takılmamaya alışmışım. Bozukluğun sende olduğu, bu yüzden bana bu konuda yardımı dokunmayacağı aklıma gelmedi."

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now