*45* Ölüm Bizi Ayırana Dek

Start from the beginning
                                    

Haklı olduğumun farkındaydı elbette, bu yüzden daha fazla itiraz edemedi zaten. Sağ elini, kahverengi saçlarının arasından geçirdikten sonra anlatmaya başladı "Benim de çok bir bilgim yok aslında çünkü bildiğim her şeyi... Babamın konuşmalarını gizlice dinlerken öğrendim."

Dediği şeyi duyduğum gibi kaşlarım çatılmıştı. Asamı, mavi kapüşonlumun cebine yerleştirdikten sonra ağır hareketlerle kollarımı, göğsümde birleştirdim "Babanın konuşmalarını gizlice dinledin, öyle mi?" diye sordum inanamayan bir şekilde.

"Noel'de, Abraxas Malfoy'un bizde olduğu bir gece senden bahsettiklerini duyunca kendime hâkim olamayıp her şeyi dinledim," diye açıkladı ve gözlerimin korkuyla açıldığını görünce hızlıca ekledi "Evet, senin aslında kim olduğunu biliyorlar, Lord söylemiş. O ikisi dışında başka bilen birilerinin olduğunu da hiç ama hiç zannetmiyorum."

Yavaşça yutkundum, demek ki sırrımız bu şekilde yavaş yavaş yayılacaktı. Gerçi buna kafayı takmamam lazımdı, sonuçta öğrenmemesi gereken bir numaralı insan –Lord Voldemort –aşağı yukarı bir senedir hayatta olduğumu biliyordu ve diğer insanların öğreniyor olması fazlasıyla önemsiz kalıyordu bu durumda.

"Peki," diye mırıldandım "Neler duydun?"

"Annen aslında uzun yıllar Lord'un sağ kolu olmuş, her ne kadar ara sıra büyük tartışmalar yaşanmasının ardından çekip gittiği dönemler de olsa 1960ların başlarına kadar görevini sürdürmüş, hatta Malfoy Malikânesi'nde kalmış." diye anlatmaya başladı Rodolphus, bir yandan da kucağında tuttuğu ellerinin parmaklarıyla oynuyordu huzursuz bir şekilde "O dönemlerde birçok özel görevde Lord'a eşlik etmiş, hatta... elini kana bile bulamış."

Elbette böyle bir şey duyacağımı tahmin etmiştim, bu yüzden üzerimdeki etkisi pek de tahmin ettiğim gibi olmadı –şaşırtıcı bir şekilde soğukkanlı kalmıştım "Pek de şaşırtıcı değil aslında," dedim "Ölüm Yiyen olup da elini kana bulamamak gibi bir seçenek yok sonuçta."

Rodolphus, üzgün bir şekilde gülümsedikten sonra anlatmaya devam etti "Babamın Hogwarts'tan arkadaşı olan bir başka Ölüm Yiyen'i dahi öldürdüğünü biliyorum: Auriga Black, sanırım anneni öldürmeye çalışmış ancak bu yaptığı ona pahalıya patlamış."

Auriga Black ismini duyduğum gibi gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı, Sirius'un doğum gününde annem ve babam rüyama girdiğinde bahsettikleri isimdi bu! Ama Sirius'un okuduğuna göre bir Seherbaz tarafından öldürülmüş olması gerekiyordu, yoksa babam bir şekilde tarihin kendisiyle mi onamıştı? Hem de annemin gerçek kimliği ortaya çıkmasın diye?

Merlin, bütün bunlar gerçekten de çok fazla geliyordu artık.

Herhangi bir tepki vermediği gören Rodolphus tekrardan konuşmaya başlamıştı "Annen hiç Karanlık İşaret'i kolunda taşımamış olsa da birçok kirli işinde Lord'a yardımcı olmuş. Hiç kimseye bahsetmediği, en gizli görevlerde bile annen hep Lord'un yanında olurmuş."

"En gizli görevlerde bile, öyle mi?" diye mırıldandım kendi kendime "Onun hakkında hiç kimsenin bilmediği, bilemeyeceği şeyler biliyordu ve bütün bunları mezarına götürmeyi tercih etti..."

Bütün bu öğrendiklerimden sonra, gerçekten de babama haksızlık ettiğimi düşünmeye başlamıştım. O kadar utanç vericiydi ki! Başıma gelenler için bıkmadan, usanmadan suçladığım adam aslında bana başından beri bu gerçeği anlatmaya çalışıyormuş meğerse. Ve söylediği her şeyde haklıydı, hem de sonuna kadar –bu da canımı deli gibi yakıyordu.

Dumbledore tarafından yıllardır manipüle edilip şu anda bulunduğum yerde durmaya zorlanmıştım gizliden gizliye. Ama onun da değildi suç, suç tamamen annemindi. Bütün bu olanlar, bütün bu yaşadıklarım, bütün kaybettiklerim... Hepsi, hem de hepsi annemin suçuydu. Annemin bencilliği yüzünden Rose, babasını kaybetmişti; Charlus, biricik kız kardeşlerini kaybetmişti; bense hiç ama hiç istemediğim bu lanet yük omuzlarımdayken bir başıma kalmıştım.

Insensitive ➳ Sirius BlackWhere stories live. Discover now