52. BÖLÜM (+18)

457 50 20
                                    

          Üzerimizdeki kara bulutlardan birini attık. O kadar hafifledim ki anlatamam. Geçen haftanın mutluluğunu da bu hafta yaşıyordum. Tabi ki Murat Abi bizi rahat bırakmadı, kendini açıklamaya çalışan bir kaç mesaj attı, aramaya çalıştı. Sonunda engelli listemde eski yerini aldı. Bir kez de okul çıkışı karşıma çıktı. Neyse ki eve geç kalmamam adına hızla savuşturdum. 3-4 gündür hiç ses çıkmıyor. Sanırım biraz sakinleşmeyi bekliyor. Konuşmalarından öyle anladım. Aslan'a bir kez denemiş açıklama yapmayı. Kapı yüzüne kapatınca daha gitmemiş. Şansını Aslı'dan yana da kullandı. Ama kız hem Aslan'la hem de Murat'la olan tüm bağlarını koparmış. İkisini de bir daha görmek istemediğini söylemiş. Haklı! Kırılan kalbi için bir şey yapamam ama gizli duacısı olacağım onun. Çünkü minnet duygum fazla.
             Tüm hafta boyunca Aslan'ı görmedim. Kendisini çalışmaya adadı. Bende bunu fırsata çevirip haftasonu İstanbul'a gideceğim için evdekilere şirin gözükmeye çalışıyordum. Hiç yalnız kalmadım, ya annemle ya Ezgi ile oturuyordum. İki günümü ziyan etmesin kimse diye herkesin gönlünü yapmaya çalışıyordum işte. Ne var ki Aslan hala gelirim dememişti. Hatta gelemem diyor! Evdekileri bahane ediyor. İnanmak istemediğim için tabi tabi diyip geçiştiriyorum. Gelmeme ihtimalini düşünmek istemiyorum. Çünkü yıldönümümüz için bir sürü plan yaptım. Elimde patlarsa ciddi bir hayal kırıklığı yaşarım.
Cuma sabahına büyük bir sevinçle uyandım. Akşam yolcuydum. Valizimi eksiksiz hazırladım. Okula gittim. Saatler ilerlemek bilmiyordu. Gün geçmiyor, akşam olmuyordu. Aslan aramalarımı açmıyor, mesajlarıma cevap vermiyordu. Benim derste olduğum zamanlar pek telefonuyla ilgilenmez, ona yormuştum. Hala ağzından tamam geliyorum çıkmamıştı ama kesin geliyordur. Aksini hiç düşünmedim. Okul çıkış saati geldiğinde tekrar aradım. Ama açmadı. Artık endişelenmeli miydim bilmiyorum? Yaman'ı aradım.
—Yaman Aslan oralarda mı?
—Dün iki haftalık ücret alıp çıktı. Bugün gelmedi. Haberim yok.
—Tamam sağol.
           Nerede o zaman? Tekrar aradım bu kez telefon kapalı. Haydaa.. Kime sorabilirim ki? Hiç kimseye. Evine gitsem ailesi vardır, Murat da görsün beni istemem. Beklemekten başka çarem yok. Zaten beni uzun zaman habersiz bırakmaz. Hele de böyle bir günde. Eve geldim. Yemek yedim. Son hazırlıklarımı tamamladım. Artık saat 7 olmak üzereydi. Saat 9 da uçak kalkacak. Tekrar aradım ama kapalı. Panik oldum. Bu kadar uzun süre beni habersiz bırakmazdı. Tekrar Yaman'ı aradım.
—Efendim Eylem?
—Yaman ben bütün gün Aslan'a ulaşamadım. İki saat sonra uçağımız var. Gelecek mi onu bile bilmiyorum. Başına bir şey gelmiş olmasından korkuyorum. Bana yardım et.
—Ben ne yapabilirim?
—Evine git, ben gidemiyorum. Bir bak ne olur?
—Tamam, çıkıyorum hemen.
—Çok sağol.
          Babam beni alana bırakmak için hazırdı. Ben de gitmek için hazırdım. Annem anlamlı bakışlar atarak
—Akıllı ol! Dedi.
—İki gün sonra görüşürüz dedim evden çıktım.
          Gözüm telefonda bir mesaj bir haber bekliyordum ama yok. Hadi Yaman hadi hallet şu işi. Babam'ın yanında arayamıyorum da. Bütün gün geçmeyen zaman şimdi su gibi akıyordu. Havaalanına gelince babama Allahaısmaladık diyerek arabadan indim. İçeri girdim etrafıma bakındım. "Gelmiş ol ne olursun? " diyerek dönüp duruyordum. Aslan'ın telefonu hala kapalıydı. Yaman'ı aradım o da cevap vermiyor. Cansu'yu aradım ben de ulaşamadım dedi. Deliye döndüm. Kapılar açıldı İstanbul yolcuları uçağa doğru sıralandı. Ben en arkadaydım. Ama ne gelen vardı ne de giden. Resmen gelmemişti. Gelmemiş olmasından ziyade ona bir şey oldu düşüncesi beni yiyordu. Murat öğrenmiş ve bir şey yapmış olabilir mi? Ya da ailesi. Ya da tamamen dış faktörler, bir kaza geçirmiş olabilir mi? Kalbim sıkışıyor. Sıra bana yaklaştıkça boğulacak gibi oluyordum. Ama yoktu! "Allah'ım ona bir şey olmuş olmasın. Yalvarırım" eğer olmuşsa ilk uçakla geri dönerim. Evet evet kesin öyle yaparım. Uçağa bindim yanımdaki boş koltuğa baktım. Gözlerim doldu. Onca kurduğum hayal, yaptığım planlar sürprizler hepsi boşa gitti. Hostes kız üst dolapları kapatarak ilk kontrollü yapıyordu. Ben başım önüme eğik kapatmak istemediğim telefona bakarak bir haber bekliyordum. Ne haber geldi ne beklenen. Telefonu kapatıp arkama yaslandım. Gözlerimi kapattım. Yanağımdan iki damla yaş süzüldü...
Başımda duran birisi
—Afedersiniz boşsa burada oturabilir miyim dedi?
Kalbim yerinden çıkacak bir heyecanla başımı kaldırıp baktım. Ve attığım küçük çığlıkla tüm yolcuları kendime çevirdim. Gözlerimdeki yaş pınarları şimdi ışık olmuş parlıyordu.
—Geldin.
          Aslan yanıma oturdu ve kemerini bağlamadan önce sıkıca sarılıp boynumdan öptü.
—Tenini özlediğim için geldim.
—Bütün günün hesabını vereceksin. İki günlük kaçamağı yalnız yaşayacağım diye öldüm öldüm dirildim.
—Sen merak etme her şeyi tek tek anlatacağım sana.
          İçimdeki rahatlama öyle büyüktü ki. Metrelerce yükseklikten aşağı atlamışım da öleceğime eminken ayaklarımın üzerine basmışım gibi. Yeniden nefes almak. Yanımda onu hissetmek.
—Hanımefendi uçağımız iniş yaptı.
          Gözlerimi açtım. Bana güler yüzüyle bakan hostes kızı gördüm. Bulunduğum yeri anlamlandırmaya çalışırken mırıldanır gibi konuştum
—Aslan?
—Efendim anlayamadım?
          Etrafıma bakındım tek tük kişiler vardı. Mırıldanır gibi konuşmaya devam ettim
—Gelmedi mi? Yani Rüya mıydı?
—Efendim iyi misiniz?
             O an kendime geldim. Burnumun direği sızladı.
—İyim iyim, kusura bakmayın. Zor bir gün benim için.
—Anlıyorum efendim. Yardımcı olmamı ister misiniz?
—Hallettim teşekkürler.
—İyi akşamlar
—Size de...
          Ne kadar iyi bir akşam, ne kadar iyi bir haftasonu olabilir ki? Shuttla bindim ve telefonu açtım. Bu arada kesin haber gelmiştir. Duruma göre direk geri döneceğim. Yaman aramıştı. Önce Aslan'ı aradım ama telefonu kapalıydı. Aklımı oynatmama az kalmıştı gerçekten. Yaman'ı aradım.
—Eylem indin mi?
—Havada seninle konuşamayacağıma göre.
—Tamam canım ne atarlanıyorsun?
—Aslan nerde Yaman, bütün gün hiç haber almadım. Sıradan bir gün değil. Şuan yanımda olmalıydı. Ne oldu ona?
—Eylem ben evine gittim annesi saat üçler gibi evden çıktı dedi. Arkadaşlarıyla takılacağını söylemiş. Telefonuda evde bırakmış şarjı yok diye.
—Çok saçma beni habersiz bırakmazdı. O benimle gelirdi. Gelmese bile bir güle güle derdi, gereksiz uyarılarda bulunurdu. Her bakımdan çok saçma!
—Birazdan sana dönecektir. Sen dikkatli ol otele git. Ben yarın bizzat gidip kulağını çekeceğim.
—Yaman bir şey olmadığına eminsin değil mi? Benden gizlemiyorsun? Bak hala alandayken söyle hemen geri dönerim.
—Aşk oslun Eylem ciddi bir şey olsa senden gizler miyim? Eğer bir saat içinde sana dönmezse söz tekrar evine gideceğim.
—Söz mü?
—Söz. Hadi geç olmadan otele var. Aslan'ın yerine ben uyarayım seni dikkatli ol. Alandan çıkınca taksiler var hemen atla birine.
—Tamam abicim. Görüşürüz.
          Rüyam hafızamda o kadar canlı ki yokluğuna bir türlü inanamıyorum. Resmen hayal kırıklığı. Bir masal gibi, bir varmış bir yokmuş. Taksiye atladım. Devamlı arama yapıyorum ama yok. Yok yani kapalı. Hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Murat abiye bir abi olarak şimdi öyle ihtiyaç duydum ki. Arkadaşlarını tanır mutlaka ulaşırdı ona. Neden hayatımdaki her şey beni çıkmaza sokuyor ki.
           Bindiğim takside de yanım boştu. O kadar emindim ki. İki haftadır devamlı çalışmalarını bile gelecek diye yorumlamıştım. Tamam her seferinde hayır demişti ama ne bileyim, hiçbir hayır deyişine inanmadım ki. İçimde bir sıkıntı, ruhumda derin bir boşluk oluştu. En azından sesini duysam. Gelemedim ama bunu başka zaman telafi edeceğiz falan dese yine toparlarım. Ama böylesi çok canımı yakıyor. Şimdi yarın ilk iş tüm hazırlığımı iptal etmek olacak. Offf...
Otele vardım. Valizimi alıp resepsiyona yaklaştım. Yüzüm sirke satıyordu eminim.
—Hoşgeldiniz nasıl yardımcı olabilirim?
—Merhaba Eylem Bozkır adına yer ayırtılmış olacaktı?
—Hemen bakıyorum..... Evet efendim odanız ayrılmış. Buyrun anahtarlarınız.
—Teşekkür ederim
           Anahtarımı alıp asansöre yöneldim. Resepsiyon çalışanı bana seslendi.
—Eylem Hanım.
Arkamı dönüp baktım
—Efendim?
—Efendim bu zarf size.
—Bana mı?
            Kesin yanlışlık vardı. Yaklaşıp zarfı aldım. Üzerinde sadece ismim yazıyordu. Hiç oyalanmadan hemen orada zarfı açtım.
"Birtanem gelemeyişimin üzüntüsünü sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Beni affet. Ama yalnız bırakmadım seni. Odamızda sana eşlik edecek bir şey var. Seni çok seviyorum. Aslan"
           Kaşlarım çatılmıştı, nedir bu? Karşımdaki çocuğa baktım.
—Kim yazdı bunu?
—Efendim telefonla yazdırılmış.
—Ama neden? Bunu yazdıran kişi neden bana ulaşmıyor da böyle şeyler yapıyor.
—Bilemiyorum Efendim.
           Bilemez tabiki de, yaşadığım bu duygu karmaşasını nereden çıkaracağımı şaşırdım arkamı dönüp asansöre bindim. Ne bekliyor odada beni? Başka bir not mu? Off Aslan benim sana ihtiyacım var, önce sesine sonra tenine...
           Odama gelip kapıyı açtım. Kartı yerine sokunca ışıklar yandı. Aylar sonra girdiğim bu oda nedense huzurlu hissettirmişti. Sanki evime gelmiştim. O günlerdeki duygular havada asılıyordu ve ben hepsini biranda soluyordum. Odanın içine girince yatağımın üzerinde kocaman bir demet papatya vardı.
Boynumu yana eğip çiçeklere gülümsedim. Başka bir not daha bulma heyecanıyla yanına gittim. Çiçeklerin üzerine, içine bakındım.
—Hadi ama size bir not iliştirmedi mi?
Çiçekleri alıp burnuma getirdim.
—Keşke onun kokusunu taşısanız.
            Çiçeklerin altından çıkan minik zarfı görünce gözlerim şenlendi. Hemen notu açtım
"Affettin mi beni? Sana her geç kaldığımda çiçekler beni kurtarmıştı. Bu kez de kurtarır inşallah. Başucunda bir vazoya iliştir onları. Sabaha kadar o güzel uyumanı izlesinler. Ben de evimde papatyaları kıskanayım. Seni şimdiden özledim güzelim. Aslan"
            Demeti alıp sıkıca sarıldım. Sanki gerçekten oymuş gibi. Telefonumu alıp Aslan'ı aradım ama açmadı. En azından artık kapalı değil. Birazdan görür aramamı. Odanın telefonundan resepsiyonu arayıp vazo istedim. O gelene kadar valizimdeki kıyafetleri dolaba yerleştirdim zaten iki parça ürün vardı. Nerede kaldı acaba diye tekrar aşağıyı arayacakken kapı çaldı. Gidip kapıyı açtığımda kocaman bir servis arabası beni karşıladı. Masanın tam ortasında boş vazo duruyordu. Karşımdaki otel personeli elinde tuttuğu bir sürü balondan görünmüyordu.
—Ben sadece vazo istemiştim.
Balonları ayırıp yüzünü açan personel konuştu.
—Yanında eşantiyon olarak beni verdiler?
          Endişeli bakışlarımı aşka döndüren Aslan'ın yüzü karşımda duruyordu. Şaşkındım, bunun da rüya olmasından deli gibi korkuyordum.
—Sen gerçek misin?
—Hemen ispat edeyim.
            Elindeki balonlarla yanıma gelen Aslan direk dudaklarıma yapışarak belimden sardığı tek koluyla sıkıyordu. Bedenim ona yapışırken bilindik kokusu fazlasıyla gerçekçiydi. Dudaklarımı öpüşü aynıydı. Geri çekilip burnunun dibinden ona baktım. Gözlerinde parlayan yoğun ışık vardı. Ben hala inanamıyordum. Önce kesin gelecek sandığım Aslan gelmeyerek hayal kırıklığına uğramıştım, şimdi gelmediğine inandırdığım içim gelmesiyle bozguna uğramıştı. Gerçekten deliriyordum.
—Sen gerçekten gerçeksin değil mi?
Aslan gülümsemişti.
—Yalandan gerçek olmak diye bir şey var mı? Şu yüz ifadesini bütün gün nasıl bekledim bilemezsin.
            Nefes almayı bıraktığımı o an farkedip içimdeki tüm karbondioksiti dışarıya bıraktım.
—Asıl sen sana bir şey oldu korkusuyla gelecek haberi nasıl beklediğimi bilemezsin.
—Yaman durumunu biraz anlattı.
—Yaman? Biliyor muydu!
—Beni içeriye almayacak mısın?
—Hayır! Kapıda kal ve beni korkutmanın ne demek olduğunu gör!
           Aslan elinde tuttuğu balonları odanın içine bıraktı. Helyumlu balonlar bir bir tavana yükseldiler. Öyle güzel göründü ki oda. Aslan'a kızmayı bile beceremedim. Boynuma bir öpücük kondurup servis aracını içeriye çekti. Ben şoku bir türlü atamıyordum. Elimden tutup beni de içeriye çekti. Yatağa oturttu. Vazoya banyodan su doldurup çiçekleri suya koydu.
—Çiçek bile olsa seni izlemeyi onlara kaptıramazdım.
           Ben hayranlık uyandıran bakışlarımı odanın içinde mutlulukla dört dönen Aslan'a yönelttim. Masayı bana yaklaştırıp büyük gümüş kapağı kaldırdı. İçinde şarap şişesi yatıyordu. Masanın altından iki kadeh çıkardı. Hemen şişeyi açıp bardakları doldurdu. Bir bardağı bana uzattı.
—Benim yanımda sarhoş olmak serbest.
—Bunca şeye ne gerek vardı?
—Çünkü yoğun duyguların ardından gelen kavuşmalar çok tatlı oluyor. Yıldönümümüzü sıradan bir şekilde kutlayamazdım.
          Bana yaklaşıp yeniden dudaklarımı istila etti. Ardından alnını alnıma dayadı.
—Birlikte nice yıllarımız olsun. Yılların içindeki tek duygu mutluluk olsun. Seni çok seviyorum.
           Sonunda kendime gelmiştim ve sıkıca sarıldım. Sıktım sıktım sıktım..
—Ha gayret Eylem bakalım kırabilir misin kemiklerimi?
          Geri çekilip yüzüne baktım
—Sen var ya sen, delisin. Sen aptalsın. Sen hayatımda tanıdığım en mükemmel insansın. Sen sen öyle güzelsin ki, mucize gibi. Hayal gibi. Seni öyle çok seviyorum ki ölüm sebebim aşırı sevgiden olacak.
           Elimdeki kadehi bir dikleyişte bitirdim ve masaya koydum. Yutarken yüzümü buruşturdum. Direk Aslan'ın kucağına yerleşip dudaklarına yapıştım. Neye uğradığını şaşıran Aslan'ın bir yanı bana karşılık verirken diğer yanı beni kendinden ayırıyordu.
—Dur dur dur... Sürprizlerim bitmedi.
—Ne? Daha ne var? Odanın içinde havaifişek patlatmayacaksın herhalde?
—Yok ona izin vermediler. Ama başka bir şey patlatacaksın?
           Soru soran bakışlarımla bakınca Aslan'da bakışlarını balonlora yöneltti.
—Neden patlatıyoruz, çok güzeller kalsınlar işte.
—Sen patlat anlarsın.
          Üzerinden kalkıp etrafta iğne benzeri bir şey aradım. Aslan masanın üzerindeki peçetenin altından aldığı iğneyi bana uzattı.
—Buyur hayatım.
—Her şeyi düşündüm diyorsun. Güzel.
           Elime aldığım iğne ile 10 balondan ilkini patlattım. İster istemez patlatırken korkup yüzümü buruşturdum. İçinden küçük bir not kağıdı yere düştü. Alıp açtım ve okumaya başladım.
"Bebeğim bir kadeh şarap iç."
—Nasıl yani içinden görevler mi çıkacak?
            Aslan keyifle gülümseyip başını evet anlamında salladı. Bu iş hoşuma gitmişti.
Boşalttığım bardağımı yeniden doldurdu ben de tek yudumda hepsini içtim. Boğazımı hafifçe yakarken yüzümü yine buruşturdum. Diğer balona uzanırken
—Umarım tüm şarabı bana bitirtmezsin.
—Söz veremem.
            İkinci balonu patlattım ve kağıdı alıp okudum.
"Sevdiğin adamı öp"
            Dudaklarım kulaklarıma doğru gerildi.
—Zevkle.
            Aslan'ın yanına gelip öpmeye başladım. Dudaklarımıza dillerimiz de eşlik edince durmak istemediğimi anlayıp ilerlemek için hamlede bulundum elimi kotunun üzerine koydum. Aslan elimi tuttu, geri çekildi.
—Sabretme sırası sende. Hadi devam et.
              Nefes nefese kalmış bir şekilde Aslan'dan uzaklaştım. Üçüncü balona uzandım ve patlattım.
"Pantolonunu çıkart"
               Gözlerimi kısarak Aslan'a baktım. Keyifle bakışlarıma cevap verdi
—Gönül isterdi ki önce bluz yazılı olan balonu patlat ama olsun bu da iş görür.
             Ayakkabılarımla beraber pantolonumu çıkarttım ve diğer balona uzandım.
"Dans et"
—Dans mı?
—Evet. Happy müziğine.
—Tamam, telefon nerede hadi başlasın müzik.
            Ben telefonumdan müziği ararken Aslan yanıma gelip saçımdaki tokayı çıkardı ve saçlarımı dağıttı.
—Böyle daha güzel
             Müzik başladı ve ben mutlulukla dans etmeye başladım. Aslan oturduğu yerden keyifle beni izlerken ben dönüyordum. Döndükçe içimdeki mutluluk da bedenimden etrafa saçılıyordu. Ayaklarımın yere basmadığına yemin edebilirdim. Müzik bittiğinde nefes nefese kalarak yatağa oturdum. Aslan kadehimi doldurup bana uzattı. Ben yine hepsini içip boş bardağı masaya bıraktım. Dansla beraber iyice hoş olmaya başlayan başım mutluluğumu arttırıyordu. Gidip bir balon daha patlattım.
"Sevdiğin adamı soy"
           Aslan'ın kaşları çatıldı.
—Balonlara sıralama yapmalıydım. Çok karışmış ya.
—Ben anlamam görev görevdir.
            Yanına yaklaşıp kazağını ve atletini çıkardım. Kotuna yöneldim ve pantolonunu çıkarttım. Çamaşırına yönelince durdurdu.
—Onu sonra çıkarırız.
—Tamam.
           Bir balon daha patlattım.
"Üstten tamamen soyun"
           Yavaş yavaş üstten giydiklerimi çıkarttım. Aslan da ağır ağır şarabını yudumlayarak şehvet dolu gözlerle beni izledi. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım kalmıştı.
—Üstten tamamen yazıyordu hayatım.
            Yaklaşıp kucağına oturdum. İncecik çamaşırlardan tenini hissedebiliyordum. Hafifçe oynattığım kalçamla Aslan'ın boğazından bir hırıltı çıktı.
—Yapma yaa, daha dört balonun var.
—Bir tur bekleseler?
—Olmaz. Haftalardır sabrediyorum sen de sabret.
—Tamam o zaman sütyenimi sen çıkart.
—Çok kurnazsın.
           Kollarımı boynuna doladım. Aslan da beni sararak sütyenimi çözdü. Yavaşça üzerimden çıkarıp göğüslerimi serbest bıraktı. Tam dudaklarıyla yaklaşırken geri çekilip ayağa kalktım. En gıcık gülümsememi takınarak:
—Sabrediyorduk değil mi?
—Sonun hiç iyi olmayacak...
—Senden gelecek her sona hazırım!
           Yedinci balonu patlattım. Kağıdı yerden alıp okudum.
"Şarkı söyle"
—Bu halde?
—Sıralama yapmadım, mecbur hu halde.
—İstek parça?
—Delikanlım.
            İkimizde bakışlarımızda o güne gitmiştik. Onun göğsüne yatarak bu şarkıyı söylediğim zamana. Yeniden yanına gittim ve omzuna yattım. Gözlerimi kapattım ve istediği şarkıyı özledim. Aslan'da bir eliyle çıplak sırtımda geziniyordu. İçimde biriken arzu çamaşırımı ıslatıyordu. Şarkıyı bitirdiğimde ona baktım.
—Üşüdüm ben.
           Aslan direk ayağa kalkarak banyodan aldığı bornozu üzerime geçirdi.
—Hadi patlat şunları daha fazla dayanamıyorum.
            Yeniden ayağa kalktım ve balonu patlattım.
"Küveti su doldur"
—Allah allah bak sen yaa.
             Banyoya gidip akarı tıkadım suyu sığaca getirip açtım. Ve içerisine banyo köpüğünün hepsini boşalttım. Küvet yavaşça dolarken geri geldim dokuzuncu balonu patlattım.
"Bana ne hissettiğini söyle"
—Eeee içimdeki bu hisler nasıl anlatılır bilemiyorum. Kelimelere dökemediğim bir duygu ele geçirdi ruhumu. Mutluyum desem basit kalıyor, aşk doluyum desem havada kalıyor. Kayboluyorum bakışlarında, birileri beni bulacak diye çok korkuyorum. Uçuyorum şu balonlar gibi, ama patlatacaklar diye korkuyorum. Korkumun aşkla kapanmış haliyle deli gibi seviyorum seni.
Aslan cevap vermek yerine kalkıp yanıma geldi. Boynuma bir öpücük kondordu. Ve kalçamın altından sararak havaya kaldırdı beni.
—Ne yapıyorsun?
—Balonun ipi kısa. Uzan hadi.
—Aaa evet, sandalyeye çıkardım. Tamam aldım.
Beni bırakınca biranda önünde yere bastım.
—Bilerek mi kısa tuttun bunu?
—En azından bunu akıl edebildim.
—Mutlu son yani.
—Mutlu sonsuzluk. Bu arada su sesi geliyor.
—Hiiiii küvet doldu.
Elimde balonla koşarak banyoya gittim ve suyu kapattım.
—Hadi hemen patlatalım da su soğumasın.
"Servis aracının altına bak"
—Vaayy oyunun içinde oyun.
Masanın altına baktım. Paketlenmiş bir kutu vardı. Kucağıma alıp yatağa oturdum. Aslan yaslandığı makyaj masasının önünden beni izliyordu. Yavaşça açtım. Kutunun içerisinden lacivert birbirinin aynısı iki spor saat çıktı. Biri diğerinden biraz daha büyük. İç deseninde sonsuzluk işareti vardı. Aslan yanıma geldi, dizlerimin dibinde yere oturdu. Gözümün içine bakarak gülümsedi
—Beğendin mi?
—Evet çok güzel. İkimizinde aynı saati olacak.
—Evet ama bu sadece saat değil.
—Ne?
Evirdim çevirdim farklı bir noktasını aradım ama bulamadım. Aslan elimdeki saatlerden birini aldı arkasındaki motor yerinin kapağını açtı ve altından ikimizin Pierreloti de çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü, bu güzel şeyin bana ait olduğunu bilmek beni heyecanlandırdı.
—Aşkım bu çok güzel düşünülmüş bir şey. Bayıldım.
—O kadar düşündüm ki sana özel bir şey almak için. Öyle bir olmalıydı ki özel ve gizli. Sadece bizim bilebileceğimiz, bizim görebileceğimiz bir şey. Uzun süren araştırmalar sonucu bunları buldum. Gerçekten beğendin mi?
—Ya sen ne diyorsun hayatımda aldığım en güzel en anlamlı hediye. Tabi kolyemi de çok seviyorum.
Boğazına sıkıca sarıldım.
—Beni o kadar mutlu ettin ki çok teşekkür ederim.
—Az bile..
—Hadi hemen banyoya gidelim.
—Dur önce ben bir gireyim sonra küvete girelim olmaz mı?
—Çişin mi geldi?
Suratımda salak bir gülümseme. Aslan ayağa kalktı.
—Heee çişim geldi.
Banyoya girdi ben de ortalıktaki patlak balon parçalarını toplayıp çöpe attım. Notları alıp sakladım. Kadehlere birer bardak daha şarap doldurdum. Gidip banyonun kapısını tıklattım.
—Eee hadi ama aralık ayında soğuk suya sokma bizi.
—Tamam, gelebilirsin.
Elimdeki bardaklarla kapıyı açıp içeriye girdim. Banyonun her yerini mumlarla donatmış, küvetteki suyun yüzeyinde bir sürü kırmızı gül yaprakları vardı. Kendimi şanslı hissettiren o duyguyla bakıyordum etrafa.
—Sen ne yaptın böyle.
—Bu da son vallaha.
—Ama bütün güzellikleri ilk yıldönümünde kullandın. Diğerlerinde ne yapacaksın.
—İlkiyle seni tavlayayım diğerlerine gerek yok.
—Şapşal, beni çoktan tavladın sen. Bunca şeye gerek yoktu. Ama çok güzel oldu, kendimi öyle değerli hissediyorum ki anlatamam.
—O zaman şu bardakları alalım.
Tezhaga bardakları koydu. Üzerimdeki bornozun kemerini çözüp omuzlarımdan aşağı çıkardı. Ardından çamaşırıma yönelip onuda çıkardı. Elimden tutup küvete doğru yöneltti. Ayağımı suya değdirdim.
—Suyu da mı ısıttın?
—Evet soğumuştu.
Yavaş yavaş içine girip tamamen uzandım. Sıcak suyla gevşeyen bedenim rahatlamıştı.
—Su çok güzel gelsene.
—Geliyorum.
Aslan da kendi çamaşırını çıkardı ve yavaşça yanıma uzandı. Su biraz daha yükselip banyoya doğru biraz aktı. Hemen başımı Aslan'ın göğsüne koydum. Huzur bulduğum o kalp atışında, o tende geçmişe ve geleceğe dair ne varsa unuttum. Sadece şuan vardı.
—İyi ki varsın.
Elleriyle sardığı bedenimde gezinirken
—Sen de iyi ki varsın dedi.
Başımı kaldırıp çenemi göğsüne dayadım yüzüne baktım.
—Bu gün beni ciddi anlamda korkutttun. Geleceğinden o kadar emindim ki uçak havadayken bile bir yerlerden çıkmanı bekledim. Bu hayal kırıklığının yanında sana ulaşamamak, başına bir şey gelmiş olma ihtimali öyle kötüydü ki. Nereden geldi aklına böyle bir sürpriz?
—Aslında aklımda böyle bir şey yoktu. Sadece saatleri verecektim. Dün anneme gideceğimi söyleyince oda teyzeme falan demiş işte Murat Abinin kulağına gitti sanırım. Bana ulaşmak için bir kaç girişimde bulundu. Sonra takip ederse aynı uçağı bineceğimizi görür diye gittim bileti erkene çektim. Bunları sana haber verecektim yoğunluktan telefonu evde unutmuşum. Sonra eve gelip apar topar hazırlandım alana geldim. Yaman'a durumu anlattım ve uçağa bindim. Uçakta bunları düşündüm.
—Yani o salak Murat abin seninle geçireceğim 2 saatlik yolculuğumu çaldı.
—Ama seni şaşırtmama vesile oldu. Bir şey söyleyeyim mi? Resepsiyondaki çocuğa çıkışmana bayıldım.
—Çıkışmadım?
—İyi de bana bunları yazan kişi neden beni aramıyor gibi bir şey dedin. Çocuk ne diyeceğini şaşırdı. Yüzünü bir görseydin dövecek gibiydin.
—Gerçekten öyle miydi? Napim sana ulaşamamanın gerginliği vardı. Bir de not bırakmışsın. Gıcık oldum biraz. Sana ihtiyacım vardı çünkü, gelmene.
          Aslan'ın elleri kalçama doğru kayarken bakışlarının anlamı da değişti.
—Hımmm ihtiyacını gidereyim mi, çünkü haftalardır patlamaya hazır bir bomba gibi bıraktın beni.
—İşe yaradı ama bak buradasın.
—Söylediğin ilk anda geleceğimden emindim zaten.
—Gıcıksın! O zaman iyi ettim kendime dokundurtmadım.
           Biranda parmakları içime girince küçük bir çığlık attım.
—Bir daha söylesene.
            Tekrar söylemeye çalıştım ama her kelimeden sonra ah çekiyordum. Ustaca kullandığı parmaklarıyla beni inletiyordu. Ben de zevkten kollarını sıkıyordum. Aslan sıkılan kollarına bakarak gülümsedi.
—Özledin mi beni?
—Aaahhh, evet. Çoookkk....
           Suyu dalgalandırıp üzerime çıktı. Ellerini küvetin kenarlarına koyup bacaklarımın arasına girdi. Parmaklarının yerine erkekliğiyle biranda girince canım acımıştı. Yüzümü buruşturdum
—Yavaş, acıdı.
—Özür dilerim ben de özlemiştim.
          Dudaklarına uzunca bir öpücük kondurdum.
—Bu su benim kaygan suyumu götürüyor. O yüzden oldu.
—O zaman çıkalım mı?
—Olur...
Aslan önce kendi çıktı sonra benim çıkmama yardım etti. Üzerime bornozu sardı.
—Hep böyle çocuk gibi ilgilenecek misin benimle?
—Hep... Rahatsız mı oldun?
—Aaaa hayır hayır, çok hoşuma gidiyor.
Elimden tutup banyodan çıkardı. Sonra dönüp söyle bir tekrar baktı.
—Yanmaz banyo di mi? Bu mum olayı hep tehlikeli gelmiştir bana.
—Yok yaa neden yansın hep taşın üzerinde mumlar.
—Sen geç ben söndüreyim onları. Kafam rahat etsin.
—Nasıl istersen.
Ben yatağa geçtim oturdum. 1 dakika içinde yanıma geldi. Üzerimdeki bornozu alıp kenara koydu. Yorganı çekip içine girmemi sağladı. Kendisi de yanıma. Loş ışık haline getirdiği odada bana bakıyordu.
—Çok güzelsin Eylem.
—Çok güzel bakıyorsun Aslan.
Boynumdan başlayan vücudumun işgali göğsüme indi. Orada uzun süre oyalanıp iyice ıslanmama sebep oldu. Yorganın altında bedenlerimiz yanıyordu. Dudakları göğsümden kasıklarıma hızla kaydı. Kendisini hiç görmüyordum ama bedenimde yarattığı etki ile kıvranıyordum. Dilini tenimin en derininde hissediyordum. Arzum giderek artıyordu. Parmakları klitorisimle oynaşırken içimdeki inlemeleri kontrol edemez hale gelmiştim. Doğum yapan kadınlar gibi yarım yarım konuşarak içime tamamen girmesini istedim. Aslan beni duymuyordu. O kadar uzun sürdü ki yalvarmaya başlamıştım.
—Lütfen lütfen lütfen gel..
Dudaklarını tenimden ayıran Aslan kan ter içinde kaldığı yorgandan başını çıkarıp derin nefes aldı. Kollarımı sardığım terli bedenini kendime doğru bastırarak içime yerleşmesini sağlamaya çalıştım. Aslan elleriyle bacaklarımı iyice gererek büyük bir keyifle sırılsıklam olmuş yerden içeriye doğru kaydı. Derin oh çekerken Aslan ellerini ellerime kenetledi. İçime girip çıkarken onun da en az benim kadar aç olduğunu farkettim. Normalde bu esnada inlemeyen Aslan bile inliyordu. Bu durum bana ekstra keyif vermişti ve iniltilerimizin birbirine karıştığı o gece de defalarca boşalarak bedenlerimizi ait olduğu yere teslim ettik. Sabaha karşı bitkin düşerek kolları arasına kıvrıldım. Sıcacık teniyle beni ısıtırken uyumuştum. Kısacık uykuma giydirilmiş rüyamda uçuyordum. Beyaz bir elbisem vardı ve gökyüzünden aşağı bakarak Aslan'ı arıyordum. Endişeli bir şekilde gözlerim yeryüzünü tararken boşlukta durmanın hissiyle cebelleşiyordum. Giderek yükseldi bedenim, artık onu bulamayacağımı anlayınca ismini haykırmaya başladım. Kocaman boşlukta Aslan ismi yankılandı. Bir- iki- üç derken arkadan belinden sarılan Aslan kulağıma fısıldadı.
—Beni yanlış yerde arıyorsun. Ben her zaman senin yanındayım.
Ona kavuşmuş olmanın mutluluğu ile kollarında kıvrıldım... Aralanan gözlerim onun uyuyan yüzünü gördü. Kapalı gözlerinde yanaklarına vuran kirpik gölgelerinden öptüm onu.
—Ben de her zaman senin yanındayım...
Ben gözlerimi tekrar kapattığımda Aslan'ın dudaklarında bir gülümseme vardı....

Nasıl oldu bölüm??? Lütfen beğenin ve yorum yapın.

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin