50.BÖLÜM

274 46 65
                                    

—Cansumm neyini anlamadın?
—Eylem bu plana Aslan onay vermez. Yok sen Murat'a yeşil ışık yakacaksında sonra istanbulda başka biriyle görüştüğünü ima edeceksin. Oda senden vazgeçecek.
—Daha iyisi varsa sen bul o zaman. Aslan'la olmak istiyorum.
—Kendini kirletme, sadakatsiz görünme. Aslan'ın akrabası sonuçta. Sen iyi kız olmaya devam et. Kirlenen o olsun.
—Anlamadım?
—Valla yeşil ışık mı yakarsın yoksa turuncumu bilmem. Ama onun teklifinin hala geçerli olduğunu duyman gerekiyor. Aslan'ın başka kızla görüşüyor oluşu seni derinden sarstığı için Murat'ın samimiyeti hoşuna gitmiş olabilir mesela. Amaaa sonra ne farkedeceksin?
—Ne?
—Murat Abiciğin başka kızlarla da takıldığını. Ve hayal kırıklığına uğrayacaksın. Sözde(!)
—Hadi benim yolundan çekildi, bizim yolumuzdan çekilmesi için yeterli mi?
—Önemli olan babana bir şey dememesi. Sizin farklı hayatlarda olduğunuzu bildiği için takipsizlikle unutur gider.
—Gizliliğimiz devam edecek yani.
—Etmiyor mu zaten? Murat olmasa da gizlisiniz. Eylem önünde 5 ay kaldı. 5 ay sonra Barış gelecek! Ne olacaksa olsun artık.
—Tamam. Onla olacak kız gerek?
Cansu'nun bir anda gözleri parladı. Heyecanladı:
—Eyleeemmm... O kız! Şu Yaman'ların şirketindeki. Sözde Aslan'la görüşüyor olan. O kız yanaşacak Murat'a. Böylece bir taşla iki kuş.  Seninle bunu başaramamış olsada Aslan'ın da canını yaktığını düşünecek. Bu duruma üzülen Aslan buralardan bir süre uzaklaşmak isteyecek ve seninle İstanbul'a gelecek. Murat seni takip etmeyi bıraktığı için burada olduğunu sanacak.
—Ya takip ederse?
—En fazla arar. Sen de açmazsın.
—Şu uğraştığım şeye bak. Öfff yani.. Ama evet benimkinden daha mantıklı. O kız kabul eder mi?
—O iş Aslan'a düşüyor.
—Nedenmiş o? Neden sen konuşmuyorsun? Aslan'ın onunla muhattap olması mı gerekiyor?
—Benim böyle bir istekte bulunacak samimiyetim yok. Ayrıca bu olayda biraz kel alakayım! Aslan rica ederse kabul eder. Malum ona olan hisleri falan var.
Cansu konuşurken beni kızdırmak için gıcık gıcık gülümsüyordu. Ve bunu başarıyordu.
—Kendi ilişkim için başka birisinin daha duygularıyla oynamak istemiyorum.
—Kızı kandırmayacaksınız. Olanı anlatacaksınız. Kabul etmeye de bilir? Sadece, edeceğini düşünüyorum.
—Aslan kabul eder mi bu planı?
—Ayyy Eylem fenalık geçirttin bize burda. Kızım da içerde kımıl kımıl oldu. Onu da sen ikna edeceksin. Benden bu kadar.
—Yerim senin kızını. İsim bulamadınız mı hala?
—Var bir şeyler aklımızda. Ama net değil. Neyse çıkışta Aslan'la mı görüşeceksin.
—Evet ama öncesinde telafi dersim var. Şu girmediğim ders var ya.
—Ahh canım yazık. Sana şimdiden iyi dersler.
—Geç dalganı bakalım.
Telafi dersi sonrasında Aslan'a eşsiz planı nasıl anlatmalıyım diye içimde prova yapıyordum. Nasıl kabul ettirebilirim. Etmezse ne yapsam ne desem. Plan işe yarar mı bilmem ama en azından bir kaybımız olmazdı. Bu saçma durumdan biran önce kurtulmak istiyorum. Asıl amacımızdan uzaklaşıyorduk ve zaman daraldıkça bunalıyordum. Öyle ya da böyle kabul etmek zorundaydı. Ancak beklenmedik bir durum gerçekleşti. Ders sonrası tüm eşyamı toparladım Aslan'a gitmek üzere kurs binasından bir çıktım karşımda Ezgi ve Esma Ablam. Şaşkın halde bakakaldım. Kekeler gibi konuştum:
—Hayırdır?
          Yine ne olmuştu? Aklımdan ışık hızında geçen seçeneklerin her biri diğerinden daha kötüydü. Buna bağlı olarak kendimce geliştirdiğim çözüm yollarının da hepsi berbattı. Ciddi anlamda paniklemiştim. En ağır basan seçenek planı boşa yaptığım, Murat'ın bizi harcadığı oldu. Aldığım cevapsa
—Alışveriş için geldik?
—Ne alışverişi?
—Gelinlik Eylem. 6 ay sonra ben evlenmiyorum. Ne bu rahatlık bilmem. Bir gezelim bakalım da diktirir misin, hazır mı alırsın onu anlayalım?
          Esma Ablam'ın verdiği cevapla rahatlasam mı daha mı çok gerilip üzülsem bilemedim. Onlar önde ben arkada ilerlerken, beni bekleyen Aslan'a mesaj attım
—Görüşme iptal, Esma Ablam ve Ezgi geldi.
—Ben de evde seni bekliyordum.
—Hadi ya. Bugün onları ekme şansım yok. Yarına ya kısmet. Planımı da anlatacaktım. Tüh yaaa..
—Bana tek bir cümle etmeden sakın bir saçmalık yapma.
          Mağazalardan birine girdik. Esma ablam öldürücü bakışlarını attı
—Bırak artık şunu!
—Tamam yaa.
         Hızlıca son mesajımı daa yazdım.
—Merak etme. Sonra görüşürüz.
          Başımı kaldırdığımda herkes bana bakıyordu. Bende sorgulayan bakışlarımı onlara attım.
—Eylem bir cevap bekliyoruz.
—Soru neydi?
—Aklında var olan model?
—Ne modeli, aklımda hiçbir şey yok.
—Nasıl yani hiç gelinliğini hayal etmedin mi?
—Hayır.
Ezgi gülmeye başladı.
—Bir sevgilim yok ama ben bile hayal ettim. Sen nişanlısın ve bunu hiç düşünmedin çok ilginç?
—Düşünsem ne değişirdi acaba? Kesin kabul görmezdi.
            Satıcı kız araya girdi.
—Öyleyse farklı bir kaç model denetelim ve bir fikir oluşturalım. Modeller üzerinde dilediğiniz değişikliği yapabilirsiniz.
            Kız beni alıp bir duvarı tamamen ayna olan oda büyüklüğünde bir kabine soktu. "Siz üzerinizdekileri çıkarın ben farklı tarzda gelinlikleri getireyim" dedi. Ben soyunmaya başladım sütyen ve alttan kotumla kaldım. Kızcağız zorla taşıdığı gelinliği getirip askıya astı.
—Yalnız sütyen ve kotunuzu da çıkarmanız gerek.
—Altı üstü deneme yapacağız gerek var mı o kadarına?
—Üzerinizde daha iyi duracaktır.
Ben kıza nasıl yani beni o halimle görecekmisiniz bakışları atıp tedirgin bir şekilde sütyen kopçama doğru ellerimi götürdüm. Kız bende ki endişeyi anlayı gülümsedi
—Merak etmeyin tüm müşterilerimiz bu şekilde muamele gördü. Yani çekinmenize gerek yok, ilk gördüğüm göğüs sizinki olmayacak.
—Sağolun gerçekten içimi rahatlattınız.
Gözlerimi devirdim ve çaresiz çıkardım. Aklımdan geçen saçma sapan durumları susturamıyordum. "Aslan'a açarken hiç çekinmiyorsun da aynısı kendisinde olan bir kızdan çekiniyorsun, garip!" Tabiki ellerimle kapattım kız da sağolsun görme meraklısı gibi davranmadı ve hızlı bir şekilde gelinliği üzerime geçirdi. Beni aynaya döndürdü ve arkamı kapatamadı, unuttuğu clipsleri almak için kabinden çıktı. Aynada gördüğüm Gelin Eylem ile başbaşa kaldım. Straplez gelinlik düşmesin diye bir elimle göğsümden sarıldım diğer elimle gayri ihtiyari topladığım saçlarımı açıp çıplak omuzlarıma döktüm. İlk gelinlik deneyimimde ne hissetmem gerektiğine karar veremedim. Sanıyorum kızları duygulandıran şey bu elbise değil, bu elbiseyi giydiği zaman sevdiği adamın gözlerinde göreceği kendi görüntüleri. Peki beni bu elbisenin içinde kim görecek? İster istemez o anı hayal etmeye çalıştım. Barış'ın abartılmış tepkilerinin aksine sade bir gülüşle Aslan'ın görmesini isterdim. Kömür karası gözlerini iyice kararttığı siyah takımının içinde. Birlikte yapacağımız o dans. Düğün gününü geç şimdi bile yanımda olsun isterdim. Eğlenerek beraber seçsek. Bu çok açık diyerek bana kızsa. Ben de sırf onu sinirlendirmek için daha fazla açsam. En düğmeli gelinliği seçip ilk gecemizde tek tek açtırarak onu çıldırtsam. "Gördün mü bak bu sütyen kopçasına benzemiyor" diye de laf soksam. Bana gıcık olurken yüzünün alacağı şekli düşünürken kendi kendime gülümsüyordum. Barış'a kirli ruhumla beyaz bir gelinlik sunmaktansa, tüm masumiyetimle Aslan'a ait kalsam. Saniyeler önce gülümseyen yüzüm şimdi asılmıştı. Ne yapıyorum burada ben? Aynada hayaller kuracağıma, bu gereksiz şeyler için vakit harcayacağıma biran önce geleceğimi netleştirmeliyim.
          Kız elindeki clipslerle yanıma geldi ve gelinliği iyice gererek sıkıştırmaya başladı.
—Canınızı mı yakıyorum?
—Yoo, hayır.
—Yüzünüz asıkta. Beğenmediz sanırım?
—Yüzüm o kadar belli oluyor mu?
—Açıkçası geldiğinizden beri öyle, sanki zorla evleniyor gibisiniz.
          Kızcağız bunu söylerken gülümsüyordu.
—Evet öyle, zorla evlendiriliyorum. Sevmediğim birisiyle. O kapının önündeki zebaniler yüzünden. Aslında sevdiğim bambaşka. Ancak annem beni ona vermiyor.
Gayet ciddi ama dalgın bir ifadeyle konuşurken kız kahkaha atmaya başladı.
—Gerçekten çok şakacısınız.
Yamuk bir gülüş yerleştirdim yüzüme ve aynaya bakmaya devam ettim.
—Evet ama şaka yapan ben değilim hayat! Bak mesela dışarıya çıkacağız söyleyecekleri ilk şey çok açık bu olmaz olacak. Güzel oldun veya sana yakışmadı değil. Bu çok açık! Başka yorum yok! Bu söylediğim çıkarsa anlattıklarımın şaka olup olmadığı üzerine tekrar düşün.
          Kıza göz kırptım ve perdeyi açtı. Ezgi ve Esma ablam şaşkınlıkla aynı anda ooooo çektiler. İlk konuşam Esma Ablam oldu.
—Hımm biraz açık değil mi?
          Kız başını yere eğerek dudaklarını ısırmaya başladı. Gülmekle ciddi kalmak arasında sıkışmıştı. Destekleyici konuşma Ezgi den geldi.
—Evet bence de fazla açık. Göğsü falan.
Bu kez kız konuştu.
—Açıklığına takılmayın, onlar isterseniz dilediğiniz ölçüde kapanabilir.
—Kapanırsa nasıl olur bilemedim. Beğenmedim. Başka deneyelim.
          Ben hiç sesimi çıkarmadım. Arkamı dönüp kabine girdim. Kız gelinliğin eteklerini tutarak benimle içeriye girdi. Arkamı çözerken konuştu:
—O zaman neden evleniyorsunuz? Pek öyle baskı altındaymışsınız gibi bir görüntü yok.
—Baban bir kez seni hayal kırıklığına uğratsa artık babam değil diyebilir misin? Diyemezsin.. Kalbin kırılır ama yine de seversin. Ben de seviyorum. Kalbim kırılıyor ama ailemi seviyorum. Çok aptalca.
          Yeni gelinliği üzerime geçirirken cevap verdi.
—Evlenip ayrı bir kapı olduğunda yanında ne çok sevdiğin annen, ne de hayal kırıklığı yaşatan baban oluyor. Hepsi sana el oluyorlar. Sana gelmek istediklerinde kapını çalacaklar ve sen izin verirsen içeriye girecekler. O evde bir ömür sana yar olacak kişiyle kalacaksın.
          Ben nefesimi içime çekerek karnımı biraz daha içeri aldığımda kızcağız biraz daha sıktı gelinliği ve konuşmasını son cümle ile tamamladı.
—Yani demem o ki ömrünü geçireceğin Yar'i seçerken el olacak kişilere duyduğun duyguları bir kenara bırak. Ailene anlık mutluluk yaşatacaksın diye bir ömür mutsuz olmaya değmez.
          İkimizde aynaya ama birbirimizin gözüne bakıyorduk. Doğru söze verilecek cevap yoktu. Şimdi buradan çıkıp gitsem evde beni bekleyen Aslan'a sarılsam. Sonra? Hep bu sonralar beni mahvediyor. Hep sonunu düşünmeler. Sabret dedi Aslan, sabret. Ben de sabrediyorum. Kalın askıları olan belinde ve etek uçlarında incileri olan. Sade bir gelinlikti üzerimdeki. Ve "Esma Ablamın değişiyle gelin bu kadar sade olmamalı, ama çok da göze batmamalı." Yani bunuda beğenmedi. Ardından giydiğim diğer gelinlikleri de beğenmeyeceği gibi. Bir aşırı kabarık, biri fazla sönük, biri abartılı öteki sade, birinin sırtı, diğerinin göğsü açık... Kızcağız giydirmekten, ben giyinmekten yorulmuştum. Son cümlesinden beri hiç konuşmuyorduk. En son getirdiği orta kabarıklığı olan, tülden yapılmış kalın askıları ile göğsündeki açıklığı kapatan, sırtı kapalı, etek uçlarındaki güpürlerle zenginleştirilmiş gelinlik ile gerçekten güzel olmuştum. Perdeyi açmadan kıza baktım
—Bir dakika açma.
Kız bana baktı bir sorun var galiba der gibi.
—Ben ömürlük mutluluğun peşinden giderim de ardımda ah ederek bir ömür beni anacak bir el bırakmak istemiyorum. Bu seçenek zaten cepte. Ama ben sabretmeyi seçiyorum. Her şey rızalı olsun diye, anne baba duasını alayım diye. Mutluluğumu kapımın dışındakilere anlatabileyim diye.
          Nedense konuşurken boğazım düğümlenmişti. Sonra cümlemde gözümden bir damla aktı ve anında sildim. Kız bana yaklaştı.
—Acın yüzünden o kadar net okunuyor ki. Ya da ben çok mutlu gelinler gördüğüm için bunu anlıyorum. Dilerim sabrettiğin gibi olur her şey.
—Dilerim senin gördüğün bu acıyı ailem de görür.
          Derin bir nefes aldım. Zoraki bir gülümseme yerleştirdim.
—Hadi açabilirsin perdeyi.
          Kız da aynı gülümseme ile karşılık verdi ve son perde açıldı. Ablam ve Ezgi de gülümsemeye başladı. Şimdi gelinliği biçimlendirmeye çalıştılar. Orası şöyle burası böyle olabilir diye küçük değişiklikler sundular. Ama bu gelinliğe iki saatin sonunda karar verdiler. Kız da içeriye gidip aldığı bir duvakla yanıma geldi ve bir taç yardımıyla saçıma iliştirdi.
—İşte şimdi tamamlandı.
          Ayna'da aksime baktım. Gözlerimdeki Aslan'ı buldum. Onunla gülüştüm. Belimden beni sıkıca sarıp ayaklarımı yerden keserek kumsalda döndüğümüzü hayal ettim. Eteklerim ve saçlarım uçuşurken sevinç kahkahaları atıyordum. Durup ayaklarım yere bastığında dönen başımı kontrol edebilmek için kollarımı doladığım boynunu kendime çekip dudaklarına değdim. Ruhum ruhuna eş ve sen güzel gözlü adam bir ömür beni çekmeye mahkumsun.
—Hanımefendi çıkaralım mı artık?
          Sırıtarak daldığım hayal dünyasından beni çıkardı.
—Evet lütfen.
—Provalara gelirken uygun çamaşır ve ayakkabı alırsınız. Daha net ölçülerle çalışmış oluruz. Şimdiden hayırlı olsun.
—Teşekkür ederim.
         Gelinlikçiden çıktığımızda ben sessizliğimi korurken Ezgi ve Ablam yorumlarına devam ediyordu. Giydiğim tüm gelinlikler bu şu o olurken karar verilen bizim gelinliğimiz olmuştu. 'Bizim' ! Gerçekten onu giyecek olan bendim ama o bizimdi.
           Eve gelip hep birlikte yemek yedik. Tabi ki anneme seçilen gelinlik ayrıntılı şekilde anlatılıyordu. Annem heyecanla dinliyordu. Ben dalgın bir halde dinliyordum anlatılanları. Konuşmanın arasında annem
—Elbette güzel olacak, benim kızım çok güzel çünkü. Dedi ve bana gerçekten gülümsedi. O gülümseyişin verdiği enerjiyi hissettim. İçimde oluşan garip mutluluğa öyle acıdım ki. Annemden gelecek en küçük sevgi kırıntısına ne kadar aç olduğumu farketmemi sağladı. Bir gidip bir gelen o yutkunamama sebebi yine boğazıma yerleşti. Gözlerimi kırpmaya korkarak oturuyordum. Ancak burnumun direği sızlayınca kalkmam gerektiğini düşündüm ve çayıma elimin tersiyle çarparak devirdim. Birazı bacağımı yakarken biranda herkes ayaklanmıştı.
—Yok bir şey yok, çok yanmadım diyerek oradan uzaklaştım. Odama çıkıp üzerimdekinden kurtuldum ve haşlanan bacağıma banyoda su tuttum. Soğuk suyun tenime değmesiyle gözlerimden sıcak damlalar akmaya başladı. Canım çok acıyordu, ama bacağım değil. İçim... En derinim... Üzerime bol bir eşofman geçirip toparlanmış halimle aşağı indim. Merdivenden konuşmalar duyuluyordu.
—Bir garip değil mi Eylem, canı sıkkın gibi?
—İlk kez gelinlik giyen her kız böyle olur, tabi Barış da yok ya burada. Ondandır.
           Merdiven trabzanına tutunarak dişlerimi sıktım. İçimi nasıl da güzel görüyorlar ama! Ne olur sanki kapımdaki el değil de evimdeki ailem olsalar... Her şeyi yine içimd attım maskemi taktım ve gecemi gülümseyerek tamamladım.
           Ertesi gün Cansu heyecanla beni bekliyordu. Aslan'ın planımızı nasıl karşıladığını bilmek istiyordu. Ama yerine seçilen gelinliği anlattım.
—Yani gelinliğini bile sen seçmedin öyle mi?
—Aksini hiç düşünmemiştim ki.
—Ailen araştırmalık demişmiydim?
—Evet.
           İkimizde gülüyorduk ağlanacak halime.
—Aslan'a ne zaman anlatacağım bilmiyorum. Zaman da ilerliyor.
—Bugün anlatacaksın. Son saatler artık etüt. Malum iki hafta sonra sınav var.
—Oha! Oda mı iki hafta sonra? Kızım ne mübarek haftaymış o? Yuh yaaa..
          Cansu kahkahalarla gülüyordu. Güldükçe karnını tutuyor derin nefes almaya çalışıyordu.
—Tamam şaka yaptım haftaya pazar günü. Ama etütler gerçek. Girmesen de olur. Seni idare eder, notları veririm.
—Ya sen ne güzel haberler veriyorsun. Bence kızının adını Melek koy sana öylesi yakışır.
—Hastayken hemşirelere beyaz melek derdik. Ölmek istemediğim için görmek istediğim tek melek siz olun demiştim bir tanesine o da bana demişti ki "asıl melek senin tertemiz kanından, senin güzel kalbimden olacak ve onu görmeye doyamayacaksın" şuan bunu hatırlattın. Melek ismini listeme ekliyorum canım.
—Güzel demiş...
           Kurstan sonra uça uça Aslan'ın beni beklediği kafemize gittim. Keyifle karşısına yerleştim.
—Eee tavla mı oynayacağız?
—Oynarız istersen ama önce anlat.
—Haa şu mesele.
          Kafe çalışanı gelip siparişlerimizi aldı. Bende ardından hemen başladım.
—Şimdi ben Murat abiye yeşil ışık yakacağım.
—Olmaz!
—Ya bir dur.
—Tamam Eylem devam etmene gerek yok. Baştan belli kötü bir plan.
—Aşkım lütfen tamamlamama izin ver. İki hafta sonra sorunsuz istanbul'a gidelim istiyorum.
—Ben gelmeyeceğimi söyledim Eylem.
—Ben de gelmeni istiyorum o yüzden işte dinle şunu.
          İçeceklerimiz geldi. Konuşma bölündü. Aslan da bu sürede düşünme imkanı buldu.
—Tamam anlat.
—Yeşil ışık dediysem sevgili olacağım onla demedim. Sadece teklifinin mantıklı olduğunu düşündüğümü bilecek. Sonuçta sen hayatımda yoksun ve senin hayatında birisi var bu durum beni kahrediyormuş gibi yapacağım. Oda kendini bu duruma kaptıracak. Sonra sen o kızla konuşacaksın. O kız da Murat Abi'ye bir sebepten yanaşacak. Kanı bozuk bu durumuda kendince fırsata çevirecek sırf seni üzmek için. Sonra bu durumu ben öğreneceğim bana böyle teklif eden birinin başka kızla birlikte olması beni üzecek ve tamamen bağım kopacak. Yeni kız kardaşınla birlikte olması seni de kahredecek ve ortalıktan kaybolacaksın. Oda yaptığı utançla kalacak! Nasıl?
—Dinledim ve olmaz.
Hayal kırıklığına uğramıştım.
—Neden ?
—Onun ne yapacağını bilmeden öyle yapacak böyle yapacak diyorsun. Ya yapmazsa, sana inanmazsa, o kıza yaklaşmazsa, sonrasında yine de bizi rahat bırakmazsa?
—Bunlar işin riskli yerleri.
—Risk dediğin şey bir tane olursa göze alırsın. Bunda varsayımdan başka bir şey yok.
—Cansu'yla planlarken çok mantıklı gelmişti. Hala geliyor.
—Siz ikiniz bir süre film izlemeyin bence.
—Onu kendi silahıyla vuracağız. Başka bir yol yok. Lütfen Aslan yaa. Ne kaybederiz?
—Birbirimizi! Üstelik tamamen!
—Ben teklifini kabul etmiş olacağım ama kendi iradesizliği yüzünden beni kaybetmiş olcak. Böylece yüzü kalmaz bana yaklaşmaya.
—Adam kuzeninin sevgilisine yan gözle bakmış sen yüzü kalmaz diyorsun. Zaten yüzsüz o!
—İşi yokuşa sürüyorsun. Ne yapacağız başka. Asıl sorunlarımız dururken bu saçma sapan şeyle uğraşmak çok canımı sıkıyor. Zaman akıyor avuçlarımızdan...
—Off Eylem. Tamam düşünmeme izin ver. Onay vermeden başlama sakın.
—Tamam kumandanım. Tavla?
—Nesine?
        Aslan bana hınzırca bir bakış attı. Benden beklediği cevap gözlerinden açıkça görünüyordu. Aynı şekilde gülümsedim.
—Hiç heveslenme. İstanbul'a gidene kadar bana dokunamazsın. Ben kazanırsam bu planı uygulamaya sokacağız. Sen kazanırsan sana bırakacağım.
—Kendine başka planlar düşünmeye başla.
            Gülümsedim, onun özgüvenli hallerine bayılıyorum. Çünkü altı boş olmuyordu. Henüz onu yendiğim olmamıştı. Neyime güvenerek böyle meydan okuduğumu bilmiyorum. Ama yenilmenin en tatlı halini bir tek onunla yaşıyorum.
           Oyun başladığında ilk eli çok hızlı şekilde kaybetmiştim. Aslan kahkahalar atarak
—Güzelim emin misin oynamak istediğine?
—Evet eminim, bu benim oyuna adapte olma şeklimdi. Sen şimdi görürsün.
            Gözlerimi de kısarak kendimi gaza getirmeye çalışıyordum. Neyse ki başarılı oldum ve ardından gelen 3 eli ben aldım. Skor 3-1 olunca keyfim yerine gelmişti. Aslan oyuna kendini kaptırmış sessiz ve ciddi bir şekilde oynuyordu. Bense kazanmanın verdiği keyifle kabadayılar gibi mahalle ağzıyla konuşup duruyordum.
—Heyt be anamda mı tavlacıydı.
—Bak bak bak hooppp gördün müüü 6-6. Zar böyle atılır işte yavrum.
—Hadi bakalım topukla...Kaç kaç kaç. Sana da kaçmalar yakışır zaten.
—Aaaa gördün mü bak okullar tatil. Şimdi sana yol açana kadar sıranı bekle.
—Fazla oynadın yemezler, çek o taşları geri bakalım.
—Veee 5-3 al sana bir kapı daha.
          Son oyunda Aslan mars olunca sandığı katlayıp koltuk altına soktum.
—Hadi koçum öğren de gel.
          Aslan inanamayan gözlerle bana bakıyordu.
—Eylem içinde yaşayan çingeneyi gördüm. Nasıl şirret, nasıl iticiii..
          Konuşurken iğrenir gibi suratını da buruşturuyordu. Ben gülmekten masaya yatıyordum.
—Dur yaa ilk kez seni yenmişim bunun keyfini sürmeyeyim mi?
—Şu oyunu seninle ilk oynadığımızda yenseydin kesin bu ilişkinin devamı gelmezdi. Bu ne bee..
—Hadi hadiii yenildin yaa hazmedemiyorsun. İddiayı kazandım. Yarın plana start veriyoruz.
          Aslan'ın biranda yüzü ciddileşti.
—An da kalsak, hiç dertleri araya sokmasak?
—Tüm sıkıntıları çözsek de o anları rahatça yaşasak?
          Uzanıp elini tuttum. Eğilip gözlerinin içine baktım.
—Yorulduğunu biliyorum. Özellikle son olay seni baya yıprattı farkındayım. Sen biraz dinlen, bana bırak olur mu?
—Olmaz birlikte yapacağız her adımı bileceğim. En küçük ayrıntıyı da.
—O zaman yenilmek yok, bana yaslan ve ayaklan.
—Daha yenilir miyim, bir bit bit ötüyorsun.
          Şimdi yeniden gülmeye başladık. Dünyanın en huzurlu anındaydım. O çok sevdiğim adamla keyifli kahkahalar atmak, onun gülümsemesinin sebebi olmak. O kısılan gözlerinden çıkan ışıkta kaybolmak, öyle güzel ki tamam diyorum bu kadar yaşadığım yeter. Aslan'ı ayrı, gülüşünü apayrı seviyorum. Her gülümsemesinde buluştuğumuz ilk gün kucağıma konan o papatyaları topluyorum. Ben ona aydınlık bir gelecek sunamıyorum, geniş kapılar açıp hadi girelim diyemiyorum. En fazla gülümser benimleyken. Benimleyse gülümsemek de güzeldir. Benimleyse gülmek için sebep çoktur. Benimleyse ilk kırışan yeri yanakları olacaktır. Benimleyse eğer biliyorum ki ölürken bile gülümseyecektir...

Gelinlik seçimini nasıl buldunuz?
Yeni bölüm planlarla gelecek. Bakalım evdeki hesap çarşıya uyacak mı?
Beğeni ve yorumlarınızı unutmayınız.
İyi okumalar ☺️☺️☺️

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin