8. BÖLÜM

846 96 35
                                    

Yatmasına yattım da uyuyabildim mi? Kafam karma karışık. Benden cevap alamayan Barış yine mesaj attı. Bir yanım tepele şunu derken diğer yanım yapma Eylem yılların birikmişliği var bu kadar katı olma diyor. İki yanımı birleştirip yanıtlamaya karar verdim. Dikkatli ve özenli bir cevap vermeliydim ama ne?

--Barışcım, düşüncelerimin yoğunluğuna inanmak istiyorsan inan tabiî ki çünkü öyle, ama gidişat sonucun da çok farklı olmayacağını gösteriyor. Daha doğru bir karar verebilmem için aramalarına bir son vermelisin. Beni anlayabileceğini umuyorum... Uyumak üzere yattım, iyi geceler.

          Daha ne kadar sevecen olabilirim ki? Mesajımın neresini çekip bana geri ileteceği açık iyisi mi kapat telefonu yat. Oohhh... Sıkıntıları yeni günle başlatmak iyi. Bugün daha fazlasına gerek yok.

          Uyumaya çalıştıkça gözümün önüne Aslan ile yaptığım konuşma geliyor. Tam bir ergen gibi davrandım resmen. Ama sevgilisi yokmuş :) Allah Allah... Yakışıklı çocuk aslında. Gerçi beni kandırmış da olabilir. Eski masum Aslan mı bakayım? Ooff neyse ne Eylem sni ne ilgilendiriyor. Saçma sapan şeyler düşünüp kendini ne diye yorarsın. Gözlerim kapanıyor zaten...

          Yine o acımasız alarm. Merhaba Salı günü. Nasılsın, ben yine geç yatmışlığın pişmanlığındayım. 5 dakika daha diyip 5 saat uyuyasım var. Ağır aksak adımlarla gardırobuma gidip bir süre bakıştık. Sonra başımı balkona çevirdim ve yağmur yağdığını gördüm. Ezgi doğru diyor kışlık giysiler raflarda yerini almalı. Biraz kışlıkları karıştırdıktan sonra krem rengi kazağımla kahverengi pantolonumu giydim. Saçlarımı şekillendirdim. Çantamı ve yağmurluğumu alıp mutfağa indim. Çabucak tost yaptım be birkaç kahvaltılık atıştırdım. Dışarı çıkıp durağa doğru yürürken telefonumu açtım. Ama enteresandır geceki mesajıma bir yanıt gelmemiş. Ne yalan söyleyeyim şaşırdım. Ancak sevindim de, demek ki açıklayıcı olmuş.

          Servise bindim. Sena hocaya selam verecekken uyuduğunu gördüm ben de kendi halime döndüm. Bir süre kitap okumaya çalıştım ancak ikinci yaprağını okuyamadan uyuyakaldım. Köye vardığımda açtım gözümü ikinci kez yatağımdan çıkıyor gibiyim. Zor geliyor yeminle. Arabadan iner inmez yüzüme vuran köyün soğuk havası anında ayılttı beni.

          Gün benim için şimdi başlıyor. Ve gayet enerjik başladım. Bugün üzülmemeye, düşünmemeye karar verdim. Hatta okuldan sonra keyifli bir şeyler yapsam. Öğle saatine kadar tüm enerjimi çocuklara verdim. Yemek yemek için sınıftan çıktığımda nöbetçi öğrenci yanıma geldi.

--Hocam birisi sizi görmek istiyor dedi.

         Tamam dedim. Velilerden birisidir kesin. Gerçi köy okuluna veli çok sık gelmez. Toplantılara bile zorla bir iki kişi katılır. Şimdi böyle ortadan geldiğine göre önemli bir şey olmalı.

          Bahçeye çıktığımda dondum kaldım. Bakışlarım önce boş boş idi, sonra soran gözlerle baktım, ardından cevaba bile ihtiyaç duymadan kızgın bakışlar attım.

          Ellerinde güllerle Barış kapıma gelmişti. Neydi bu şimdi? Geceki mesajımı cevapsız bırakınca bir şeyleri anladı sanıyordum ama epey yanlış anlamış anlaşılan. Kızgın bakışlarım hiç değişmeden yanına gittim. Ne hoş geldin ne selam vermek ilk cümlem:

--Neden geldin?

--Seni görmek için, hem okuluna bir hayırlı olsuna da gelmemiştim.

--Hayırlı olsun demek için doğru zamanı seçtiğine emin misin?

--Daha iyisi olamazdı.

Bir de sırıtıyor yaa. Benim gözlerimden alevler fışkırıyor!

--Neden beni zor durumda bırakıp üzüyorsun?

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin