48.BÖLÜM (+18)

411 47 37
                                    

Barış'ın evine gelmiştim. Ama ikimizin amacıda başkaydı. Ben onunkini biliyordum da o benimkinin kendisiyle aynı olduğunu zannediyordu. Şimdi buradan hangi bahaneyle dönecektim bilmiyorum. Kapıdan içeriye girer girmez konuşmama fırsat tanımadan kolumdan çekip dudaklarıma yapıştı. Neye uğradığımı şaşırarak göğsünden ittim
—Sakin ol!
          Bana yaklaşıp belimden sarıldı. Yüzünü getirebileceği en yakınıma getirdi.
—Eve hiç gitmesen mi?
—Annem zaman belirtmedi diye bu kadar cesaretlenmenin anlamı yok. Kesin uyumamış bekliyordur. Bence vakit kaybetmeden gitsem daha iyi olur.
           Elleri belimden kalçalarıma kaydı.
—Tamam bir saat sonra?
—Barış, yarın yola gideceksin. Bence hiç böyle bir şeye kalkışmayalım. Döndükten sonra zaten düğüne bişe kalmıyor. Sonrası hep bizim.
          Barış dudaklarını yerleştirdiği boynumda beni hiç duymuyor gibiydi. Dişlerimi sıka sıka put gibi duruyordum. Elini kalçamdan çekti bileğimden tuttu ve odasına doğru çekiştirdi. Yüzüme yerleştirdiğim en isteksiz duruşla ayaklarımı süre süre ilerledim. Barış engellenemeyecek kadar istekliydi. Beni yatağa oturtup kendi bluzunu çıkardı. Ardından benim bluzumu çıkardı. Atletini çıkardı. Ve atletimi çıkardı. Karşısında sütyenle kalmıştım. Dudaklarını direk göğsüme yönlendirdi. O kadar uzun zamandır onu engelliyordum ki bu kez önü alınamaz bir şekilde arzuluydu. Aklım resmen durmuştu. Hiçbir bahanem mantıklı değildi. Pes ettim. Artık ne olacaksa olsun. Gözlerimi sıkıca yumdum ve şarkı söyleyen haliyle Aslan'ı düşünmeye başladım. Gülüşünü, duruşunu, tuvalette beni öpüşünü. Varlığının içimde yarattığı huzuru, onu özlemenin ruhumda açtığı boşluğun kısacık bir anla nasıl kapandığını. Onun sıcaklığını, bakışlarıyla beni sarıp sarmalamasını.
—Aaahh, ne yapıyorsun canımı acıttın.
          Üzerime baktığımda sütyenim çıkmıştı. Nasıl şevklenmişse göğüs ucumu ısırmış acıtmıştı.
—Özür dilerim, istemeden oldu.
—Tamam Barış bırak Allah aşkına. Kopartmaya mı niyetlendin.
—Aşkım bilerek yapmadım.
—Tamam yeter kalk, hadi gidelim.
           Hemen yataktan kalktım. Çamaşırlarımı giymeye başladım. Kendi yatağında bacakları yerde sırt üstü yatıyordu. Hala fazlasıyla istekliydi. Erkekliği kotunu zorluyordu.
—Yapma Eylem, bu mu senin zirve anlayışın?
—Bu mu senin sevişme anlayışın? Daha odaklanamam ben, hassas yerdir burası. Kesin kan toplayıp moraracak. Belki de kabuk bağlar. Off iz kalmasa bari.
          Elimden geldiğince abartmaya çalıştım. Sürekli göğsümü ovalayıp durdum. Bu işten yırtabilmenin en iyi noktası buydu. Atletimi giydim elimde bluzum içini dışına çeviriyordum. Telefonuma mesaj geldi. Bluzumu giydim ve telefonumu çantamdan çıkardım. Barış hala olduğu yerde kıpırdamadan yatıyordu. Gelen mesajı açtım hafifçe gülümsedim. Murat beni yanıltmamıştı, Aslan belliki ateş saçıyordu
—Eylem 10 dakika içinde o evden çıkmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim!
          Sonra başımı kaldırıp endişeli bir bakışla Barış'a baktım.
—Ezgi mesaj attı, babam beni sorup duruyormuş. Bu saat olmuş hala eve gitmedim diye söyleniyormuş. Hadi kıpırda artık. Ya da bir taksiye atlayıp ben gideyim.
           Barış yataktan hızla kalkıp yanıma geldi.
—Eylem en azından sadece beni rahatlatsan?
—Ne, nasıl?
Dudaklarıma masum bir öpücük kondurup
—Bununla.
          Dehşete kapılmıştım
—Hayır hayır hayır, yapamam. Hiç hoşlanmam. İğrenirim ben. Midem bulanır. Öğürürüm. Öyle şey mi olurmuş!
—Tamam, tamam, sakin ol demedim bir şey.
          Üzerini giymeye başladı. Ama yüzü bariz asılmıştı. İçimdeki gereksiz vicdan devreye girip "Yapma Eylem, adam zaten yarın gidecek, ne olur mutlu etsen", kalbim durur mu yapıştırdı "Git dediğinde gitseydi şimdiye kendini tatmin edecek birini çoktan bulmuştu" aslan kalbim benim. Evet Aslan kalbim!
           Barış'la evden çıktık. Gözlerim etrafı taradı nerede olabileceğine bakındım ama kimseyi göremedim. Birazdan bir mesaj daha geldi
—Önüne bak önüne! O evde geçirdiğin her dakikayı anlatacaksın bana!
          Aslan'ın köpürerek yazdığını bildiğim halde garip bir gülme hali geliyordu bana. Bu hissi bile özletmiş bana.
—Ne oldu Ezgi mi yine?
—Ee şey, geliyorum diye mesaj attım.
          Eve geldiğimde yarın alanda görüşürüz diyerek ayrıldım Barış'tan. Yüzü hala asıktı hayal ettiği geceyi yaşayamadı diye mi yoksa gidecek diye mi bilemiyorum. Çünkü düşünmek istemiyorum. Odama çıkıp yatağıma sırtüstü uzandım. Barış'ın aksine benim içimde garip bir mutluluk vardı. Mutluluğumun tel sebebi Aslan. Oysaki ortada hiçbir şey yoktu. Hala ayrıydık, hala tüm sıkıntılar bizimleydi. Ne olduğunu bilmediğim bir sürü şey vardı. Ama o bakış, o gülüş, o var ya O bambaşka..

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin