Deniz Kızı 48. Bölüm

150 8 23
                                    

Asu'dan;
Çok utanıyorum.

Metehan'ı gereksiz yere ne kadar çok terslediğimi düşündükçe kendimden utanıyorum.

Çocuk benim içsel problemlerim yüzünden azar yemek zorunda değildi!

O gece, korkudan 1 dakika bile uyuyamadım. Hayatıma girebilecek en güzel adamı, çocukluğumdan beri sevdiğim adamı kaybetmekten ölesiye korktum. Hoşlandığı biri varken ona aşık olduğumu söylemek de nereden çıkmıştı? Ah aptal kafam, ah!

Annemle babam, biz lise 2'ye geçtiğimiz yıl ayrılmışlardı. Anlaşamıyorlardı, zorlamanın alemi yoktu. Bu kararın doğru olduğunu biliyordum, sürekli kavga halinde olmaları bize daha kötü etki edecekti. Huzursuz evler korkunçtur. Bize kavgalarını yansıtmamışlardı pek, buna rağmen o zamanlar kendimi berbat hissederdim. Evinde her daim kavga olanlara Allah'tan güç dilerdim.
Onlar ayrılır ayrılmaz annemle ben Bursa'ya taşındık. Annem memleketine gitmek istemişti. Mahkemeden önce bize sormuşlardı.
"Annenizle Bursa'ya mı gitmek istersiniz, babanızla İstanbul'da kalmak mı istersiniz?"

Bizim isteğimize göre velayet isteyeceklerdi. Bu süreçte kendilerinden çok bizi düşündüler.

Ama ben, yine de kötü etkilendim.

Bursa'da çok yalnızdım.

Yeni bir okula başlamak zorunda kaldım, arkadaş edinemedim. 1. Dönemin yarısında kayıt yaptırmak zorunda olduğumdan dolayı iğrenç bir okula gittim.

Metehan, Çetin ve Özge beni sürekli aradılar ama burada değillerdi işte.
Zaten Metehan'la Aslı o dönem ayrılmışlardı. Belki artık beni sever düşüncesi vardı kafamda İstanbul'da.
Bursa'da bu ümidim de sıfırlanmıştı. Aynı apartmanın içindeyken sevmeyen çocuk, farklı şehirlerdeyken mi sevecekti beni?

Hepsi üst üste geldi. Derslerim kötüleşti, sigaraya başladım, dış görünüşüme hiç önemsemiyordum, garip insanlarla arkadaş olmaya başladım. Babamı, eski arkadaşlarımı, şu zamana kadar hiç ayrılmadığım ikizimi, sevdiğim çocuğu özledim. Eski Asu'yu özledim en çok. Eski hayatımı özledim.

Sorunlarımı sevdiklerimden uzak tutmaya çalıştım, beceremedim.
Annem fark etti, psikoloğa gittim. Babamla da konuşmuş, sonrasında babam beni aradı. İstersen buraya gel dedi, annemi yalnız bırakamadım. Düşünsenize, eşinizden ayılmışsınız, iki tane kızınız var ama yalnız yaşıyorsunuz.

İçim parçalandı, gidemedim.

Bir yanımı İstanbul'da bıraktım, almaya gidemedim.

Psikoloğa gitmek işe yaradı. Bana İstanbul'a gidersem daha mutlu olacağımı söyledi. Ona annemi yalnız bırakmak istemediğimi söyledim. Aslında beni toparlayan tek bir cümlesi oldu.
"Bu şekilde annene yardımcı olamazsın, aksine daha çok üzersin."

Haklıydı. Kendi sorunları yetmiyormuş gibi bir de aptal kızının kaprisleriyle uğraşıyordu.

Kendimi toplamaya karar verdiğim gece zırıl zırıl ağlarken telefonum çalmaya başladı.

Mavilerini Sevdiğim Arıyor...

"Alo?"

"Aaaaassuuuuu..."

Ahu'nun sesi. İçmişler, salaklar.

"Aaaa! Asu mu? Nerede?!"

Özge'nin sesi. Salak, oradayım zannetti.

"Buradayım kanka, görmüyor musun?"

Biraz eğlenmekten zarar gelmezdi.

"Yooo, haniiiii?"

"E yanındayım işte!"

Tek diye bir ses geldi.

"Telefonda kiii salaaaak."

Çetin çocuk sesi çıkartarak konuşuyordu.

"Eee, Metehan nerede, onun telefonundan aramışsınız."

"Meteeehaaan mıı? O kim be? Haaaağ! Mutfakta yaa o. Biz teleğfonunu çaldıık. Biraa getirecekti bize. Katya Meteee! Nerrede kaldıın?"

Kahkaha attım. Birbirine çarpan şişelerin sesleri geldi sonra.

"Şerrrrefe arkadaşşşlar!"

Galiba 'Katya Mete' biralarını getirmişti.

"Aaa, benim telefonum mu o? Kapatın hemen!"

"Metehan benim!"

"Asuu! Ben seni çok özlediiiim. Ama şu an özlemiyoruum."

Sarhoşlar doğruyu söylerdi. Ağlamak üzereyken kısık bir sesle sordum. Önce özlüyormuş, neden artık özlemiyor?
Hiç mi özlemiyor, azıcık da mı?

"Neden özlemiyorsun?"

"Çünkü Ahu'yla birbiriinize çoook benziyoorsunuuz, ve ben Ahu'yu çift görüyoruuuummm! Böylece seni de görmüş oluyoruuuuummm!"

Ağlarken kahkaha atmaya başladım. Beni özlüyor, beni özlüyor!

Biraz daha saçmalamalarını dinledikten sonra kapattım telefonu.

Sana aşık olmasa da seven bir çocuğa aşıksın, yanında annen var, baban seni çok seviyor, ikizin sık sık geliyor, uzakta olsa da sağlam dostların var. Daha ne istiyorsun kızım?

Psikoloğumun sözleri ve bu depoladığım moralle toparlandım. Önce edindiğim saçma arkadaşlarımla iletişimimi koparttım, güleryüzlü olmaya başladım, daha önce gözüme çarpmayan insanları buldum, onlarla yakın olmasam da arkadaş oldum.
Derslerime asıldım ve lise 3'te daha iyi bir okula naklimi aldırabildim.

Güzel giyinmeye başladım, saçlarımı kestirdim, alışveriş yaptım.

Tekrar eski Asu oldum. Bana o günlerden sadece sigara kaldı. Bununla gurur duymuyorum, havalı bir şey olmadığının da farkındayım.

Bursa'ya bu gelişlerinde belki Metehan'ı kendime aşık edebilirim diye düşünmüştüm. O kızdan da haberim yoktu. Kendimi çok hazırlamıştım. Orospu çocuğu Kaan ortaya yeniden çıktığında Metehan'a,
"Sana olan hislerimin konu Ahu olduğunda bir önemi yok. Anladın mı? Ayrıca biz arkadaş değil miyiz?" Derken şov yapmıyordum. Gerçekten o sırada düşünebildiğim tek şey Ahu'ydu. Bana o kızı anlatırken de aşık kimliğimi bırakıp dost kimliğimi geçirmiştim üzerime.

Ama aradan günler geçince o kızın varlığı kalbimi acıttı.

Bende olmayan ne vardı ki onda?

Ben Metehan'a aşık doğmuştum resmen. Benim kadar sevecek miydi onu?

Benden güzel miydi? Ben de güzeldim.

Acaba Ahu'ya benziyorum diye mi sevmiyor beni? Birimizi kardeşi gibi görünce otomatik olarak diğerini de mi aynı görüyor?

Çok mu zekiydi? Ben de zekiydim.

Ama kalbini bir türlü benim için attıramamıştım işte.

Onun kalbi benim için bir kere bile atmazken, benim kalbim Allah'ın her günü Metehan diye diye atıyordu.

Ama bu sefer, Aslı'da yaptığım hatayı Eftelya'da yapmayacaktım.

Hayatımın sonuna kadar ona aşık kalacaksam, hayatımın sonuna kadar da onun için savaşırdım, savaşırım.

Eveet! Nasıl buldunuz? Asu'yu tanımanız için uzuun bir bölüm yazdım ona. Şahsen ben Asu'yu çok seviyorum. Siz sevdiniz mi?

Deniz KızıWhere stories live. Discover now