▪️32▪️|Canavar

8.2K 532 2.1K
                                    




"Hoş geldin küçük kardeşim-"

"Bana şöyle hitap etme."

Rodolphus zindanın demirlerine yaklaşırken adım sesleri boşlukta yankılanmıştı. Çöktüğü pis zeminde Rabastan Lestrange'in gözleri sürekli onun üzerinde geziniyordu.

"Buraya nasıl girebildin?"

"Gümüş konseydeyim." Dedi Rodolphus usulca. Rabastan zorlukla ayağa kalktı.

"Bana yardım etmelisin." Dedi nefes nefese. "O sürtükler beni buraya kapattırdı ve Lord beni sorgulamazsa eğer direk infaz edecektir. Ona gidip şüphelenmesini sağlamak zorundasın. Anılarımı al."

Rabastan'ın hararetli konuşmasına karşın Rodolphus başını iki yana salladı. "Zindanın büyülendi. Buradan sana hiçbir büyü yapamam. Yoksa beni buraya sokarlar mı zannediyorsun?"

Rabastan buna karşılık öfkeyle güldü. "Zabini bu yüzden hafızamı silmeye gelmedi demek. Şimdi anlıyorum. Bunun yanlarına kalacağını zannediyorlar."

Rodolphus bir an durdu. İkisinin haline bakarken dayanamadan alayla gülmüştü. Rabastan'ın çaresizliği ona inanılmaz bir zevk yaşatıyordu. Bunu yapanın Sabina ve Granger olması ise işi daha da entresan hale getirmişti. "Neden gülüyorsun!"

Onun bağırmasına karşılık kendini usulca toparladı. Yüzündeki tebessüm solmamıştı. "Onlar yüzünden mi buradasın yani?"

"Zabini Granger kızına bir lanet attı. Sonrasında da ben yapmışım gibi gösterdiler."

Rodolphus derin bir nefes aldı buna karşılık.

"Seni Pedigree kızına karşı uyarmıştım-"

"Sikerim Pedigree kızını. Sinsi sürtükler bana oyun oynadı diyorum."

Rodolphus bu sefer kahkahasını içinde tutamamıştı. Alkollü olduğundandı belki de ama bütün bunlar ona komik gelmeye başlamıştı. Özellikle de masada şahit olduğu küçük manzaradan sonra.

"Karanlık Lord'un kadınına crucio atmakla suçlanıyorsun demek." dedi alayla.

Rabastan duyduklarıyla bir adım geri gitmişti. Sonrasında ise kaşları çatılırken yere tükürdü. "Tahmin etmiştim zaten. Tüm o sahneden."

"Sana yardım edebileceğim bir yol yok."

Rodolphus arkasını dönüp gidecekti ki Rabastan'ın demirlere yapışmasıyla durdu. "Ne zannediyorsun sen! Ben ölürsem Bellatrix'in de senin de kurtulacağını mı?" dedi alayla. "Ben ölürsem seni cezasız bırakır mıyım Rodolphus? Babamızın bunu yanına bırakacağını mı zannediyorsun?"

Rodolphus duyduklarına karşılık yerinde biraz daha durdu. Rabastan'ın ölümüyle tehdit bitmeyecekti. Babası ve annesi de sırrını çok iyi biliyordu. Kıymetli oğulları ölürse de dünya yansa umurlarında olmayacaktı. Rabastan'ı kurtarmanın bir yolu vardı, ama bu sefer de daha önce olduğu gibi onu yaşatmak Bellatrix'i kurban etmek demekti.

"İstediğim tek şey... buralardan gitmek. 3 yıldır elimden geleni yaptım. Neden hala bana bunu yapıyorsunuz?" Çaresiz çıkan sesi Rabastan'ı güldürdü.

"Çünkü sen Lestrange ailesinin bir parçasısın Rodolphus. Ve eğer dediklerimi yapmazsan... yanında kalacak tek insanlar da sevgili ailen olacaktır."

"Sen buraya gelsene!"

Ceketinden çekilen Rodolphus bir an neye uğradığını şaşırmıştı. Zindanların dışına yürütülürken Rabastan'ın seslerini işitebiliyordu. Kapıdan çıktıklarında gördüğü buz mavisi gözler ile yutkundu.

MERCY | TomioneWhere stories live. Discover now