▪️50▪️| Denge

4.5K 383 1.4K
                                    




Işıklar tekrardan gözlerimi kamaştırdı. Adım attığım bahçede bastığım adımlarla kolunu biraz daha sıkı tuttum. Çello sesi hızla kesildi. Ev cinlerinin tek bir sıra halinde ileride yan yana geldiğini gördüm. Ölümyiyenlerinse bulundukları masada şaşkınlıklarını gizledikten sonra başlarını eğmelerini.

Görünmez duvardan içeri adım attığım anda artık Hermione Granger değil, Leydi Pedigree olduğumu çok iyi biliyordum. Lacivert elbisem yerleri sürterken etrafımı süzmeyi bıraktım. Yanımdaki bedene döndüğümde onun keskin gözlerinin direk karşıyı izlediğini görebiliyordum. Çatık kaşları ve özenle çizilmiş gibi görünen çehresi hemen karşımdaydı. Çekiciliğini inkar etmek büyük bir yalan olurdu. Ancak kararmış eksik ruhu içindeki çirkin canavarı zapt edemiyordu. Sorun da buydu. İkimizin de ruhları eksilmişti ve afyon gibi yayılan bu bağımlılık bizi birbirimize çekiyordu.

Salonun ortasına kadar geldiğimizde elimi kolundan usulca çekti. Gözleri benimle buluştuğunda yutkunarak onu izliyordum. Elini hafifçe salladığında etrafa yayılan piyano sesiyle herkesin usulca yerlerine geçtiğini görebiliyordum. Ben etrafıma bakınırken bir eli belimi kavradı. Diğer elimi de tuttuğunda başımı hızla kaldırdım. Çatılan kaşlarımı gördüğünde yüzünde ufak bir tebessüm yakaladığıma yemin edebilirdim.

Belimdeki elini çektiğinde beni kendi etrafında döndüreceğini anlamıştım. Bakışlarımız ayrılmadan yanından geçip tekrardan önüne geldiğimde diğer elimi de kolunun üzerine yerleştirdim. Müzikle beraber adımlarımız da oldukça hızlanırken beni tekrardan kendine çektiğinde fısıldadı.

"Bu tango değil Granger, bu vals. Sadece tutku değil, bağlılık ister."

Tekrardan beni kendinden uzaklaştırdığında öne doğru bir kaç adım attık. Ellerimiz hala kenetliydi ve bakışlarımız bir an olsun ayrılmamıştı. Tüm salonu saran geleneksel vals müziği ile aklıma 4. sınıftaki balomuz gelirken, Mcgonagall'a dersleri için teşekkür etmem gerekecekti.

Tekrardan birleştiğimizde beni tutup usulca geri yatırıyordu. Müziğin sesinin oldukça azalması ile birbirimize yaklaşan nefeslerimiz kalmıştı. Gözlerinin içine bakarken ona anlatmaya çalıştım. Yalanlarımı. Ve artık bana onu kurtarmam için bir neden vermesini istediğimi. Yapar mıydı? Eğer annesinin ve benim yanında olacağıma inansa her şeyi bir kenara bırakabilir miydi? Bunu düşünmem bile ihanetti. Kendime ve sevdiklerime yapılanlara rağmen ona hissedeceğim merhamet benim sonum olurdu.

Ona kendimi bir rehine olarak mı sunmayı düşünüyordum yoksabu gönüllü bir halde varlığımdan vazgeçiş miydi?

Beni tekrardan belimden tutup kaldırdığında yutkundum. Sonrasında elleri üzerimden uzaklaştı. Ve ben de bir katilin kurtuluşunu arayan bir günahkar olduğumun bilincinde karanlık düşüncelerimi uzaklaştırdım.

Elimi tekrardan koluna yerleştirdiğimde dansın bittiğini müzikten anlamıştım. Salonun ilerisinde duran uzun masaya ilerledik. Dikey bir şekilde değil, tam aksine yatay bir masaydı. Baş köşe yoktu, orada beraber oturacaktık. En ortasında. Tüm salonu görebilecek gibiydik.

Yerime oturduğumda o da yanı başımdaydı. Alayla gülerek ona döndüm.

"Bu neydi şimdi?"

"Açılış dansı."

Gözlerimi ona çevirdiğimde derin bir nefes verdim. "Öyle desene. Şimdi normal oldu."

Kinayemi umursamazken az önce bana sıraladığı tehditleri düşünüyordum. Masanın üzerinde bir ziyafet oluşurken bunu yapan kişinin Loure Lestrange olduğunu gördüm. Yıllardır eziyet ettiği ve tüm ailesini katlettiği oğlunun düğünündeydi. Ondan mutlusu yokmuş gibi görünüyordu.

MERCY | TomioneWhere stories live. Discover now