▪️49▪️| Bağlar

6.5K 434 3K
                                    




"Lucius, her şeyi açıklayabilirim."

"Peki ben sana nasıl inanacağım? Tanrı aşkına Hermione bu dünya üzerinde yalan söylemediğin biri var mı? Çünkü bu konuda o kadar yeteneklisin ki birazdan ağzından döküleceklerin yalan da olsa inandırıcı olacağına eminim."

Bakışlarım donup kalırken hüzünlü tebessümüm dudaklarımı sardı. Önümde birleştirdiğim ellerimi izledim. Haklıydı, kendimi bile öylesine oyalıyordum ki artık ne görevimden ne de hislerimden emin olamıyordum. Draco hakkında konuşmak ise yapmak istediğim son şey bile değildi.

Nasıl konuşabilirdim ki? Voldemort beni tanımadan herkesi yok etmiş olabilirdi. Ancak Draco canımı yakacağını bilerek güvenime ihanet etmişti. Gözlerimi onunkiyle tıpatıp aynı bakışlara kaldırırken çenemi dikleştirdim.

"Draco ile beraber falan değildik. Evet, bu zamandan gelmiyorum. Sana gerçekleri anlatmamı istiyorsan anlatacağım." dedim içimde büyüyen stresi atarken. Sabrım tükenmişti. Onun yeniden doldurduğu içkisini yudumlayacağını görerek sertçe elinden çektiğimde ne yaptığımı merakla izliyordu. Hepsini başımda diktikten sonra yüzümü buruşturarak bardağı gürültülü bir şekilde masaya geri bıraktım.

"Siz ölümyiyenler tüm ailemi ve sevdiğim herkesi katletti. Özellikle sen Lucius... en vicdansız olanlarındandın."

"Tanışıyorduk..." dedi şaşkınlıkla. "Beni tanıyordun."

"Evet. Siz her yere hükmetmeye başladığınızda ben de yok etmek istediğiniz önemli hainlerden biri oldum. Bunu anlayabilir misin? İnsanlar ölürken kaçıp saklandım, yapayalnızdım. Sana o zamanlar kendimi öldürmeye çalıştığım günü anlattığımı hatırlıyorsun değil mi?"

Yutkunduğunda bakışları ciddileşmişti. Devam ettim.

"O zamanlar beni bu hale getirenlerden biri de sendin. Hedefine ulaşmış, eğlence için dostlarıma birbirini öldürten düellolar yaptıran adam. İşte sen benim için sadece buydun. Ve o oğlun..." dedim dudaklarım titrerken. Yüzleşmek böyle bir his miydi? Kalbim parçalara ayrılırken onun yıkılan bakışlarında haz duymayı bekliyordum. Çok gecikmiş bir özür.

"Senin oğlun bana aşık olduğunu söyledi. Ailem öldürüldüğünde beni iyileştirdi. Babası Lucius Malfoy'un haberi olmaması gerekiyordu tabi. Ve ben tekrardan döndüğümde ise benim için sona kalan en değerli insanları da katletmişti. Benim için yapmıştı. Beraber olmamız için. Bir Malfoy'un aşkının neye benzediğini çok iyi biliyorum yani."

"Yeter." dedi kendini tutamayarak. Elleri titrerken ayağa kalkmıştı. "Daha fazla dinlemek istemiyorum."

"Tuhaf mı geliyor? Buraya gelmeden hemen önce onu öldürmek üzereydim ve sen beni durdurdun. Asanı boynumda dayadın ve ölmeden önce gözlerimi yumdum. Gerisini de biliyorsun zaten. Şimdi bu odada ikimiz de öylece duruyoruz ve sen bana nasıl bir yalancı olduğumla alakalı hikayeler anlatıyorsun."

Uzun süren sessizlikte bana döndüğünde gözlerinin dolu olduğunu görebiliyordum. Duydukları ona da ağır gelmişti. Belki de bizim için kafasında kurduğu aşk hikayesi bu olmadığındandı. Pembe düşler için umut olmadığını hala bilmiyor muydu?

"Henüz yaşatmadığım şeyler için beni suçlama." dedi acıyla. Başımı iki yana salladım.

"Bunu yapmayı uzun zaman önce bıraktım. Yoksa burada hiçbirinizle işim olmazdı. Senden istediğim tek şey yolumdan çekilmen. Çünkü..." dedim elimdeki kağıdı havaya kaldırırken. "Bunu yapmazsan eğer ailenin bana yaptıklarını hepiniz ödersiniz."

MERCY | TomioneWhere stories live. Discover now