KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (2)

Start from the beginning
                                    

"Seni çok özledim!" dedi Güz, işaret diliyle.

Kor ise neden işaret dilini kullandığını sormaya korkarcasına kaşlarını çattı.

"Neden... İşaret dili..." Çok zor konuşuyordu. Boğazı onu uyarmak ister gibi sızladı. Ama Güz, sormak istediği şeyi anladı.

"O gün. Titreşim bombası" dedi sadece.

Kor, saniyeler boyunca Güz'e çatık kaşlarla baktı. Güz de bundan korkuyordu. Ya onu istemezse ya bunu bir kusur olarak görürse diye içi içini yiyordu.

Ama Kor'a çok büyük haksızlık ettiğini birkaç saniye sonra anladı.

"Bu gün günlerden ne? Ne zamandır uyuyorum?" dedi. Yavaş hareket ettiği için cümleleri kısaca yazıyordu.

Güz, dolu gözlerle hiç sönmeyecek olan ateşine baktı. Tanrı gerçekten vardı.

"Üç ay" yazdı kısaca. Tarihi hatırlamaya çalışırken kaşlarını çattı. Sahiden hangi gündelerdi?

Tırnağına bakıp tarihi söyledi.

"1 Mart" Hala günün anlam ve önemini hatırlayamamıştı. Onun için sadece Kor'un gözlerinde tekrar kaybolabilmek önemliydi.

Kor, o güzel gülümsemelerinden birini bahşetti. Elini kaldırıp Güz'ün elini sıktı. Neyse ki yıkanmıştı.

"Kızılımın doğum gününü kaçıramazdım." Yazmasıyla beraber Güz'ün gözlerinin şok ile açılması bir oldu. Gerçekten bu gün doğum günüydü. Bunu unuttuğuna inanamıyordu.

"Farkında bile değilim" yazdı Güz. Daha sonra kafasına vurup hayıflandı. Kor'un bu gün uyanması bir tesadüf olamazdı. Bu kaderdi. Güz, artık bundan emindi.

Kor ise kızılın en güzel tonunu izlemekle meşguldü. Gözleri yarı kapalı halde ve yüzünde bir gülümsemeyle Güz'ün yorgun suratına baktı. Kolunu yavaşça kaldırıp kızıl tutamlardan birini okşadı. Karmakarışık olsalar da hala yumuşacıklardı.

"Kendini harap etmişsin" yazdı yavaşça. Bu kadar halsiz olmasaydı Güz'e kızabilirdi bile. Ağlamaktan gözlerinin kuruduğu belliydi ve yüzündeki o saf parıltı gitmiş gibiydi. Sanki üç ayda birkaç yaş birden almıştı. Kor, bunu fark ederek kendine kızdı. Güz'ü bu zorlu dönemde yalnız bırakmıştı. Daha erken uyanamaz mıydı sanki?

"Özür dilerim. Yanında olamadım" yazdıktan sonra gözlerini kaçırdı.

Güz ise kaşlarını çatıp Kor'un çenesini tuttu ve kendine çevirdi. Başını keskin hareketlerle iki yana salladı.

"Özür dileme. Senin bir suçun yoktu. Benim hatamdı." Ellerini indirip burnunu çekti Güz. Kor ise Güz'ün tüm bu olanlardan kendini sorumlu tutacağını biliyordu. Nefes destek ünitesi elverdiğince yatakta doğruldu. Güz itiraz eder gibi atıldı ama nafileydi. Kor, daha fazla güçsüz görünemezdi.

"Kendini suçlama. Olacakları kimse engelleyemezdi." Gülümsemesi buruk bir hal aldı. Güz'ün ağlamamak için gözlerini kırpıştırdığını görünce konuyu değiştirmeye karar verdi.

"Doğum gününü... Kutlamayacak mıyız?" Kelimler zor çıkıyordu ağzından. Ama en azından cümle kurabiliyordu.

"Artık kutlayabiliriz" dedi Ender kapıda belirerek. Kollarını kavuşturdu ve kızının uzun zamandır gülümsemediği gibi gülümsediğini fark etti. O da karşılık verdi ve Güz'ün yanına gidip saçlarının tepesine bir öpücük kondurdu.

Kapıya doğru eğilip "Gelebilirsiniz" diye seslendi.

Dumrul ve Çakır telaşla içeri girdiler. İkisinin yüzünde de rahatlama ifadesi belirdi.

"Kefeni yırtmışsın bakıyorum" dedi Dumrul Kor'a gülümseyerek.

"Öyle oldu." Yerinde kıpırdanarak Dumrul'a karşılık verdi.

"Öyle mi söylenir ya... Bakma sen bu kazmalara Güz." Elini oğlanlara doğru salladı Çakır. Güz alınmadığını belirtmek ister gibi başını salladı.

"Güzellik uykunda amma uzun sürdü be Kor. Seni tekrar aramızda görmek güzel." Uzanıp hafifçe omzuna vurdu Çakır. Kor başını salladı.

"Sağolasın Çakır. Ben de yatmaktan sıkılmıştım." Ellerini kütletti. Artık daha kolay konuşabiliyordu.

"Eee? Ne zaman başlıyoruz?"

***

Naber?

Biliyorum, ben istikrarsız bir yazarım. Ama yapacak bir şey yok. Beni de böyle kabul edin.

Özlediniz mi bizimkileri? Yorumlarınızı merak ediyorum.

Mavilerle kalın. 💙

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now