42. Bölüm

5.6K 598 48
                                    

Esen sert rüzgar yüzündeki daha sert olan ifadeye çarpıp geri dönerken gözlerini uçsuz bucaksız mavilikten ayırmadı Gökhan. Kırılan masadan sonra Efsun' u sakince odasına gönderip Esra' dan tüm randevuları ertelemesini isteyip soluğu bu bankta almıştı.

Sabah ki güneşli hava birden bire yerini bulutlu ve oldukça sert rüzgarlara bırakırken aldırış etmedi.  Bir şeyler onu nefessiz bırakıyor, zihnini bulandırıyordu. Bir şeyler dönüyordu, buna emindi ancak bir türlü aklını toparlayıp bir sonuca varamıyordu.

Soğuk havayı içine derince çekip bir süre bıramadı, gözlerini yumup karanlıkta önüne çıkan görüntüleri düşündü. Düşündü. Ama olmadı. Tuttuğu nefesi bırakıp eğildi ve başını ellerinin arasına aldı, fazla düşünmüş olmalıydı ki başında ufak bir ağrı kendini göstermeye başlamıştı.

"Ne oluyor lan! Ne! Ne!"

Duyduğu ses ile başını kaldırıp ileride yürüyen çifte baktı. Genç kız elindeki cam şişeyi düşürüp kırmıştı ve büyük ihtimal ona yakınıyordu. Gökhan' ın bakışları yerde parçalanmış camlara kaydığında kaşları çatıldı. Aklına birden bire banyosunda çatlayan ayna geldi. Hemen sonra salonundaki büyük cam, durduk yere yerinden fırlayan musluğu, ofisindeki cam, çatlayan kahve bardağı, iki ayağı birden kırılan çelik ayaklı masası. Çelik nasıl bu kadar kırılabilirdi, bu imkânsızdı.

Beyninde dönüp dolaşan görüntülerin arasında bir şey takıldı gözüne. Sıkı sıkı yumduğu gözlerini dehşetle açtığında ne rüzgârın sesini duyuyordu ne de kara bulutlar arasında çakan şimşeklerin sesini. Tüm bunlar yaşanırken yanında tek bir kişi vardı. Efsun. Onun Efsun' u. Kaşları derince çatılırken dudaklarında sinirli bir gülüş peyda oldu. "Kafayı yedim. Başka bir açıklaması olamaz." diyerek kendine kızdı.

Yağmur damlaları yavaş yavaş yeryüzüne inmeye başlarken etrafta tek tük bulunan insanların da kaçışını izledi boş gözlerle. Ne düşündüğünü bilmiyordu Gökhan. Biri şu an çıkıp ona cinlerin musallat olduğunu söylese kesinlikle inanabilirdi. Ama bir türlü bu yaşananların Efsun ile bağlantılı olabileceğini kabullenemiyordu.

Telefonu cebinde ısrarla çalarken çoktan ıslanmaya başlamıştı. Yerinden kalkıp arabasına doğru yürüken telefonu da susmuştu. Kimseyle konuşmak istemiyordu, kimseyle görüşmek istemiyordu. Tek istediği yaşadığı garip olaylara bir cevaptı. İçinde Efsun' un olmadığı bir cevap.

Efsun gözyaşları içinde telefonunu bırakıp daha çok ağladı. Kesin bitmişti her şey, anlamıştı. Anlamış ve kaçıyordu. Başını yastığa koyup dakikalarca ağladı, hiç durmadan aktı gözyaşları.

Sevgi sırılsıklam olmuş bir halde evinden içeri girdiğinde bunun Efsun ile bir alakası olmamasını diledi. Yoksa bu sefer saçını başını yolacaktı bu kızın. Uzun kabanını çıkarıp dizlerine kadar ıslanmış olan pantolonu ile Efsun' un odasına girdiğinde tam da beklediği manzara ile karşılaştı.

"Lütfen bana bu sefer boş bir şey için ağlamadığını söyle." diyerek yatağa oturdu.

Efsun sesli bir şekilde burnunu çekip
başını salladı. "Bitti. Anladı her şeyi. Kaçtı benden."

"Ne bitti, kim kaçtı? Doğru düzgün anlat şunu."

Efsun bir kez daha burnunu çekip doğruldu. Sevgi onun yüzüne yapışan saçlarını kenara çekerken sessiz sessiz döküldü yaşları. "Onun odasındaydık, yemek yiyordu. Beraber paketleri açarken ben bir anda hapşırdım. Engel olamadım kendime, birden oldu."

Efsun' un o an yaşadığı korkuya benzer bir şekilde çarptı Sevgi' nin kalbi. İşte bu gerçekten ağlanacak bir şeydi. "Ne oldu?" diye sordu korkarak.

EFSUN (Tamamlandı)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ