Zayıf Noktası:  Televizyonu.

-Mahmut 

Bilinen Takma Adı: Dedikodu Kazanındaki Kepçe

12 yaşında ve platonik.

Zayıf Noktası: Sünnet Korkusu

-Rüzgar

Bilinen Takma Adı: Artist

27 yaşında ve kendi çapında playboy

Zayıf Noktası: Markette Çalışan Flörtü Bade

-Aran

Bilinen Takma İsmi: Zebani

27 yaşında ve sözlü

Zayıf Noktası: Yok

Evet burada bir eksiklik vardı! Aran haricinde herkesi vuracağım noktayı çok iyi biliyordum. Ancak öfkemin hedefindeki asıl ve en önemli kişi için bir şey bulamamıştım. Gün uzundu, yapacaklarımı düşünmek için henüz vaktim vardı. Aran'ı en sona bırakıp geriye kalanlar için harekete geçmem gerekiyordu. Hızla üzerimi değiştirip annemin soğumaya bıraktığı portakallı kurabiyelerin yarısını hızla bir tabağa doldurdum. Gerçi Aysel Teyze şeker hastasıydı ama olsun onun gözünün önünde ben yerdim artık. Ee misafir getirdiğini yer diye boşuna dememişler. Sözün doğru olup olmadığından emin değildim ama yine de fazla umursamadan evden çıkmaya karar verdim. Ayakkabılarımı özellikle evin içinde giydiğimden merdivenlerden koşarcasına iniyordum. Karşımızdaki kapının, ben her dışarı çıktığımda açılacağı tutuyordu ne de olsa!

Nihayet Aysel Teyze'nin kapısının önüne geldiğimde yüzümdeki hain sırıtışı gizleyerek zile bastım. Biraz sonra açılan kapı aynı hızla geri kapanmaya çalışınca araya koyduğum bacağımla ittirmeye çalıştım.

''Ay Meltem kızım hiç müsait değilim sonra gelsen?'' diye yalvarırcasına çıkan sesi umursamamıştım.

''Olur mu hiç, bak sana kurabiye getirdim o kadar vallahi gitmem!'' 

Bu sefer omuzumla ittirdiğim kapıya tabiri caizse dalarak girmiştim. Aysel Teyze'nin yüz ifadesi başına gelecekleri hissetmiş gibi korkuyla dolmuştu. Bu iyiydi işte! Çünkü ben bugün kimseye acımamaya kararlıydım.

''Kızım ne zahmet ettin buraya kadar.'' dedi sahte bir samimiyetle.

''Alt tarafı bir kat indim abartmasak mı?'' Bende onun gibi sırıtıyordum. Ayakta durmaya daha fazla dayanamayıp direkt salona doğru yürümeye başladım. O da peşimden gelerek her zaman oturduğu televizyonunun tam karşısında bulunan tekli koltuğuna yöneldi. Aysel Teyze elektrikler gittiğinde ilçeyi terk edip giden bir kadındı. Hatta bir keresinde mahallenin elektriği gittiğinde sırf bir gün televizyon izleyemediği için devletin üst birimlerine kadar şikayete gittiğini bile hatırlıyordum. Gerçi o zamanlar çocuktum ama umarım delilik seviyesi hala aynı kalmıştır. Çünkü ben onun yine delirmiş halini görmek için canımı verecek haldeydim!

''Eee daha daha nasılsın Meltem kızım?'' 

''Çok iyiyim, eksik olma.'' dediğimde gözlerimi kısmış açık olan televizyona bakıyordum. Onunda benimle birlikte bakışları açık olan televizyona kaymıştı. Farkında olmadan kucağımda tuttuğum tabaktaki kurabiyeleri yemeye başlamıştım. Ekran da üç farklı adamla birlikte olan  kadın ve bir çocuğu vardı. Sunucu ise sanki dünyanın kaderini değiştirecek olayı çözüyormuşçasına dikkatle soruları yöneltiyordu. Yapılan DNA sonuçlarıyla ekranda duran üç adamdan da olmadığı ortaya çıktığında Aysel Teyze'den tiz bir ses yükseldi. 

''Vah vah! Görüyor musun çocuğun babasını bulamadılar.'' dediğinde gözlerimi devirmiştim. 

''Valla insanların hayatlarını karartanları alıp öldürüp gömeceksin bir yere, mezarını bile bulamayacaklar.'' dediğimde hedefimdeki oklar cidden Aysel Teyze'ye yönelik değildi. Ekranın içinde yaşanan olaylar beni de etkisine almıştı ve yapacağım işi bir anlığına unutup çocuğun kayıp babası hakkında düşünmeye başlamıştım. Elimdeki kurabiye bitince yenisine uzanmak için başımı eğdiğim de Aysel Teyze'nin donmuş suratıyla karşılaştım. Ayy yazık! Onu öldüreceğimi mi sanmıştı? Neyse korku iyiydi, dinç tutardı adamı bir kere!

ARANWhere stories live. Discover now