"Samet!" dedim uyarıcı bir tonla.

"Tamam be. Senin yeni lakabını buldum." Merakla ona döndüm. "Trouble maker."

Söylediği kelimelerle yüzüm düşmüştü, güzel bir şey söyleyecek diye beklerken mal insancık gidip aynı kelimeyi farklı bir dilde söylemişti. Sinirle dudağını yaladım ve acaba nasıl bir işkence yapsam diye düşünmeye başladım.

"Benden daha yaratıcı (!) bir insan daha yoktur diye düşünüyordum meğersem hemen yanımda oturuyormuş. Trouble maker ne anasını satayım?"

"Baş belası demek."

Şaşırmış gibi yaparak "Cidden mi?"

"O kadar beğenmedin hadi sen bana bul!"

"Piç kurusu."

Kendini beğenmiş bir şekilde "bir Trouble maker var bir de piç kurusu hangisi daha iyi diye tartışmayalım." diye zeytin yağı gibi üste çıkmaya çalıştı.

"Öyle çok uzun bari trouble oldun."

"Trouble, bela aramak demek."

Sabrımı sınıyor gibi bir hali vardı. Yüzümü sıvazlayıp derin bir nefes aldım.

"Belki ben belamı arıyorum, nereden biliyorsun ki?"

Hayal kırıklığıyla bana baktı. "Gerçekten piç kurusu diye mi sesleneceksin?"

" İlişkimizin ismi konulana kadar o ismi bende kalacak piç kurum."

Yapmacık bir öpücük gönderdim.

"Gölün orada fısıltı şeklinde dediğin bende sana çok pis tutuldumu duymasam beni sevmediğini düşüneceğim."

"Bu konuyu konuşmuştuk."

Konuşmamız bittiğinde kafamı camdan taraf çevirdim ve yolu izlemeye koyuldum. Midemde ki hareketlenmeye bakılırsa midem bulanmaya başlamıştı. Genelde arabanın tutmaması için Remzi ya da Oğuz'un saçıyla oynardım, bir şeylerle uğraşırsam yola dikkat etmiyordum bu sayede de midem bulanmıyordu.

Elimden geldiğince sevimli olmaya çalışarak Samet'in olduğu tarafa döndüm.

Annemden bir şey isteyeceğim zaman ki ses tonuyla "Samet bir şey isteyebilir miyim?"

" Söyle trouble."

"Şimdi ben araba ya da otobüs yolculuklarında midem bulunmaması için bir şeylerle meşgul olmam gerekiyor bu da bizimkilerin saçlarıyla oynamak oluyordu, kısacası saçınla oynayabilir miyim?"

Dediğime gülüp burnumu sıktı.

"Peki."

Dizlerimi işaret ederek "O zaman dizlarime yatman gerekecek." dedim.

"Memnuniyetle." Dizlerime kafasını koymasıyla parmaklarını altın sarısı saçlarına daldırdım, saçlarıyla oynarken kendimi sanki otobüste yolculuk etmiyor da bulutların üstünde uçuyormuş gibi hissediyordum. Saçlarıyla oynadıkça daha fazla huzurlu hissediyordum.

"Çoğu zaman annem Meltem gibi Gamze gibi Pelin gibi bir kızı olması için çabaladı ama sonuç ortada. Bale kursları mı dersin keman mı, dil mi neredeyse tüm kurslara gittim. Şu an onlara gittiğin için hiç şikayetçi değilim, çok az olsa da karakterimin oturmasına katkıda bulundular. Kurslarda ne zaman bitecekte ben Remzilerle futbol oynayacağım onu düşünürdüm. Annem her zaman üçüncü bir dilim olmasını isterdi, İngilizcem zaten olmak zorundaydı bu isteği sayesinde şu an tahmin ettiğinden daha iyi İngilizce biliyorum. Ama en sevdiğim dil kursu Portekizceydi, neden olduğunu bende bilmiyorum ancak çok seviyordum sonu diğerleri gibi kısa sürse bile. Hatta su an ki durmunu anlatan çok güzel bir kelime var: Cafuné."

Tatil SürpriziWhere stories live. Discover now