Giriş

9.2K 335 131
                                    

Tatilin başlamasıyla karşınıza yeni bir kurguyla geldim. Sever misiniz, sevmez misiniz onu zaman geçtikçe göreceğiz. Bence eğlenceli bir kitap olacak. Umarım sizde beğenirsiniz. İyi okumalar.

Elimdeki karneye son kez baktım, eve girsem mi yoksa girmesem mi diye düşünürken annem elinde çöp torbasıyla kapıyı açtı. Bu sefer sıçtığımın resmiydi. Oğlum Remzi bu akşam bir sağ salim kurtulayım, ben seni sağ bırakmayacağım.

Annem elindeki çöp torbasını kapının önüne koyup elimdeki karneyi almaya yeltendi , ama tepkisine pek hazır olmadığım için hemen uzaklaştırdım. Karneyi alamayınca daha fazla sinirlenen annem babamı çağırmak için içeriye doğru döndü.

"Anne yapma!"

Yalvaran gözlerle bakmaya devam ediyordum. Hay ben Remzi'gile uyan aklımı ne yap mıyım? Durun şu annemin azarlama senfonisini atlatayım size kendimi anlatacağım. Elimdeki karneyi aldı ve incelemeye başladı. Kadın inceledikçe yere doğru çökmeye başlıyordu, en son sol tarafını tutmuş bana bakıyordu.

Hemen eğildim ve yanına oturdum. Oturmamı bekliyormuş gibi kulağımdan çekmeye başladı ve yerden kalktı. Tabi o kalktığı için bende zorunlu olarak kalktım. Kalkmasaydımda kulağım mı kopsaydı?

"Kızım bu notların hâli ne? Neredeyse hepsinden kalmışsın."

Her zaman ki gibi beden dersini öne sürecekken annem konuşmaya devam etti." Aa pardon bedenden kalmamışsın. Çok büyük başarı. Baban gelsin bakalım bu yaz tatili ne yaparak geçireceğin belli olur." Annem içeri girdi ve sertçe kapıyı kapattı, bu da demek oluyor ki baban gelmeden bu eve giremezsin.

Yerdeki karne denen kağıt parçasını alıp üst kata çıkmaya başladım. Ha kendimi tanıyayım, Ich bin Miray Büyükdoğan. Alman değilim, aklıma almancacının pratik yapın dediği aklıma geldiği için dedim.

Üst komşumuz olan Remzi'lere geldim. Az sonra biri buradan canlı çıkamayacak ve o da Remzi olacak. Kapının zilini çaldım ve açılmasını bekledim, tabi o sırada Remzi'yi nasıl öldürürüm planları yapıyordum ki kapı açıldı. Kim olduğuna bakmayıp üzerine atladım ve saçlarından yolmaya başladım.

Hassiktir ,lan bu saçlar niye bu kadar uzun? Sakın bana Pelin'in saçlarını yoldum demeyin. Yoksa bu öldüğümün ispatıdır. Demek ki neymiş komşuda pişer bizede düşermiş. Burada yerinde bir atasözü kullanmamı bekleyenlere selam olsun. Aslında sadece birkaç atasözü biliyorum.

Pelin yerden kalkıp delici bakışlarıyla bana bakıyordu. O delici bakışlar, kor gibi yanışlar. Şu an kaçmam gerekiyor biliyorsunuz ama Ahmet Amca yanımıza doğru geliyordu. Tabi Pelin'in de götü beni dövmeyi yememişti. Pelin'e orta parmağımı gösterip Ahmet Amca'ya başımla selam verip Remzi'nin odasına doğru yürümeye başladım.

Odaya girmeden önce son kez Pelin'e baktım, sinirinden kuduruyordu. Odaya daldım, ama keşke dalmaz olaymışım Remzi pantolonunu değiştiriyormuş. Başlarım böyle şansa.

"Giy şu pantolonunu ,sonrada son duanı et Remzi!"

"Kızım artık şu odama kapıyı çalarak gir. Kapat gözünü giyiyorum pantolonunu."

" Ne kapatcam be! Sanki önceden görmedim."

Remzi'nin gözleri ağzıyla orantılı olarak açılmıştı. Aslında çocukluktan beri arkadaş olduğumuz için her bokunu biliyorum bu geri zekâlının. Sonunda pantolunu giydi.

"Miray çocuğum sen ne diyorsun?"

Gözlerimi devirdim ve yere yatıp ayağımı yatağa uzattım. O da çalışma masasından sandalyenin birini çekti.

Tatil SürpriziWhere stories live. Discover now