Sevgi Nine

2.4K 149 18
                                    

İyi okumalar

Medya: Soldan sağa Meltem, Gamze ve Miray aşağıya indiğimizde ise Oğuz, Remzi ve Samet var.

Karşımızda bize şaşkın şaşkın bakan kızların yanından geçecekken biri kolumdan tuttu, tam dönüp bağırmak üzereyken Meltem'in olduğunu gördüm ve Samet'e sinirimi atmak için derin bir nefes aldım. Ve bıkın şekilde nefesimi verdim.

"Efendim Meltem?"

Bileğimdeki elini çekti ve elindeki yemek poşetini masanın üzerine bıraktı, bana geri döndü.

"Oğuz'lar nerede ve siz neden burada kavga ediyorsunuz?"

Samet'le aynı anda çıkışarak "Biz kavga etmiyorduk," dedik.

Ekleme olarakta "Kavga etsek şu an Samet hastanelik olurdu. Oğuz'larda Mahmut Abi'yle işe gittiler. Galiba akşama ancak dönerler." Dedim.

Gamze abisine bu kızla alıp veremediğin ne? Bakışı attı. Samet omuz silikti ve masanın üzerindeki yemek poşetlerini karıştırmaya başladı.

"Ne o Samet kanalizasyona atlamadan fareliğe mi başladın?"

Eline geçen ilk şey zeytin olduğu için beni nişan alarak fırlattı ama bana değil Meltem'e isabet etti.

"Samet, dikkat etsene!" Diye cırladı Meltem. O nasıl kibar bağırma lan? Ben hayatımda böyle bir şey görmedim ya, böyle tam yemelik.

Gamze söze karışıp "Remzi'ler gelmeyecekse hadi yemeğe!" Dedi ve poşetleri dışarıdaki küçük masaya taşıdı.

"Kızlar siz yiyin ben eve gideyim yoksa bugün bu Samet'in başına bir şey gelecek. Hiç annemin dırdırını çekemem."

El sallayıp yanlarından uzaklaştım. Geri zekalı kocaman mahallede uğraşacak kız bulamadı, beni buldu anasını satayım. Ne kadar düzgün ve güzel hayatım vardı ondan önce ya (!). Öğlen olduğu için herkes dükkanını kapatmış ya evine ya da restoranlardan birine gitmişlerdi.

Daha akşama çok olduğu için hem de evde de altın günü olduğu için yolumu uzatmaya karar verdim, yoksa en az 10 tane kadınla aynı ortamda bulunup onların nasihatlarını dinleyecektim. Sanki annemin ki yetmezmiş gibi.

Eve en uzak olan yola saptım, etrafta uğraşacak ya da oyalanacak bir şey var mı diye bakınmaya başladım. Hemen biraz ilerimde üzerinde ki tozdan kendi rengi gözükmeyen arabayı gördüm.

Milli alışkanlığımız olan 'Beni yıka :)' yazmaya karar verdim. Gördüğüm her bu durumda ki arabaya bunu yapardım artık bir tik haline gelmişti, yapmazsam kötü oluyordum. Arabanın yanına varıp işaret parmağımla güzel şekilde 'Beni yıka' yazdım. Tam ana yola çıkacakken üzerime su geldi.

Ey güzel Allah'ım şu yaz gününde yağmur yağdırıyorsun. Yağmur sandığım su bir anda kesilince kafamı yukarı çevirdim. Ne göreyim? Sevgi Nine pencerede elinde yoğurt kabıyla bana kızgın kızgın bakıyordu.

Birinin adıyla hiç mi alakası olmaz sorusuna karşılık olarak doğmuş birisi.

Tiz bir sesle "Oğlumun arabasına bir şey yapmaktan utanmıyor musun?" Diye çemkirdi, yüzümü görmek icin gözlerini kıstı. Yazık ya yaşlı kadını üçüncü kata mı oturtulur, gidin zemin kata yada kazan dairesine yerleştirin.

"Miray seni annene şikayet edeceğim."

He annemde olmasa beni kime şikayet edecektiniz acaba? Hep anne hep anne. Zaten sizin yüzünüzden kadınla aram bir türlü düzelmiyor her yerden şikayet geliyor diye.

Tatil SürpriziWhere stories live. Discover now