Bölüm 28- Yaklaşma!

836 70 11
                                    

Sıla

Bir şeyler söylemesini ya da en azından bir tepki göstermesini bekledim. Neden bir şey söylemiyor ki? Şok geçiriyor olamaz değil mi? Çünkü o Saner Erdağ! Daha önce birçok kızdan bu cümleyi duymuştur değil mi? Bir tepki ver ya, dalga geçsen de razıyım. O cümle ağzımdan nasıl çıktı bilmiyorum ama sen böyle yapmaya devam edersen utancımdan ölürüm ben.

Hiçbir şey olmamış gibi gözlerini kapadı.

"Hadi uyumaya devam edelim kaplumbağa." Alayla sırıtarak nefesimi verdim. Cidden hiçbir şey düşünmüyordum ikimiz hakkında. Sadece söylemek istedim, daha kolay olacağını düşündüm; daha kolay atlatabileceğimi. Çünkü dalga geçecekti, çünkü o Saner Erdağdı. Dalga geçerdi sonra unuturdu ve ben ondan tiksinerek de olsa terk edebilirdim duygularımı. Ama bu ne şimdi? Görmezden gelmek de neyin nesi?

Gözyaşları içinde belimdeki kolunu ittirerek doğruldum. Kapıyı çarparak odadan çıkıp banyoya doğru ilerledim. Aynanın karşısına geçtiğimde kendime küçümseyerek baktım. Sanırım daha fazla küçülemezsin Sıla!

Kendimi sırtüstü yatağıma bıraktığımda ellerimle yüzümü kapadım. Ahh, hayatım çok acınası.

Dış kapının kapanma sesini duyduğumda bildiğim tüm küfürleri içimden saydırmaya başlamıştım. Cehennemin dibine git Saner!!!

***

Eylül

Mesaj sesiyle telefonuma uzandım.

Saner;

'Yamaça gel!"

Bu ne şimdi? Yoksa Sıla hakkında tartışmaya devam mı edeceğiz? Ne kızmış be?

Oflayarak yerimden doğruldum ve üzerime bir tişört geçirdim. Kapıyı açtığımda seksi komşumla burun burnaydım.

"Ne var?"

"Her zamanki gibi çok naziksin."

"Uzatma!" Elindeki kaseyi göstererek konuştu.

"Toz şekerin var mı?"

"Oturduğumuz apartmanın giriş katında bir market olduğunun farkında mısın?" Elini yüzünün önünde salladı.

"Hiç uğraşamam." Ofladım.

"İkinci rafta. Hemen al çık! Çıkarken de kapıyı çek!" Cevap vermesini beklemeden merdivenlere yöneldim. Böyleleri hep beni mi bulur ya? Bir yandan Saner, bir yandan bu, bir yandan Deni- Offf!

Apartmana girip merdivenlerden çıkmaya başladım. O sırada az daha yanımdan jet hızıyla geçen Sanere tosluyordum.

"Hey, nereye?" Çoktan apartmandan çıkmıştı bile. Arkasından gitmeyi düşündüm fakat hemen bir üst kattan gelen bir şeylerin kırılma sesi bu düşünceyi kafamdan aldı götürdü. Koşarak merdivenlerden çıktım ve Yamaçın hafif aralanık kapısından içeriye girdim. Yamaç vazonun birini salonun köşesinde duran aynaya geçirmişti ve her yer cam kırığıyla doluydu. Yamaçsa çıplak ayaklarıyla o kırıkların üzerine çökmüş başını iki elinin arasına almıştı.

"Y-yamaç." Ona doğru yürümeye başladım.

"Yaklaşma!"

"Yamaç!" Başını kaldırıp yaşlı gözlerle yüzüme baktı.

"Yaklaşma Eylül!" Durdum. Aramızda sadece birkaç adım vardı ve ben durdum. Hangisinin iyi olduğunu bilmiyorum; durmak mı yoksa böyle zamanlarda üzerine gitmek mi?

"Neyin var? Neye kızdın?" Kahkaha atarak konuştu.

"O piç vazgeçtiğini söylüyor Eylül! Vazgeçmiş, inanabiliyor musun? Biz bu kadar yaklaşmışken... Yapabilecek sadece o varken... O köpeğe en yakın oyken... Vazgeçmiş!" Ona doğru bir adım daha attım.

"Yaklaşma dedim!" Eline bir cam parçası aldığında bir adım geri gittim ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Cam parçasını avucunun içinde sıktığında birkaç damla kan yere düştü.

"Ne bekliyordun ki? O adam onun babası Yamaç. Kan bağları olmasa da onun babası. Annesi ne kadar üzülür düşünsene! Eğer Saner o adama zarar verirse annesi-"

"O adam Sanerin babasını öldüren adamın yandaşı Eylül. Babamızı öldüren adamın!" Elinden akan kana yüzümü buruşturarak baktım.

"Yamaç. Daha fazla ileriye gitme de bırak hadi o camı elinden. Hı?" Alayla sırıttı. O sırada bir damla yaş çenesine çoktan ulaşmıştı.

"Anlamıyorsun değil mi? Ben... o intikam için yaşıyorum Eylül. O adam benim ellerim arasında can verinceye kadar ölmeyeceğim ben. Ben-"

"Biliyorum. Ama kendine zarar vermekten de vazgeç. Harun denen o it olmadan da alırız intikamımızı."

"Harunun canı yanarsa o it ortaya çıkar!"

"Harun olmadan da onu bulmanın yolları var! Haruna ihtiyacımız yok, Sanere ihtiyacımız yok bizim."

"Ben o çocuğa güvendim Eylül." Cam parçasını yere bıraktığında derin bir nefes aldım.

"Biliyorum, güvendin. Ama ya o da Deniz gibi ortadan kaybolursa... O zaman dayanabilir misin?" Kanlı eliyle gözyaşlarını sildi.

"O bana gülüyor Eylül!"

"Kim?"

"Dövmeli kız." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Utandığından mı ya da kızacağımı düşündüğünden mi? Sesime tok bir hava verip duygularıma hakim olmaya çalıştım, en çok da akmak için fırsat kollayan gözyaşlarıma.

"Öyle biri yok Deniz." Durup derin bir nefes aldım. "O sadece bir hayal. Gitmesine izin ver artık hı? Eğer ilaçlarını kullanırsan-"

"Giderse yalnız kalırım. Onun gerçek olmadığını biliyorum ama o... O benim yanımda olan tek kiş-" Koşup boynuna atladığımda yutkunup konuşmaya ara verdi.

"Ben hep yanındayım abi. Ben-"

"Sen benim kardeşim değilsin." Gözyaşlarıma ya da gözyaşlarına aldırmadan tuzlu ve kanlı yanağına içten bir öpücük kondurdun.

"Ben senin kardeşinim. Seni seviyorum abi."

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now