Bölüm 19- Hadi hayırlısı!

727 69 12
                                    

Selam sevgili okurlarim :* Olaylar nasıl ilerliyor? Sanki çoğu şey açığa çıktı gibi değil mi? Sorularınızı alabilirim ;)))) Sizi seviyorum. ♡♥♡♥

Eylül

"N-ne demek be o? Nasıl küpe arama bahanesi? Bildiğin küpemi arıyorum ben." Hızla doğrulduğunda az daha kafalarımız çarpışıyordu. Kendimi geriye çekip oturduğum yerden kalktım ve kollarımı önümde çapraz bağladım.

"Küpeni arıyorsun öyle mi?"

"Öyle." Sinir bozucu bir gülümsemeyle kendini yeniden yatağa bıraktı.

"İyi, git o zaman." Derin bir nefes alıp arkamı döndüm ve kapıyı çarparak çıktım. Kendi evime girebildiğimde de kapıları çarpa çarpa odama girdim ve kendimi yatağıma attım. Yüzsüz seksi şey ne olacak?

Belki de en sinir bozucu yanı bu rahat tavırlarıydı. Yok karşıma havluyla çıkmalar, sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi gelip masaya oturmalar yok arkadaşıyla malum işi yaptıktan sonra bu kadar yüzsüz oluşu. Hepsi ya, hepsi. Gel kafamı kır diyor mübarek.

Yatağa biraz daha yayıldım. Atınç... Şu ünlü Atınçlardansa, evet vakti zamanında ortak olduğumuzu biliyordum. Hatta Atınç holdingin sahibi Murat amca bol bol gelirdi evimize. Babamın sadece ortağı değil aynı zamanda en yakın arkadaşıydı bildiğim kadarıyla. Acaba... bu Doruk Atınç Murat amcanın oğlu mu?

Merakla kalkıp bilgisayarımın başına oturdum. Birkaç dakika sonra aradığım şeyi bulmuştum. Murat Atınçın oğlu Doruk Atınç! Bilgisayardaki bilgilerden ve aynı zamanda kendimce edindiğim izlenimlerden de çıkaracağım sonuç aynı. Resmen işsiz! Şirkete dair bir tane evrakta bile adı veyahut imzası yok. Baba parası yemek dışında boş gezenin boş kalfası. Bana da hep böylesi denk gelir zaten.

***

Şu postanın yapıldığı adrese gitmek hep aklımda. Bugünlerde mutlaka uğramalıyım o eve. Hem Kılınçların kaybolan parasıyla ilgili bir şey bulabilirim hem de şüphelerimden kurtulmuş olurum o eve gitmekle. Kendi gözlerimle görmeliyim o evin babamla yaşadığımız ev olup olmadığını.

Telefon sesiyle kaşığı yeniden masaya bıraktım ve kalkıp sehpaya bıraktığım telefonuma doğru yürüdüm. Telefon ekranında gördüğüm isim kaşlarımın yavaşça yukarı kalkmasına neden olmuştu çünkü aramasını beklediğim son kişi arıyordu.

"Efendim Saner?"

"Vayy, adımı hatırlıyorsun."

"Sadece adını, onu da telefon ekranından okudum. Kimsiniz?" Karşı taraftan iğrendiğini belli eden bir ses geldi.

"Esprilerini kendine sakla Eylül."

"Tamam, saklarım. Ne istiyorsun?"

"Şuna bak, şuna. Ben senin abin sayılırım kız, benle düzgün konuş."

"Ne abi, ne abi?"

"Sana küs bir abi. Yıllardır arayıp sormadığın abi."

"Sen çok aradın ya iki yıl sonra ilk defa konuşuyoruz."

"Dedim ya sana küstüm ben bu zamana kadar. Beni gecenin bir körü kapıya koydun, bir de arasa mıydım? Hiç düşündün mü acaba başına bir iş geldi mi diye?" Aklıma söylenebilecek tonlarca iğneleyici kelime gelirken kısa kesmek için yeniden sordum.

"Ne istiyorsun, Saner?"

"Neyse akşama devam ederiz o zaman."

"Ne akşamı?"

"Çok soru sorma, önemli. Akşam Yamaçı da alıyorsun ve atacağım mesajdaki yere geliyorsun. Hadi kapatıyorum, işim var."

"Neymiş önemli ola-" Telefonu kulağımdan çekip beklemeye başladım. Mesaj geldiğinde açtım ve adresi okudum. Sıradan bir adres gibi ve benim bildiğim o mahallede öyle tuhaf işlerin döndüğü bir depo, terkedilmiş ya da yapımı durdurulmuş bir apartman yok. Hadi hayırlısı!!!

***

Sinirle Sanerin karnıma dirseğimi geçirdim.

"Ben de ne düşündüm gerizekalı." Omzunu silkti.

"Ne bileyim ne düşündüğünü?" Sanere gözlerimi devirip kaşlarını kaldırmış bana bakan kıza döndüm. Hayır bir şey mi var suratımda? Neden öcü görmüş gibi bakıyorsa?

"Tanıştırayım. Sıla, ev arkadaşım. Eylül, Yamaçın kız kardeşi." Ellerimi belimde sabitleyip bizi tanıştırmaya çalışan Sanere döndüm.

"Eee?"

"E si akşam yemeği yiyeceğiz. Yamaç ne zaman geliyor?" Kapı sesiyle hala yüzüme öylece bakmakta olan kız transtan çıktı ve ben eve girdiğimden beri ilk defa ağzını açtı.

"Sen o kızsın. Barda Denizle öpüşen!!!"

Haa???

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now