Bölüm 8- Yapabilirim

1.4K 105 10
                                    

Sıla

Deniz kim?

Deniz kim?

Deniz kim?

Resmen beynimin içinde yankılanıyordu ya. Ne demek Deniz kim? Deniz işte, arkadaşımız. Bir ay önce... Tamam, düşün Sıla. Düşün! Şimdi, Saner nasıl Denizi tanımaz ki? Onlar çocukluk arkadaşıydılar yani Deniz bana öyle söylemişti. Bu nasıl değişebilir? Ben sadece bir şeyi değiştirdim, sadece Denizle tanışamadım o kadar. Yani...

Yani bardaki o gece benim Denizle tanışabilmek için tek şansım mıydı?

Kendimi biraz önce sinirle doğrulduğum yatağıma geri bıraktım. Dün gece büyük ihtimalle Sanerin söylediklerini tekrarlarken uyuyakalmıştım ve şimdi yine aklımda olan tek şey buydu. Sanere dün gece Deniz için ne hissettiğini sordum fakat aldığım cevap...

Sakin ol Sıla! Sen sadece Denizle tanışamadın o kadar. Onlar çocukluk arkadaşıydılar, elbette birbirlerini tanıyorlardı. Büyük ihtimal sen Denizle hiç tanışamadın ve Sanere o soruyu sorduğunda Saner hangi Denizden bahsettiğini anlayamadı. Evet evet, büyük ihtimalle böyle oldu. Hatta kesinlikle böyle oldu. Kahretsin, kanıta ihtiyacım var!

Hızla yatağımdan doğruldum ve kendimi odadan attığım gibi Sanerin odasına yöneldim. Odaya daldığımda Sanerin hala camış gibi yattığını gördüm. Saat kaç acaba, hadi ben işsizim de buna ne oluyor? Gidip lafta yönetmesi gereken gerçekte ise parasıyla ona buna havasını atacağı şirketi yok muydu bu çocuğun? Pikeyi kafasını da kapatacak şekilde örtmüş sadece belden aşağısı açıkta kalmıştı. Nasıl nefes aldığıysa merak konusu tabi bende. Ama her şeyi boş verdim ben ya, sadece bir şey soracağım; bu çocuk neden sadece şortla yatıyor lan? Ev arkadaşın bir kız demi, az utan utan!

Sinirle yatağa yaklaşıp pikeyi yüzünden çektim fakat gördüğüm suratla inme inmiş gibi durdum kaldım. Onur! Dudağımın tek kenarı seğirmeye başladığında elimi dudağıma götürüp küçük bir çığlık attım ve yatağın üzerine çıkıp zıplamaya başladım. Tek şansım değildi! Değil! Tanışabilirim, Denizle tanışabilirim!

En sonunda yorgun düşüp çöktüğümde ki Onurun üzerine çökmüş oluyorum, Onur acıyla kıvrandı. Karnının üzerine dizlemiştim ve hiç de pişman değildim. Hesap ver bakalım Onur efendi, neden bu evdesin ve benim sevgili ev arkadaşım Hasretin yatağında ne işin var hem de yarı çıplak?

"K-kalk üzerimden." Başımı sağa sola sallayıp cıkladım.

"Nedenmiş?"

"Ne nedenmiş Sıla ya, hangi insan evladı böyle uyandırılır? Ah başım!" Onur iki elini de başına doğru götürdüğünde üzerine biraz daha yerleştim.

"Önce cevap ver bakalım, neden Hasretin yatağındasın?" Bir an ellerini başından çekip sağa sola bakındı.

"Hasretin yatağında mıyım?" Kaşlarımı kaldırıp gözlerine baktım.

"Ne yani hatırlamıyor musun?"

"Hatırlamıyorum. En son hatırladığım senin hadi gidelim, hadi gidelim diye tutturmalarındı. Haa bir de, boğazda biraz durmuştuk ama sonra... Off Sıla ya, o barda bir sürü güzel kız vardı. Sen gidelim diye tutturmasaydı şuan Hasretin yatağında değil o kızlardan birinin koynunda-" Başına sert bir şaplak atmamla sustu ve yeniden başını ellerinin arasına aldı.

"Neden bu kadar içmeme izin verdiniz ki? Başım!" Gülerek Onuru izliyordum, özlemişim ben bu çocuğu ya! 2014'e döner dönmez arayacağım seni söz.

"Kahvaltı hazır, uyanın artıkkkk!" Hasretin sesini duyduğumda Onurun üzerinden kalktım ve elimi Onura uzattım. Bayağı zorlanarak kalktığında sağına soluna bakındı sanırım giysilerini arıyordu fakat ben de onları hiçbir yerde göremiyordum.

"Boş ver ya hadi kahvaltıya gidelim." Kaşlarını kaldırıp alayla sırıttı.

"Nasıl yani, kaslarımdan gözünü alıp yemeğe odaklanabilecek misin? İyi sen bilirsin o zaman." Salına salına odadan çıktığında ben de onu takip ettim.

Onur lavaboya girmişti ve ben de salona geçmiş Hasretin hazırladığı kahvaltı masasına bakıyordum. Yuh, bir kuş sütü eksik! Hain kız bana bir kere bile böyle masa hazırlamadı. Sırf Onur bey için tüm bunlar, anlamadık sanki.

***

Çatalımı elimden bırakıp başımı kaldırdım. Yüzüme masum bir gülümseme yerleştirip masaya gömülmüş arkadaşlarıma baktım.

"Öhüöüm!" İkisi de aynı anda gözlerini tabaklarından ayırıp bana döndüler. "Şey ben diyorum ki buradan bir kafeye falan mı gitsek?"

"Ne kafesi be, başım ağrıyor benim uyuyalım." Masanın altından Onurun ayağına okkalı bir tekme savurdum ve dişlerimi birbirine bastırarak konuştum.

"Orayı seveceğine eminim arkadaşım, çok güzel kızlar var orada." Yüzüne hemen en şebek gülümsemesini yerleştirdi.

"O zaman gidelim arkadaşım, Hasretçiğim sen de gelsene." Hasret bir süre Onura baktıktan sonra bana döndü.

"Dünden beri ne çeviriyorsun sen?"

"B-ben..." Hadi güzel bir şeyler uydur bakalım Sıla. Ama öyle uydur ki oraya gittiğinize yalanın ortaya çıkmasın. Unutma, bu sefer Denizle tanışmak için son şansın olabilir!

"Ben birinden hoşlanıyorum." Hasret tepkisiz bir surat ifadesiyle bana bakarken Onur öksürük krizine girmişti.

"Kimden?"

"Hasret bak...tamam dürüst olacağım. Dün gece barda hoşlandığım çocuğu gördüm, bir kızla öpüşüyordu. O beni tanımıyor ama eğer bugün çalıştığı kafeye gidersem- Yalnız gitmeye cesaretim yok, lütfen benimle gelin."

Hasret ani bir hareketle doğrulduğunda Onur ve ben bakakalmıştık. Hasret odasına doğru ilerlerken bir ara dönüp bize seslendi.

"Hadi gidelim, masayı dönünce hallederiz!"

***

Kafeye geleli bir iki dakika olmuştu ve ben arkadaşlarımı mutfak kapısını en rahat gören masaya oturtmuş bulunuyorum.

"Hani nerede senin ki?" Az daha bağır Onurcum ya! Hasret ise etrafı kesmekteydi. Yavrum bu sabaha kadar Sarp için ağıt yaktığımı sanıyordu, bu hoşlantı işi çok hoşuna gitmiş olmalıydı. Yani dün barda kızın biriyle öpüştüğüne bile bir şey demediğine göre. Ve tam o anda Denizi gördüm. Elinde tepsiyle mutfaktan çıkıyordu.

Bir aydır hasret kaldığım arkadaşıma bakarken Hasret sertçe dürttü. İyi yaptın be Hasret, az daha ağlıyordum. Gözlerimi kırpıştırıp gelen gözyaşlarımı geri gönderdim.

"Şu mu?" Başımı salladım.

"Oha taş çocukmuş." Biliyorum Hasret, biliyorum. Denize karşı boş değilsin ya da boş olmayacaksın, tabi ben onunla tanışabilirsem.

Deniz siparişlerimizi almak için masamıza doğru gelirken sertçe yutkundum. Bir adım daha, bir adım daha...

"Buyurun, ne alırdınız?"

Deniz yanımızdan ayrıldığında tuttuğum nefesimi bıraktım. Terleyen avuç içlerimi pantolonuma bastırıp Hasrete döndüm.

"Hasret ya ne yapacağım ben?" O kadar heyecanlanmıştım ki siparişimi bile kendim verememiştim. İyi ki de verememişim, yoksa kekeler kalırdım herhalde. Onurun sahte öksürük sesiyle ikimizde ona dönük.

"Başvurduğun şirketlerin birinden cevap gelinceye kadar burada çalışmaya ne dersin?" Eliyle hemen arkamı ışaret ediyordu. Arkamı döndüm ve camda asılı ilanı gördüm. Dudak kenarlarım yavaşça kalkarken iki elimi birleştirdim.

"Yapabilirim!!!"

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Kde žijí příběhy. Začni objevovat